Translation of "Discurso" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Discurso" in a sentence and their turkish translations:

Recuerdo ese discurso.

O konuşmayı hatırlıyorum.

- Su discurso nos impresionó mucho.
- Su discurso nos dejó impresionados.

Onun konuşması bizi çok etkiledi.

Francois dio un discurso.

François bir konuşma yaptı.

Su discurso me aburrió.

Onun konuşması beni sıktı.

Él dio un discurso.

O bir nutuk çekti.

¿Debo pronunciar un discurso?

Bir konuşma yapmam gerekir mi?

¿Debo dar un discurso?

Konuşma yapmak zorunda mıyım?

Tu discurso fue espléndido.

Konuşmanız müthişti.

¿Cómo salió tu discurso?

- Konuşman nasıldı?
- Konuşman nasıl geçti?

Su discurso fue excelente.

Onun konuşması mükemmeldi.

Tom dio un discurso.

Tom bir konuşma yaptı.

Lamento haberme perdido el discurso.

Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.

Ella dio un buen discurso.

O, iyi bir konuşma yaptı.

Su discurso conmovió al público.

Onun konuşması izleyiciyi tahrik etti.

Su discurso fue demasiado corto.

- Onun konuşması çok kısaydı.
- Konuşması çok kısaydı.

Tienen que grabar su discurso.

Onun konuşmasını kaydetmelisin.

Su discurso rebosaba de ingenio.

Onun konuşması espri doluydu.

Tom dio un buen discurso.

Tom iyi bir konuşma yaptı.

Nadie estaba escuchando el discurso.

Kimse konuşmayı dinlemiyordu.

El discurso duró treinta minutos.

- Konuşma otuz dakika sürdü.
- Konuşma yarım saat sürdü.

Su discurso me conmovió profundamente.

Onun konuşmasından derinden etkilendim.

Su discurso duró tres horas.

Konuşması üç saat sürdü.

¿Tienes que dar un discurso?

Bir konuşma yapmak zorunda mısın?

Su discurso es muy elocuente.

Onun konuşması çok etkileyici.

¿Quién pronunciará el principal discurso?

Ana konuşmayı kim yapıyor?

Su discurso fue muy corto.

- Onun konuşması çok kısaydı.
- Konuşması çok kısaydı.

Ese discurso realmente me motivó.

O ders beni gerçekten teşvik etti.

¿Oíste el discurso de Hillary?

Hillary'nin konuşmasını duydunuz mu?

Él preparó cuidadosamente su discurso.

- Konuşmasına özenle hazırlandı.
- Yapacağı konuşmayı titizlikle hazırladı.

- La ceremonia comenzó con su discurso.
- La ceremonia dio comienzo con su discurso.

Tören onun konuşmasıyla başladı.

El discurso de Tom fue excelente.

Tom'un konuşması mükemmeldi.

Él profirió un largo discurso ayer.

O, dün çok uzun bir konuşma yaptı.

¿Qué opinas del discurso del presidente?

Başkanın konuşması hakkında ne düşünüyorsunuz?

¿Acaso tienes que dar un discurso?

Bir konuşma yapmak zorunda mısın?

Tom hizo un discurso en francés.

Tom Fransızca bir konuşma yaptı.

Nuestro director dio un largo discurso.

Bizim müdür uzun bir konuşma yaptı.

Me aburrí de su largo discurso.

Onun uzun konuşmasından sıkıldım.

Que declaró esto en su discurso presidencial.

AFA Başkanı.

La audiencia estaba fascinada por su discurso.

Dinleyiciler konuşmasından çok etkilendi.

Su discurso fue apropiado para la ocasión.

Onun konuşması ortam için uygundu.

Yo estaba muy impresionado con su discurso.

Onun konuşmasından çok etkilendim.

Llegué demasiado tarde para escuchar su discurso.

Onun konuşmasını dinleyemeyecek kadar geç vardım.

La audiencia aplaudió ruidosamente tras su discurso.

Konuşmasından sonra seyirciler yükse sesle alkışladı.

¿De verdad quieres que dé un discurso?

Gerçekten bir konuşma yapmamı istiyor musun?

Di un discurso ayer en la boda.

Dün düğünde bir konuşma yaptım.

Su largo discurso nos aburrió a todos.

Onun uzun konuşması hepimizi sıktı.

Él borró su discurso de la cinta.

Konuşmasını kasetten sildi.

Tu discurso fue apropiado para la ocasión.

Konuşman duruma uygundu.

¿Has dado algún discurso en inglés antes?

Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı?

¿Oíste el discurso de la presidenta Dilma?

Başkan Dilma'nın konuşmasını dinlediniz mi?

El discurso de Tom fue muy interesante.

Tom'un konuşması oldukça ilginçti.

Ayer Tom dio un discurso muy largo.

Tom dün çok uzun bir konuşma yaptı.

Tom concluyó su discurso con un proverbio.

Tom konuşmasını bir atasözü ile bitirdi.

El discurso de Tom fue el último.

Tom'un konuşması sonuncu geldi.

El discurso de Tom era muy aburrido.

Tom'un konuşması çok sıkıcıydı.

Al final del discurso, ella repitió la palabra.

O, konuşmanın sonunda sözü tekrarladı.

Tuve que hacer un discurso en corto plazo.

Acilen bir konuşma yapmak zorunda kaldım.

No me gustó el discurso del Primer Ministro.

Başbakanın konuşmasını beğenmedim.

Es la primera vez que doy un discurso.

İlk kez bir konuşma yapacağım.

Tiene que dar un discurso en la fiesta.

Partide bir konuşma yapmak zorunda.

Sólo escuché el final del discurso de Tom.

Ben yalnızca Tom'un konuşmanın sonunu duydum.

Estrictamente hablando, hubo varios errores en su discurso.

Kurallara bakılırsa,onun konuşmasında birkaç hata vardı.

¿Y si dieras un discurso y nadie viniera?

Bir konuşma yapsan ve hiç kimse gelmese ne olur?

No pude entender el fondo de su discurso.

Konuşmasının konusunu anlayamadım.

Me pidieron que diera un discurso en inglés.

İngilizce bir konuşma yapmam rica edildi.

Ellos escucharon un discurso escrito especialmente para ellos.

Onlar için özellikle yazılmış bir konuşma duydular.

- Su discurso duró tanto que algunos empezaron a dormirse.
- Su discurso duró tanto que algunas personas empezaron a quedarse dormidas.

Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.

[Lucía] ¿Cuál era la virtud que tenía su discurso?

Onun konuşmalarının en önemli özelliği neydi?

El líder del DİSK, Kemal Türkler, pronuncia su discurso

DİSK genel başkanı Kemal Türkler konuşmasını yaparken

Sí, cuando miramos, hay una situación en su discurso

evet baktığımız zaman onların söylemlerinde şöyle bir durum var

Él hizo un discurso en nombre de la compañía.

Şirketimizin adına bir konuşma yaptı.

Estábamos profundamente impresionados por el elocuente discurso del expositor.

Konferansçının belâgatlı konuşmasından derinden etkilendik.

No pillé cuál era la esencia de su discurso.

Onun konuşmasının ana noktasını anlamadım.

Él se detuvo a la mitad de su discurso.

Konuşmasının ortasında sustu.

En su discurso él atacó la política del gobierno.

O, konuşmasında hükümetin politikasına saldırdı.

No tuvo mucho tiempo para trabajar en su discurso.

Konuşması için çalışacak fazla zamanı yoktu.

Él perdió el conocimiento a mitad de su discurso.

Konuşmasının ortasında bayıldı.

Tom le pidió a María que diera un discurso.

Tom Mary'nin bir konuşma yapmasını rica etti.

Él dio un discurso sobre el mal de Alzheimer.

O, Alzheimer hastalığı hakkında bir konuşma yaptı.

Él dio un discurso en inglés en la reunión.

Toplantıda İngilizce bir konuşma yaptı.

Tenía que dar el discurso de apertura en una empresa

Bir kurum için açılış konuşması yapıyordum

Y entonces tras acabar con su discurso de 15 minutos,

ve 15 dakikalık yaptığı konuşmanın ardından

- Su discurso es muy largo.
- Su conferencia es muy larga.

Onun dersi çok uzun.

- La conferencia comenzó con puntualidad.
- El discurso comenzó con puntualidad.

Konferans vaktinde başladı.

- La conferencia fue realmente aburrida.
- El discurso fue realmente aburrido.

Ders gerçekten de sıkıcıydı.

- La conferencia duró dos horas.
- El discurso duró dos horas.

Konferans iki saat sürdü.

El presidente se tiene que aprender de memoria el discurso.

Başkanın yürekten konuşmayı öğrenmesi lazım.

Difícilmente pude seguir lo que dijo Jane en su discurso.

Jane'nin konuşmasında söylediğini neredeyse izleyemedim.

El discurso de despedida de Jane nos dejo muy tristes.

Jane'in veda konuşması bizi çok üzdü.

Ella no lo pudo convencer de que diera un discurso.

O, onu bir konuşma yapması için ikna edemedi.

El discurso hecho ayer por el presidente deleitó a sus partidarios.

Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.

Su discurso duró tanto que algunas personas empezaron a quedarse dormidas.

Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.

Tom me aseguró que estaría aquí a tiempo para el discurso inaugural.

Tom açış konuşması için zamanında burada olacağına beni temin etti.

El estudiante tomó a pecho los comentarios críticos que el juez hizo sobre su discurso.

Öğrenci, yargıcın, konuşması üzerindeki kritik yorumlarıyla cesaretlendi.

- Una gran multitud esperaba el discurso del presidente.
- Una gran multitud esperaba que el presidente hablara.

Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi.

Mi profesor me dijo que debería haberle dedicado más tiempo a la preparación de mi discurso.

Öğretmen bana konuşmamı hazırlamak için daha çok zaman harcamam gerektiğini söyledi.