Translation of "Frontera" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Frontera" in a sentence and their turkish translations:

frontera oriental.

.

Cruzaron la frontera.

Onlar sınırı geçti.

La frontera está cerrada.

Sınır kapalıdır.

Cruzamos ayer la frontera.

Dün sınırı geçtik.

Vivimos cerca de la frontera.

Biz sınıra yakın yaşıyoruz.

Francia hace frontera con Italia.

Fransa İtalya'nın sınır komşusudur.

Lojbanistán hace frontera con Esperantujo.

Lojbanistan Esperantujo'nun sınırındadır.

Alemania tiene una frontera con Francia.

Almanya Fransa'nın sınır komşusudur.

Francia comparte una frontera con España.

Fransa, İspanya ile bir sınırı paylaşır.

Tom cruzó la frontera con Francia.

Tom Fransa'ya giden sınırı geçti.

El bus de turistas atravesó la frontera.

Turist otobüsü sınırı geçti.

No estamos ni cerca de la frontera.

Biz sınıra yakın hiçbir yerde değiliz.

Les decimos todos los días en la frontera,

Sınırda insanlara her gün şunu söylüyoruz

Y la segunda frontera está en la sociedad.

İkincisi ise toplum.

De Wellington de regreso a la frontera portuguesa.

götürmenin memnuniyetini yaşadı .

La oficina de aduanas está en la frontera.

Gümrük idaresi sınırda bulunur.

La nube radioactiva se paró en la frontera.

Radyoaktif bulut, sınırda durdu.

- Tom vive a 10 millas de la frontera canadiense.
- Tom vive a 10 millas de la frontera con Canadá.

Tom Kanada sınırından 10 mil uzakta yaşıyor.

Por mi trabajo ayudando a inmigrantes en la frontera.

beni yasa dışı bir takip listesine aldı.

El río Maritsa hace frontera entre Turquía y Grecia.

Meriç Nehri, Türkiye ile Yunanistan arasında bir sınır oluşturur.

El Rin es la frontera entre Francia y Alemania.

Ren, Fransa ve Almanya arasındaki sınırdır.

Me pidieron que enseñara mi pasaporte en la frontera.

Sınırda pasaportumu göstermem istendi.

Este río constituye la frontera entre las dos prefecturas.

Bu nehir, iki il arasındaki sınırı oluşturur.

Masséna cruzó la frontera portuguesa y puso sitio a Almeida.

Masséna Portekiz sınırını geçti ve Almeida'yı kuşattı

El ejército está en el norte para proteger la frontera.

Ordu sınırı korumak için kuzeydedir.

El ejército está protegiendo la frontera entre Francia y España.

Ordu, Fransa ve İspanya arasındaki sınırı koruyor.

Y cruzando la frontera para volver a mi casa en México.

sınırı geçip Meksika'daki evime gidiyordum.

Y también hay una frontera en la investigación de la Física,

Ayrıca araştırma fiziğinde bir hudut bölgesi var

Retroceder hacia la frontera francesa, dejando atrás varias guarniciones bien abastecidas.

Fransız sınırına geri çekilmekten başka seçeneği yoktu ve geride iyi tedarik edilmiş birkaç garnizon bıraktı.

Estados Unidos está financiando campos de concentración en nuestra frontera sur.

Amerika Birleşik Devletleri, güney sınırımızda toplama kampları düzenliyor.

Atravesando la frontera de EE. UU., hasta mi oficina en San Diego.

ABD sınırını geçip San Diego'daki büroma gidiyorum.

Muchas familias se mudaron para comenzar una nueva vida en la frontera.

Birçok aile sınırda yeni bir hayat kurmak için ayrıldı.

Tras la abdicación de Napoleón, Suchet permaneció invicto, todavía sosteniendo la frontera francesa.

Napolyon'un tahttan çekilmesinin ardından Suchet, hala Fransız sınırını elinde tutarak namağlup kaldı.

- Alemania colinda con Holanda.
- Alemania limita con Holanda.
- Alemania hace frontera con Holanda.

- Almanya, Hollanda ile komşudur.
- Almanya, Hollanda ile aynı sınırı paylaşır.
- Almanya Hollanda'ya sınır komşusudur.

Si iban en línea recta, llegarían a la Antártida y se detendrían en la frontera.

eğer dümdüz gitseydi antartikaya varır ve sınırda dururdu diyorlar

Con la mayoría de sus rivales muertos y su frontera del noroeste asegurada, el voivoda valaco proyecta

tüm bunlarla beraber artık düşmanlarının çoğunu öldürmüş ve kuzey sınırını güvene almış olan Vlad,

Puesto a cargo de proteger la frontera transilvana por el rey húngaro, Vlad utiliza su posición para explotar

Macar Kralı tarafından Transilvanya sınırını korumadan sorumlu olan Vlad, bu yolu