Translation of "Cañón" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Cañón" in a sentence and their turkish translations:

Bajemos a este cañón.

Bu kanyondan aşağı ineceğiz.

Ya bajé al cañón.

Kanyon yarığına indik

Bien, bajemos a este cañón.

Tamam, şu kanyon yarığına inelim.

Ese cañón es muy angosto. Así que haré rapel hasta el borde del cañón

Kanyon çok dar. Ben de kanyonun kenarından halatla inip

El Gran Cañón es naturaleza silvestre

Büyük Kanyon tam bir bakir doğa

Estoy en la cima del cañón.

Kanyonun üstüne indik.

Bien, resistió, y bajamos al cañón.

Tamam, halat bizi çekti ve kanyona indik.

Limpia el cañón de esta escopeta.

Bu tüfeğin namlusunu temizle.

¿Conoce usted el cañón del Colorado?

Büyük Kanyon'u gördün mü?

El cañón se está volviendo muy angosto.

Kanyon yarığı burada gerçekten daralıyor.

- ¡Híjole!
- ¡Ínguiesu!
- ¡Intras cañón!
- ¡Inguia su máquina!

- Kutsal İnek!
- Kutsal inek!

Y este cañón nos desvía de nuestro curso.

Ve şimdi de, kanyon bizi rotamızı değiştirmeye zorluyor

A los soldados los consideraban carne de cañón.

Askerler ölmeye giden askerler olarak kabul edildi.

Y, ¿qué es más grande que el Gran Cañón?

Büyük Kanyon'dan daha büyük ne olabilir ki diye düşündüm?

¿Quieren bajar a rapel hasta el fondo del cañón?

Demek bu yarığın kenarından halatla inmemizi istiyorsunuz?

Bajar a ese cañón nos desvió de nuestra ruta

O yarığa halatla inmek bizi soğuk zincir güzergâhından çıkarıp

¿O por allí? A la izquierda, hacia el cañón.

Yoksa bu yönde mi? Solda, kanyon yarığının olduğu yönde mi?

Nunca uses un cañón para matar a una mosca.

Asla bir sineği öldürmek için bir top kullanma.

Tan solo el 1 % baja hasta la base del cañón?

sadece %1'inin merkeze indiğini biliyor muydunuz?

Y si el cañón que cruzamos es señal de algo,

Az önce geçtiğimiz yarık eğer bir işaretse

Hacia el cañón. Qué listos. Bien, iremos por allí. Vamos.

olduğunu düşünüyorsunuz. Akıllıca. Pekâlâ, o tarafa gideceğiz. Hadi.

Bien, ¿cuál es nuestra mejor opción para bajar al cañón

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin

Lo único es que el Gran Cañón no es precisamente accesible.

Tek sorun şu ki Büyük Kanyon pek ulaşılır değil.

¿Quieren que cruce el cañón y que permanezca en terreno elevado?

Demek buradan karşıya geçmemi ve yüksekte kalmamı istiyorsunuz?

Ya salimos del cañón. Y estamos, otra vez, bajo el sol.

Kanyon yarığından çıktık. Şimdi yine güneşin sıcağındayız.

Hay mucho más verde aquí que en la cima del cañón.

Burası kanyonun üst kısmından çok daha yeşil.

Y como está agradable y fresco en este cañón, no se evapora rápidamente.

Bu kanyon yarığı da serin olduğu için hızlı buharlaşmıyor.

¿O bajamos por el cañón y buscamos un camino hacia los restos desde allí?

kanyon yarığından halatla inip enkaza o şekilde mi ulaşmaya çalışacağız?

Cuando una bala de cañón saltó por el suelo y le rompió ambas piernas.

ve bir gülle yerde zıpladı ve her iki bacağını da ezdi.

Sabemos que la avioneta cayó dentro de los 130 km cuadrados de este desierto brutal llamado "Cañón del infierno".

Uçağın, Hells Canyon adındaki bu acımasız çölde, dört bin kilometrelik alanda bir yere düştüğünü biliyoruz.

Bien, ¿cuál es nuestra mejor opción para bajar al cañón y ver si ese metal que brilla son los restos?

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin enkaz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu nedir?

Alrededor de las 4 de la tarde, el viejo amigo de Lannes, el general Pouzet, fue alcanzado por una bala de cañón y murió frente a él.

Saat 16:00 civarında Lannes'ın eski arkadaşı General Pouzet bir top güllesiyle vuruldu ve önünde öldürüldü.