Translation of "Luces" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Luces" in a sentence and their turkish translations:

Luces fabulosa.

Harika görünüyorsun.

- Apagó las luces.
- Ella apagó las luces.

O, ışıkları kapattı.

Luces muy contenta.

Çok mutlu görünüyorsun.

Luces más joven.

Daha genç görünüyorsun.

No hay luces.

Hiç ışık yok.

Enciende las luces.

- Işıkları aç.
- Lambaları yak.

Dejaste tus luces encendidas.

Işıkları açık bıraktın.

Luces, cámara y acción.

Işıklar, kamera, aksiyon!

Se apagaron las luces.

Işıklar söndü.

Las luces están apagadas.

Işıklar söndü.

Las luces se apagaron.

Işıklar kapalı.

Recuerda apagar las luces.

Işıkları kapatmayı unutma.

Tom apagó las luces.

Tom ışıkları kapattı.

¿Qué significan esas luces?

Bu ışıklar ne anlama geliyor?

¿Luces de tu edad?

Yaşında görünüyor musun?

Me gusta cómo luces.

Bakma şeklini seviyorum.

- ¿A qué hora apagas las luces?
- ¿A qué hora apagan las luces?

Işıkları ne zaman kapatıyorsun?

Si pudieran apagar las luces

Işıkları kapatırsak eğer

Hacen uso de las luces.

Işıklardan faydalanıyorlar.

¿Qué te sucedió? Luces miserable.

Sana ne oldu? Berbat görünüyorsun.

¿Querés que apague las luces?

Işıkları kapatmamı ister misin?

Las luces no están encendidas.

Işıklar açık değil.

- Luces europeo.
- Te ves europea.

Avrupalı görünüyorsun.

Tom no apagó las luces.

Tom ışıkları kapatmadı.

Las luces automáticamente se apagan.

Işıklar otomatik olarak kapanır.

Luces como si estuvieras sorprendido.

Sen muhtemelen şaşırmış gibi görünüyordun.

De repente las luces se apagaron.

Aynı anda ışıklar kesildi.

Las luces del baño no funcionan.

Banyodaki ışıklar çalışmıyor.

¿Quieres las luces prendidas o apagadas?

Işıkları açmak mı yoksa kapatmak mı istiyorsun?

- Pareces algo triste.
- Luces algo triste.

Biraz üzgün görünüyorsun.

De alguna forma, hoy luces distinto.

- Her nasılsa bugün farklı görünüyorsun.
- Her nasılsa, farklı görünüyorsun.

¿Podrías bajar un poquito las luces?

Işıkları biraz karartır mısın?

Las luces de advertencia estaban encendidas, absolutamente,

Uyarı sinyalleri her yerdeydi, kesinlikle

Enciende las luces en el momento justo.

ışıklarını doğru zamanda açıyor.

- Te ves muy pálido.
- Luces muy pálida.

Çok solgun görünüyorsun.

Por favor, apaga las luces al salir.

Lütfen gittiğinizde ışıkları kapatınız.

Decoramos el árbol de Navidad con luces.

Noel ağacını ışıklarla dekore ettik.

La habitación estaba iluminada con luces rojas.

Oda kırmızı ışıklarla aydınlatıldı.

De repente, todas las luces se apagaron.

Aniden ışıklar söndü.

Tom apagó el motor y las luces.

Tom motoru kapattı ve farları kapattı.

Tom fue el que apagó las luces.

Işıkları kapatan kişi Tom'du.

Te has dejado encendidas las luces delanteras.

Farlarını açık bıraktın.

¡Qué lindos son estos juegos de luces!

Bu ışıklar güzel!

Tom me pidió que bajase las luces.

Tom ışıkları söndürmemi istedi.

De repente se apagaron todas las luces.

- Aniden bütün ışıklar söndü.
- Birdenbire, bütün ışıklar söndü.

- Asegura apagar todas las luces antes de salir.
- Asegúrate de apagar todas las luces antes de salir.

Tüm ışıkların kapatıldığından emin ol dışarıya çıkmadan önce.

Antes de salir apaga sin falta las luces.

Lütfen gitmeden önce ışığı kapattığından emin ol.

Ella apagó todas las luces a las diez.

Saat onda bütün ışıkları kapadı.

Hay algunas luces rojas parpadeando en la consola.

Konsolda yanıp sönen bazı kırmızı ışıklar var.

Él apagó todas las luces a las once.

O, saat on birde bütün ışıkları kapattı.

Enciende las luces, si no, no puedo trabajar.

Işıkları aç, yoksa çalışamam.

Tom dejó las luces encendidas toda la noche.

Tom, bütün gece ışıkları açık bıraktı.

Luces nocturnas incorporadas para ayudar a seguirse el rastro.

Birbirlerini takip edebilmek için doğuştan gece ışıkları var.

Pero los ruidos fuertes y las luces brillantes desorientan.

Fakat yüksek sesler ve parlak ışıklar kafa karıştırıcı.

Con las luces, las burbujas actúan como un faro

Baloncuklar, ışıkların altında yol gösterici oluyor.

- Te ves muy encantador hoy.
- Luces muy encantador hoy.

Bugün çok çekici görünüyorsun.

Tom apagó el motor pero dejó las luces encendidas.

Tom motoru kapattı ama farları açık bıraktı.

- Te pareces exactamente con Tom.
- Luces exactamente como Tom.

Tam olarak Tom'a benziyorsun.

Que nuestras cámaras necesitan luces infrarrojas para ver qué pasa.

...kameralarımızın olup biteni görmesi için kızılötesi ışık gerekiyor.

Ah, se empezaron a prender las luces de la calle.

Ah, sokak lambaları açıldı.

Aquí es como si las luces se apagasen. Es todo azul.

Orada ışıklar kayboluyor, tamamı mavi oluyor.

Las luces se apagaron de repente y todo quedó a oscuras.

Işıklar aniden söndü ve karanlık oldu.

- Ella apagó la luz.
- Él apagó la luz.
- Apagó las luces.

O, ışığı kapattı.

- Te ves más joven que Tom.
- Luces más joven que Tom.

Tom'dan daha genç görünüyorsun.

Debido a las luces de la ciudad, las estrellas parecen débiles.

Şehir ışıkları yüzünden yıldızlar sönük görünüyor.

Apaga las luces del árbol de Navidad cuando salgas de casa.

Eve giderken Noel ağacı ışıklarını kapatın.

John dijo que fue como encender las luces en una casa oscura.

John bunun karanlık bir evdeki ışıkları açmak gibi olduğunu söylüyordu.

Las luces de la ciudad significan que se mueven todo el día.

...şehir ışıkları sayesinde 24 saat iş başında olabiliyorlar.

Apagan las luces, y se permiten tener intimidad respecto de la competencia.

Işıklarını kapatıyorlar. Rakiplerden biraz mahremiyet sağlıyor bu.

Las estrellas se veían apagadas debido a las luces de la ciudad.

Şehir ışıkları yüzünden yıldızlar sönük görünüyor.

- Luces muy bien en estas fotos.
- Sales muy bien en estas fotos.

Bu fotoğraflarda mükemmel görünüyorsun.

Ellos están bajando las luces. El juego está a punto de comenzar.

Onlar ışıkları karartıyorlar. Oyun başlamak üzere.

- No te ves igual.
- Usted no se ve igual.
- No luces lo mismo.

Aynı görünmüyorsun.

Es extraño que las luces de la empresa estén encendidas a esta hora.

Bu saatte ofiste bir ışık olması garip.

Papá se aseguró de que todas las luces estuvieran apagadas antes de irse a la cama.

Papa yatmadan önce tüm ışıkların kapatıldığından emin oldu.

París es conocida como la Ciudad de las Luces. Muchos hermosos edificios se iluminan por la noche.

Paris'e Işıklar Şehir denir. Çok sayıda güzel bina geceleri aydınlatılmaktadır.

Más allá de las luces de la ciudad, en el océano abierto y oscuro, los lobos están más seguros.

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

Creo que nota esos pequeños ruidos, ve las luces, la TV en la ventana, le pone atención a esas cosas.

Sanırım küçük sesleri fark ediyor, ışıkları görüyor, pencereden televizyona bakıyor, böyle şeylere dikkat ediyor.

Con las luces de la ciudad que eclipsan el cielo nocturno, los animales ya no pueden guiarse por las estrellas.

Şehir ışıkları gece gökyüzünü aydınlığa boğduğundan hayvanlar, yıldızlara bakarak yol bulamaz oluyor.

Llevar una vida satisfactoria se reduce a una sola cuestión: Cuando apagas las luces a la noche y apoyas tu cabeza en la almohada: ¿Qué es lo que escuchas? ¿Tu alma cantando o Satanás riendo?

Gerçekleşen bir hayata öncülük etmek gerçekten basit bir soruya geliyor: Geceleri ışıkları kapattığınızda ve kafanız yastık üzerindeyken, ne duyuyorsunuz? Ruh şarkın mı, Şeytan mı gülüyor?