Translation of "Tiburón" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Tiburón" in a sentence and their turkish translations:

El tiburón ballena.

Balina köpek balığı.

El tiburón blanco.

Büyük beyaz köpek balıkları.

Vi… un tiburón.

Köpek balığını... ...fark ettim.

- Él fue atacado por un tiburón.
- Le atacó un tiburón.

Bir köpek balığı tarafından saldırıya uğradı.

Logró engañar al tiburón.

Kurnazlığıyla köpek balığını tamamıyla alt etmiş oldu.

De pronto, el tiburón la agarró.

Sonra köpek balığı onu yakaladı.

Tom fue atacado por un tiburón.

Tom bir köpekbalığı tarafından saldırıya uğradı.

Él fue atacado por un tiburón.

Bir köpek balığı tarafından saldırıya uğradı.

El tiburón intentaba quitársela mientras se alejaba.

Köpek balığı onu üstünden atmaya çalışıyordu.

Al día siguiente… vino un gran tiburón.

Ertesi gün, büyük bir köpek balığı geldi.

El tiburón está persiguiendo el pez payaso.

Köpekbalığı, palyaço balığını kovalıyor.

La vida del tiburón ballena es principalmente solitaria.

Balina köpek balığının hayatı genelde yalnız geçer.

A la princesa se la comió un tiburón.

Prenses köpekbalığı tarafından yenildi.

-Hay un tiburón en el agua -susurró ella.

"Suda bir köpekbalığı var "diye fısıldadı.

Un tiburón enorme que se le acercó de repente.

Devasa bir köpek balığı aniden yanına yaklaştı.

Un tiburón le arrancó la pierna a ese hombre.

Bir balina adamın bacağını kopardı.

De pronto vimos que un tiburón nadaba hacia nosotros.

Aniden bizim yolumuzda yüzen bir köpekbalığı gördük.

A veces, se lo llama el "tiburón de las dunas".

"Kumul köpek balığı" olarak adlandırıldığı da olmuştur.

Afortunadamente, la mordedura de tiburón no dañó ninguna arteria principal.

Neyse ki, köpekbalığı ısırığı herhangi bir büyük artere isabet etmedi.

La probabilidad de ser atacado por un tiburón es muy baja.

Köpekbalığı tarafından saldırıya maruz kalma olasılığı çok düşüktür.

Un tiburón es un pez, mientras que un delfín es un mamífero.

Yunus balığı bir memeliyken köpekbalığı bir balıktır.

El cocodrilo más grande de la tierra lucha contra el tiburón más rápido.

Dünyanın en büyük timsahı en hızlı köpek balığıyla çarpışacak.

De alguna manera, logró llegar al lugar menos peligroso: la espalda del tiburón.

Kendini bir şekilde en az tehlikeli olan yere almayı başarmış. Yani köpek balığının sırtına.

Las algas estaban impregnadas del olor, así que el tiburón las mordía y rompía.

Bütün koku yosunda olduğu için köpek balığı yosunu ısırıp koparmaya başladı.

La piel de un tiburón es mucho más áspera que la de un atún.

Bir köpek balığının derisi bir ton balığınınkinden daha kabadır.

Y al minuto siguiente, el tiburón atrapó uno sus brazos y dio unos giros mortales.

Sonra bir baktım ki köpek balığı kollarından birini ısırmış, korkunç bir ölüm dönüşü yapıyor.

Luego vi al tiburón en la periferia, rastreando su olor. Y pensé: "No, es otra…

Köpek balığının etrafında yüzüp kokusunu aldığını gördüm. "Olamaz, yine aynı kâbusu yaşayacağız."

Pero el problema era que debía regresar. Del otro lado, el tiburón percibió su olor de nuevo.

Ama sorun şu ki geri dönmesi gerekiyor. Diğer tarafta, köpek balığı kokusunu tekrar aldı.