Translation of "Tratado" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Tratado" in a sentence and their turkish translations:

El tratado fue firmado.

Antlaşma imzalandı.

El tratado fue aprobado.

Antlaşma kabul edildi.

España aprobó el tratado.

İspanya antlaşmayı onayladı.

Este tratado declaraba audazmente que:

Antlaşma ''Dış uzayın keşfi ve kullanımı

Ni siquiera has tratado aún.

Daha denemedin bile.

Este tratado garantiza la paz.

Bu antlaşma barışı garantiye alır.

Ya hemos tratado ese tema.

Bu konuyu daha önce işledik.

Los dos países negociaron un tratado.

İki ülke bir antlaşmayı görüştü.

Bush respeta el tratado de Ginebra.

Bush Cenevre Sözleşmesine saygı duyuyor.

He tratado de hablar con ella.

Onunla konuşmaya çalıştım.

He tratado de hablar con él.

Onunla konuşmaya çalıştım.

¿Has tratado de bucear alguna vez?

Hiç aletli dalış denedin mi?

Ellos firmaron el tratado de paz.

Onlar barış antlaşması imzaladı.

"Señor, ¿ha tratado con un psiquiatra antes?"

"Eeee, psikiyatrist tarafından daha önce tedavi edildiniz mi?"

El tratado de paz se firmará mañana.

Barış antlaşması yarın imzalanacak.

Nunca he tratado de traducir un libro.

Bir kitabı çevirmeyi hiç denemedim.

¿Cuáles son los artículos del Tratado de Lausana?

Lozan antlaşmasının maddeleri nelerdir?

Fue tratado bien pero aun así estaba asustado.

Ona iyi davranıldı ama hala korkuyordu.

Me opongo a ser tratado de esa manera.

- Böyle tedavi edilmeye itirazım var.
- Böyle davranılmaya itirazım var.

Me rehúso a ser tratado como un crío.

Bana bir çocuk gibi davranılmasına itirazım var.

El tratado prohíbe el uso de armas químicas.

Antlaşma, kimyasal silah kullanımını yasaklar.

Él no estaba completamente satisfecho con el tratado.

O, antlaşmadan tamamen memnun değildi.

Los dos bandos firmaron un tratado de paz.

Iki taraf bir barış antlaşması imzaladı.

Francia había firmado un tratado secreto con España.

Fransa İspanya ile gizli bir antlaşma imzaladı.

El senador Hoar habló duramente contra el tratado.

Senatör Hoar şiddetle antlaşmaya karşı konuştu.

Parecía claro que el Senado rechazaría el tratado.

Senatonun antlaşmayı reddedeceği açıkça görünüyordu.

Y es una enfermedad muy importante. Necesita ser tratado

ve çok önemli bir hastalıktır. Tedavi edilmesi gerekir

Él se opone a ser tratado como un niño.

Bir çocuk gibi davranılmaya itiraz ediyor.

¿Has tratado alguna vez con un problema como este?

Sen hiç böyle bir sorunla uğraştın mı?

He tratado de averiguar qué le pasó a Tom.

Tom'a ne olduğunu bulmaya çalışıyorum.

Nadie puede cambiar la historia, aunque muchos han tratado.

Pek çokları denese de kimse tarihi değiştiremez.

El tratado prohíbe las bombas atómicas y de hidrógeno.

Antlaşma atom bombası ve hidrojen bombasını yasaklıyor.

Rusia firmó su propio tratado de paz con Alemania.

Rusya Almanya ile kendi barış antlaşması imzaladı.

El senado aceptó el tratado, y Polk lo firmó.

Senato antlaşmayı kabul etti ve Polk onu imzaladı.

Los artículos secretos del tratado especifican objetivos comunes de guerra;

Antlaşmanın gizli makaleleri ortak olarak belirtildi savaş hedefleri,

En 1978 Japón y China firmaron un tratado de paz.

1978 yılında Japonya ve Çin arasında bir barış antlaşmasına varıldı.

Jessie dio órdenes de que Alex debía ser tratado bien.

Jessie, Alex'e iyi davranılması talimatını verdi.

Él es un caballero y debe ser tratado como tal.

O bir beyefendi ve böyle davranılması gerekiyor.

El tratado se firmó el 18 de noviembre de 1903.

18 Kasım 1903 tarihinde anlaşma imzalandı

Los Estados Unidos tenían un tratado de amistad con Méjico.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Meksika ile bir dostluk antlaşması vardı.

A Tom no le gusta ser tratado como un niño.

Tom bir çocuk gibi davranılmaktan hoşlanmıyor.

Él es un director y debería ser tratado como tal.

O bir yönetmen ve böyle muamele edilmelidir.

La crisis llevó al Tratado de No Proliferación Nuclear de 1968.

Kriz 1968 Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasına yol açtı.

Él es un pintor famoso y debería de ser tratado como tal.

O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı.

Tom ha tratado de sacar a María de la prisión por años.

Tom yıllardır Mary'yi hapishaneden çıkartmaya çalışıyor.

La tribu de los sioux pidió al gobierno que cumpliera el tratado.

Sioux kabilesi hükümetin anlaşmayı uygulamasını istedi.

Tras el tratado de paz de Tilsit, Davout se convirtió en gobernador general del

Tilsit'in barış anlaşmasının ardından Davout

Trabajó por un tiempo para el papado en Roma desde el final de este tratado

Bu antlaşmadan sona Roma'da papalık için bir süre çalıştı

Considerando la incursión otomana como una violación del tratado que tenía con el sultán Mehmed ,Vlad

Osmanlı baskınından sonra Sultan 2.Mehmed ile yapmış olduğu