Translation of "Rostro" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Rostro" in a sentence and their turkish translations:

Su rostro palideció.

Onun yüzü soldu.

- Tu rostro me resulta familiar.
- Tu rostro me parece familiar.

Sizin yüzünüz bana tanıdık.

O el rostro enrojecido.

kırmızı veya kırmızı

Avergonzado, apartó el rostro.

O utanç içinde onlara yüz döndü.

Su rostro se iluminó.

Onun yüzü parladı.

Muéstrame tu verdadero rostro.

Bana gerçek yüzünü göster.

Meg tiene un rostro adorable.

Meg'in güzel bir yüzü var.

Ella tiene un rostro encantador.

Onun çekici bir yüzü var.

Su rostro palideció de miedo.

Yüzü korkudan bembeyaz oldu.

Pero cuando necesitan un rostro amigable,

ama onların ihtiyacı güler yüzlü birini,

La hambruna nos mira al rostro.

Açlık burnumuzun dibinde.

Su rostro se retorcía de dolor.

Onun yüzü acıdan burkulmuştu.

Una barba gris cubría su rostro.

Gri bir sakal yüzünü kaplıyordu.

Es para ver bien tu rostro.

Bu, yüzünü iyi görmek için.

He visto el rostro de Tom.

Tom'un yüzünü gördüm.

No puedo olvidar el rostro de Taninna.

Taninna'nın yüzünü unutamam.

El rostro es el espejo del alma.

Yüz, kalbin aynasıdır.

Vi una alegre sonrisa en su rostro.

Onun yüzünde mutlu bir gülümseme gördüm.

Tom tiene una cicatriz en el rostro.

Tom'un yüzünde bir yara izi vardır.

Él tenía una sonrisa en su rostro.

Onun yüzünde bir gülümseme vardı.

- Vista desde lejos, la roca parecía un rostro humano.
- Vista de lejos, la roca semejaba un rostro humano.

Uzaktan bakıldığında, kaya insan yüzü gibi görünüyordu.

Su pena se marcaba en todo su rostro.

Üzüntüsü onun yüzünün her yerine yazılmıştı.

Lo último que vi fue su siniestro rostro.

Gördüğüm son şey, onun ürkütücü yüzüydü.

La sangre rápidamente brotó del rostro de Tom.

Tom'un yüzünden kan aktı.

Tom se lavó las manos y el rostro.

Tom ellerini ve yüzünü yıkadı.

Tom se lavó el rostro y las manos.

Tom yüzünü ve ellerini yıkadı.

Vista desde una distancia, lucía como un rostro humano.

Uzaktan bakıldığında, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

Vi el rostro de un hombre en la ventana.

Pencerede bir adam yüzü gördüm.

En unos 20 minutos, ella se maquilló el rostro.

Yaklaşık 20 dakikada makyaj yaptı.

En su sueño apareció el rostro de un ángel.

Rüyasında bir meleğin yüzü göründü.

Él era un rostro nuevo en la política estadounidense.

Amerikan siyasetinde yeni bir yüzdü.

El rostro de Tom se siente áspero porque debe afeitarse.

Tom'un yüzü pürüzlü, çünkü onun tıraş olmaya ihtiyacı var.

- Su cara se puso roja.
- Su rostro se puso rojo.

Onun yüzü kızardı.

Tom salió del bar con una sonrisa en su rostro.

Tom yüzünde bir tebessümle bardan çıktı.

Ella me miró con una sonrisa pícara en su rostro.

O, yüzünde sinsi bir gülümsemeyle bana baktı.

Ella se le acercó con una sonrisa en el rostro.

Yüzünde bir gülümseme ile ona yaklaştı.

Su rostro refleja indignación y tristeza en vez de ira.

Onun yüzü öfkeden daha ziyade tiksinme ve hüzün yansıtıyor.

Estoy tan embriagado que ya no puedo sentir el rostro.

- O kadar çok sarhoşum ki artık yüzümü hissedemiyorum.
- Artık yüzümü hissedemeyecek kadar çok sarhoşum.

La mirada en el rostro de mi jefe era severa.

Patronumun yüzündeki ifade sertti.

- El rostro sonriente de Mary hacía saber a todos que estaba feliz.
- El rostro sonriente de Mary hizo saber a todos que estaba feliz.

Mary'nin gülümseyen yüzü herkesin onun mutlu olduğunu bilmesine izin verdi.

La lividez de su rostro era presagio de su triste final.

Yüzünün solgunluğu onun trajik sonunun habercisiydi.

Más vale vergüenza en el rostro que mancha en el corazón.

Yüzdeki utanma, kalpteki lekeden daha değerlidir.

Aquél cuyo rostro no resplandece no se convertirá nunca en una estrella.

Yüzü ışık vermeyen asla yıldız olamaz.

Tom perdió la calma y le pegó a Konrad en el rostro.

Tom kendini kaybetti ve Konrad'ın yüzüne vurdu.

Vista a lo lejos, la roca se parecía a un rostro humano.

Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

- He visto el rostro de Tom.
- He visto la cara de Tom.

Tom'un yüzünü gördüm.

Vi la marca de tristeza que se había quedado grabada en su rostro.

Onun yüzünde kalan üzüntü işaretini gördüm.

Esa niña tiene un bonito rostro. Mi corazón se derrite tan solo de verlo.

Bu kızın güzel bir yüzü var. Kalbim ona bakmaktan erir.

Dos veces y tres veces yo te amé antes de conocer tu rostro o nombre.

Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.

- Recuerdo su cara pero no recuerdo su nombre.
- Yo recuerdo tu rostro pero no recuerdo tu nombre.

Senin yüzünü hatırlıyorum ama senin adını hatırlamıyorum.