Translation of "Basta" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Basta" in a sentence and their turkish translations:

¡Ya basta!

- Yeter artık be!
- Yeter be!
- Uzatma!

- ¡Basta!
- ¡Suficiente!

- Yeter!
- Yeter be!

¡Basta ya!

Yeter artık!

¡Eso basta!

- Yeter artık!
- Bu kadar yeterli!

¡Basta de persecución!

Zulme son ver!

Bueno, basta ya.

Tamam, kâfi.

Simplemente no basta.

Bu sadece yeterli değil.

Dije: "¡ya basta!"

"Yeter!" dedim.

Cualquier lugar basta.

Herhangi bir yer işe yarar.

Dejen de interrumpir, basta.

Sadece sözümüzü kesmeyin, bırakın artık şunu.

Basta. No es gracioso.

Dur. Bu şaka değil.

- Ya basta.
- Es suficiente.

- Yeterli.
- Bu yeterli.
- Bu kadarı yeterli.
- Yeter.

¡Basta, deja de hablar!

Yeter, söyleme!

No basta con prometer.

- Vaatler yeterli değil.
- Verilen sözler nafile.

Con una sola no basta.

Tek bir dil yeterli olmazdı.

Y creo que ya basta,

Benim düşündüğüm şey bunun artık katlanılamaz olduğu;

Su brillo basta para leer.

Yaydıkları ışık altında kitap bile okunabilir.

Ya basta. No quiero más.

Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.

Bueno, basta de imágenes poéticas.

İyi, yeterli şiirsel görüntüler.

Basta con tocar el botón.

Sadece düğmeye dokunman gerekiyor.

- ¡Eso basta!
- ¡Ya está bueno!

- Yeter artık!
- Bu kadar yeterli!

No basta con cantar nuestras canciones,

Öylece şarkılarımızı söyleyemezsiniz,

- Deja de corregirme.
- Basta de corregirme.

Beni doğrulamayı bırak.

Esta comida basta para tres personas.

Bu yemek üç kişiye yeter.

- Ya basta de llorar.
- Para de llorar.

Şimdi ağlamayı bırak.

- Dejad de reñiros.
- Ya basta de disputas.

Tartışmayı bırak.

¡Ya basta, por Dios! Que te calles.

Yeter artık, yahu! Kapasana çeneni.

El simple contacto basta para salvarle la vida.

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

Eso basta para alertar a una foca cautelosa.

Tetikteki foku uyarmaya yetiyor bu.

- Esto valdrá.
- Con éste vale.
- Esto me basta.

- Bu işe yarar.
- Şimdilik idare eder.

- Oye, basta de quejarse.
- Che, dejá de quejarte.

Hey, şikayet etmekten vazgeç.

Una sola gota del veneno basta para matar a 160 personas.

Bir damla zehir 160 insanı öldürmeye yeter.

No hace falta saberlo todo, basta con saber en dónde buscar.

Her şeyi bilmen gerekmiyor, sadece nerede arayacağını bilmen gerekiyor.

- Las acciones dicen más que las palabras.
- No basta con decirlo: hay que demostrarlo.

- Söze bakılmaz, işe bakılır.
- Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.

Pero este tenue resplandor no basta para los animales que buscan comida en el suelo.

Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.

- Mike hizo una mesa rudimentaria a base de troncos.
- Mike hizo una mesa basta con troncos.

Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.

- Dejadlo en paz, chavales.
- Ya es suficiente, chicos.
- Con eso vale, chicos.
- Ya, con eso basta.

Kesin şunu, çocuklar.

- Es suficiente por hoy, estoy cansado.
- Basta por hoy, estoy cansada.
- Es suficiente por hoy. Estoy cansado.

Bugünlük bu kadar yeter. Yorgunum.

La luz de la luna es 400 000 veces más tenue que la del sol. Pero basta para ver.

Ay ışığının en güçlü hâli güneş ışığından 400.000 kat daha sönüktür. Yine de görmeye yeter.