Translation of "Incapaz" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Incapaz" in a sentence and their turkish translations:

Soy incapaz de concentrarme.

Konsantre olamıyorum.

- Él es incapaz de hacer eso.
- Él es incapaz de hacerlo.

O bunu yapamaz.

Y era incapaz de estabilizarme.

ve doğrulamadım.

Abrumada e incapaz de funcionar.

bunalmış ve fonksiyonunu yitirmiş.

Incapaz de ver de noche,

Piton gece göremediğinden...

Él parece incapaz de nadar.

O yüzemiyor gibi görünüyor.

Mary es incapaz de expresar compasión.

Mary merhamet ifade etmekten aciz.

Incapaz de mantenerme erguida en la silla,

Atın üzerinde dik duramadım,

Una vez se declaró incapaz de orar

Bir keresinde "Hıristiyanlık karşıtlarına" yani Katoliklere

Él es incapaz de decir una mentira.

Yalan söyleyemez.

Fui incapaz de mirarle a la cara.

Onun yüzüne bakamadım.

Tom fue incapaz de disimular su sorpresa.

Tom şaşkınlığını gizleyemedi.

Él es incapaz de comprar un coche.

O bir araba satın alamaz.

Parece obvio que él es incapaz de nadar.

Onun yüzemeyeceği açıkça görülüyor.

Yo era incapaz de respirar por el humo.

Dumandan nefes alamadım.

No quieres que nadie piense que eres un incapaz.

Kimsenin akıllı olmadığımı düşünmesini istemiyorum.

Un bebé es incapaz de cuidar de sí mismo.

Bebekler kendilerine bakabilme yetisine sahip değillerdir.

Ella es incapaz de hacer nada por sí sola.

O, yalnız başına bir şey yapamaz.

- Tom era incapaz de concentrarse.
- Tom no podía concentrarse.

Tom konsantre olamadı.

Tom parece ser incapaz de interactuar normalmente con otras personas.

Tom normal olarak diğer insanlarla geçinemiyor gibi görünüyor.

Tom fue incapaz de disuadir a Mary de casarse con John.

Tom John'un evliliğinden dolayı Mary ile konuşamadı.

Tom era incapaz de entender nada de lo que María decía.

Tom Mary'nin söylediği herhangi bir şeyi anlayamadı.

Él era incapaz de abandonar completamente sus esperanzas de casarse con ella.

O, onunla evlenme ümitlerinden tamamen vazgeçemedi.

Incapaz de escuchar por el viento, debe confiar en su excepcional visión nocturna.

Rüzgâr yüzünden ses duyamadığından sıra dışı gece görüşüne sarılmalı.

Ella fue incapaz de renunciar completamente a su sueño de viajar al extranjero.

O, yurt dışına seyahat etme hayalinden tamamen vazgeçemedi.

- No puedo ganar a Tom al ajedrez.
- Soy incapaz de ganar a Tom al ajedrez.

Tom'u satrançta yenemem.