Translation of "Palacio" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Palacio" in a sentence and their turkish translations:

El palacio estaba cautelosamente resguardado.

Saray sıkı şekilde korunuyordu.

Ella me guió al palacio.

O, saraya kadar bana rehberlik yaptı.

El palacio tiene una alta torre.

Sarayın uzun bir kulesi var.

La reina vive en el Palacio Buckingham.

Kraliçe Buckingham Sarayında yaşamaktadır.

¿Dónde está el Palacio de Bellas Artes?

Güzel Sanatlar Sarayı nerede?

La familia real vive en el Palacio Imperial.

Kraliyet ailesi İmparatorluk Sarayı'nda yaşıyor.

El rey era famoso por su espléndido palacio.

Kral muhteşem mekanıyla ünlüydü.

El palacio real se construyó en una colina.

Kraliyet Sarayı bir tepenin üstüne yapıldı.

Alguna vez el rey vivió en ese palacio.

Kral bir zamanlar o sarayda yaşıyordu.

Yo lo llevé al Palacio Imperial de Kyoto.

Onu Kyoto Kraliyet Sarayına götürdüm.

Esas ruinas fueron un palacio espléndido una vez.

O kalıntılar bir zamanlar görkemli bir saraydı.

Este palacio fue construido para el opulento rey.

Bu saray zengin kral için inşa edilmiştir.

Comparada a nuestra casa, la suya es un palacio.

Bizim evle karşılaştırıldığında, seninki bir saray.

Comparada a la nuestra, su casa es un palacio.

Bizim evle karşılaştırıldığında, onunki bir saray.

El palacio era una jaula dorada para la princesa.

Saray prenses için yaldızlı bir kafes oldu.

Multitudes de gente se reunieron en frente del Palacio Real.

Çok sayıda insan Royal Palace'nin önünde toplandı.

El rey y su familia viven en el palacio real.

Kral ve ailesi kraliyet sarayında yaşar.

Los arqueólogos creen haber descubierto el palacio del rey David.

Arkeologlar, Kral Davud'un(Davud peygamber) sarayını bulduklarını düşünüyorlar.

Vas a tener que jurar mañana en el palacio de justicia.

Yarın mahkemede tanıklık etmek zorundayım.

Los aristócratas vivían al este y al oeste del palacio imperial.

Aristokratlar imparatorluk sarayının doğusunda ve batısında yaşadı.

Este es el palacio en que viven el rey y la reina.

Bu kral ve kraliçenin yaşadığı saraydır.

Madre sirvió en el palacio como camarera del futuro Luis XVIII; su padre

, sarayda gelecekteki Onsekizinci Louis için oda hizmetçisi olarak görev yaptı; babası

Este palacio es la atracción más famosa y más apreciada de nuestra ciudad.

Bu saray bizim şehirde en ünlü ve en iyi takdir edilen cazibesidir.

Los habitantes de la ciudad siguieron con sus rutinas diarias, sin saber que, en el palacio,

Şehir sakinleri günlük rutinlerine devam ederken Sarayda dört tane Moğol elçisinin

Davout y Lefebvre eran los únicos mariscales que lo esperaban para recibirlo en el Palacio de las Tullerías.

onu Tuileries Sarayı'nda karşılamayı bekleyen tek Mareşal Davout ve Lefebvre idi.

Al año siguiente, la victoria de Wellington en Salamanca obligó a Soult a abandonar su palacio en Sevilla

Bir sonraki yıl Wellington'un Salamanca'daki zaferi Soult'u Sevilla'daki sarayını terk etmeye