Translation of "Pintar" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Pintar" in a sentence and their turkish translations:

Al pintar esas paredes,

O duvarları boyarken

No me gusta pintar.

Resim yapmayı sevmiyorum.

También me gusta pintar.

Ben de resim yapmayı severim.

Está sin pintar aún.

O henüz boyanmadı.

Me encanta pintar acuarelas.

Sulu boya ile boyamayı seviyorum.

- Ann terminó de pintar la pintura.
- Ann acabó de pintar el cuadro.

Ann resmi yapmayı bitirdi.

Lo hice pintar mi casa.

Ona evimi boyattım.

Él es aficionado a pintar.

O resim yapmaya düşkündür.

Su pasatiempo es pintar cuadros.

Onun hobisi resimler yapmaktır.

Vamos a pintar la pared.

Biz duvarı boyayacağız.

¡Ayúdame a pintar la casa!

Evi boyamama yardım et!

Me encanta pintar con acuarelas.

Sulu boya ile resim yapmayı severim.

Me encanta pintar y dibujar.

Resim ve çizim yapmayı severim.

A mí también me gusta pintar.

Ben de resim yapmayı seviyorum.

¿Cuándo volveremos a pintar su habitación?

Odasını bir daha ne zaman boyayacak?

María quiere pintar su auto celeste.

Mary arabasını parlak maviye boyamak istiyor.

¡Ni siquiera tuve tiempo para pintar!

Resim yapmak için zamanım bile yoktu!

Tomás me está enseñando a pintar.

Tom bana boya yapmayı öğretiyor.

Ella lo miraba pintar una pintura.

O, onun bir resim çizişini izledi.

Al muchacho le gustó pintar un cuadro.

Çocuk bir resim çizmekten zevk aldı.

Me tomó varias horas pintar esa habitación.

O odayı boyamak birkaç saatimi aldı.

Su afición es pintar cuadros de flores.

Hobisi çiçek resimleri yapmaktır.

Tomó tres días pintar la casa entera.

Bütün evi boyamak üç gün sürdü.

¿Cuánto tiempo te llevará pintar mi casa?

Evimi boyaman ne kadar zamanını alacak?

- Tom pintó.
- Tom se puso a pintar.

Tom boyadı.

Es el momento para comenzar a pintar paredes.

zaman duvarları boyama zamanı.

Tom aún debe terminar de pintar la cerca.

Tom hâlâ çiti boyamayı bitirmek zorunda.

Tom eligió el color para pintar nuestras oficinas.

Tom ofislerimizi boyamak için renk seçti.

Mary contrató a Tom para pintar su casa.

Mary evini boyaması için Tom'u işe aldı.

No sé pintar, dibujar, esculpir, ni siquiera sé tejer,

Boyama yapamam, çizemem, yontamam hatta dikemem.

- También me gusta pintar.
- También me gusta la pintura.

Ben aynı zamanda resim yapmayı da severim.

¿Dices que no quieres ayudarnos a pintar el techo?

Tavanı boyamamıza yardım etmek istemediğini mi söylüyorsun?

Tom decidió que no había que pintar el techo.

Tom tavanı boyamanın gerekli olmadığına karar verdi.

Pintar es otra cosa que puedo hacer bastante bien.

Resim yapma oldukça iyi yapabileceğim başka bir şeydir.

Deberías aprovechar el buen clima y pintar la cerca.

Çiti boyamak için iyi hava koşullarından yararlanmalısınız.

Consiguió que su hermana le ayudara a pintar su cuarto.

Kız kardeşine onun odasını boyamasına yardım ettirdi.

Pintar nuestra casa nos llevó más tiempo del que esperábamos.

Evimizi boyamak beklediğimizden daha uzun sürdü.

- Chris fue contratado para pintar casas y pudo juntar el dinero.
- Chris fue contratado para pintar casas y fue capaz de reunir el dinero.

Chris evleri boyamak için kiralandı ve para toplayabildi.

- Le obligué pintar la casa.
- Hice que él pintara la casa.

Ona evi boyattım.

Leonardo da Vinci comenzó a pintar la Mona Lisa en 1503.

Leonardo da Vinci, Mona Lisa'yı yapmaya 1503'te başladı.

Le pidieron que le ayudara a él a pintar la casa.

Ona onun evi boyaması için yardım etmesi rica edildi.

Tom fue el único que me ayudó a pintar mi casa.

Tom evi boyamama yardım eden kişiydi.

La verdad es que no quiero pintar mi casa de azul.

Evimi maviye boyamak istemiyorum.

Pero su talento para pintar desde joven lo llevaría a otros lugares

Ama küçük yaştan itibaren resime olan yeteneği onu başka yerelere taşıyacaktı

Para pintar un pájaro, primero pinta una jaula con la puerta abierta.

Bir kuş resmetmek için önce bir kuş yuvası ve açık bir kapı çiz.

- Ella lo miraba pintar una pintura.
- Ella le miraba hacer un dibujo.

O, onun bir resim çekişini izledi.

Solo porque a él le gusta pintar no significa que sea bueno para ello.

Onun sadece tablo yapmayı sevmesi onun tablo yapmada iyi olduğu anlamına gelmez.

Un amigo mío encargó a un reconocido artista pintar un retrato de su esposa.

Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

Tan pronto tenga la oportunidad, le ayudaré a tu madre a pintar la cerca.

Fırsatını bulur bulmaz, annenin çiti boyamasına yardım edeceğim.

Nunca pensé que sería así de difícil elegir un color para pintar la cocina.

Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olduğunu asla düşünmemiştim.

Tom hizo un intento desesperado de terminar de pintar la cerca antes que oscureciera.

Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.

Tom le aseguró a María que la ayudaría a pintar el techo de la cocina.

Tom, mutfağın tavanını boyaması için yardımcı olacağı konusunda Mary'ye güvence verdi.

Como preparación para pintar un retrato, mi amigo toma muchas fotografías con el fin de estudiar el tema de cerca.

Bir portre yapmaya hazırlanırken, arkadaşlarım konuyu yakından incelemek için bir sürü fotoğraf çeker.