Translation of "Bateu" in Turkish

0.338 sec.

Examples of using "Bateu" in a sentence and their turkish translations:

Quem te bateu?

Sana kim vurdu?

Tom me bateu.

Tom ifademi aldı.

Ela bateu nele.

O ona vurdu.

Tom bateu palmas.

Tom ellerini alkışladı.

Ele bateu à porta.

Kapıyı çaldı

Alguém bateu na porta.

Biri kapıyı çaldı.

Tom bateu a porta.

Tom kapıyı kapattı.

Tom bateu na janela.

Tom pencereye hafifçe vurdu.

Ela bateu a porta.

O, kapıyı kapattı.

Tom bateu a cabeça.

Tom kafasını çarptı.

Ela bateu na irmã.

- O, kız kardeşine çarptı.
- Kız kardeşine vurdu.

Ele bateu o recorde.

O, rekor kırdı.

Tom bateu no cachorro.

Tom köpeğe vurdu.

Ela bateu forte nele.

O ona sert vurdu.

Tom bateu o recorde.

Tom rekoru kırdı.

Ele me bateu por engano.

O bana yanlışlıkla vurdu.

O pássaro bateu as asas.

Kuş kanatlarını çırptı.

Tom me bateu duas vezes.

Tom bana iki kez vurdu.

Tom bateu na porta fechada.

Tom kapalı kapıyı çaldı.

Tom bateu com o joelho.

Tom dizini çarptı.

O carro bateu no caminhão.

Araba, kamyona çarptı.

O carro bateu no muro.

Araba duvara çarptı.

Papai, a Maria me bateu!

Baba, Mary bana vurdu!

O Tom bateu na Mary?

Tom Mary'ye vurdu mu?

O Tom já te bateu?

Hiç Tom sana vurdu mu?

O vento bateu a porta.

Rüzgar kapıyı çarparak kapattı.

Tom não bateu em Mary.

Tom, Mary'ye vurmadı.

Um carro bateu em Tom.

Bir araba Tom'a çarptı.

Ela bateu nele muitas vezes.

O, ona defalarca vurdu.

O Tom bateu na porta.

Tom, kapıyı çaldı.

Tom bateu no meu ombro.

Tom omzuma dokundu.

Você bateu com a cabeça?

Kafanı mı çarptın?

O relógio bateu meia-noite.

- Saat gece yarısına gelmişti.
- Saat gece 12 olmuştu.

O caminhão bateu no nosso carro.

Kamyon arabamıza çarptı.

Ele bateu a cabeça na prateleira.

O, kafasını rafa çarptı.

Tom nunca bateu em mim antes.

Tom daha önce bana hiç vurmadı.

Tom bateu na porta do banheiro.

Tom banyo kapısını çaldı.

Tom escorregou e bateu a cabeça.

Tom kaydı ve başını çarptı.

Tom bateu na porta da frente.

Tom ön kapıyı çaldı.

Por que você não bateu nele?

Neden onu gerçekten yumruklamadın?

Mary bateu o pé três vezes.

Mary ayağını üç kez sertçe vurdu.

O carro bateu contra uma árvore.

Araba bir ağaca çarptı.

Foi o Tom quem me bateu.

Bana vuran kişi Tom'du.

O John bateu na minha cabeça.

John bana kafamdan vurdu.

Ela bateu nele com um martelo.

O, ona bir çekiçle vurdu.

Ela bateu em mim, não nele.

O bana çarptı, ona değil.

Fui eu quem bateu no Tom.

- Tom'a vuran benim.
- Tom'u vuran benim.

Por que o Tom me bateu?

Tom neden bana vurdu?

Foi Bob quem me bateu, não ela.

Bob bana vurdu, ona değil.

Ela bateu na mesa com o punho.

Yumruğu ile masaya vurdu.

Um homem feio bateu na minha porta.

Çirkin bir adam benim kapımı çaldı.

Tom bateu a porta na minha cara.

Tom kapıyı yüzüme kapattı.

Tom bateu à porta, mas ninguém atendeu.

Tom kapıyı çaldı ama kimse cevap vermedi.

Ele bateu de leve nas costas dela.

O onun sırtını sıvazladı.

O carro de Tom bateu numa árvore.

Tom'un arabası bir ağaca çarptı.

Eu fui aquele que bateu à porta.

- Kapıyı tıklatan bendim.
- Kapıyı çalan kişi bendim.

Ele bateu o joelho contra a cadeira.

O, dizini sandalyeye çarptı.

Ele bateu a porta bem na minha cara.

Kapıyı yüzüme doğru kapadı.

Tom entrou no carro e bateu a porta.

Tom arabaya bindi ve kapıyı kapattı.

Tom bateu a porta ao sair do quarto.

Tom odadan çıkarken kapıyı çarptı.

Ela me bateu na cabeça e saiu correndo.

O kafama vurdu ve kaçtı.

Tom bateu a cabeça no teto do carro.

Tom kafasını arabanın çatısına çarptı.

Tom sabe quem bateu no carro da Mary.

Tom Mary'nin arabasına kimin çarptığını biliyor.

Tom bateu a porta na cara da Mary.

Tom kapıyı Mary'nin yüzüne çarptı.

O Tom ficou bravo e bateu na Mary.

Tom sinirlendi ve Mary'ye vurdu.

Ela bateu os sapatos antes de entrar na casa.

O, eve girmeden önce ayakkabılarını kazıyarak temizledi.

Ela bateu no namorado e quebrou-lhe o nariz.

O, erkek arkadaşına vurdu ve onun burnunu kırdı.

Tom bateu com a cabeça no teto do carro.

Tom arabanın çatısına başını çarptı.

A mãe bateu na sua filha, porque estava bêbada.

Anne, sarhoş olduğu için kızını dövdü.

- Um vento forte soprou o dia todo.
- Um vento forte bateu o dia todo.
- Bateu um vento forte o dia todo.

Bütün gün boyunca kuvvetli bir rüzgar esti.

- Ele me acertou na cabeça.
- Ele bateu na minha cabeça.

O benim kafama vurdu.

- O caminhão atingiu um carro.
- O caminhão bateu num carro.

Kamyon bir arabaya çarptı.

Tom bateu com a cabeça em um galho de árvore.

Tom başını bir ağaç dalına çarptı.

Ele bateu a testa contra o galho de uma árvore.

Alnını bir ağacın dalına çarptı.

"Por que você bateu nele?" "Porque ele ia me bater."

"Ona neden vurdun?" "O bana vuracaktı!"

"O Tom bateu mesmo na Maria?" "Foi o que eu ouvi."

"Tom gerçekten Mary'ye vurdu mu" "Ben öyle duydum."

- O homem golpeou-me a cabeça.
- O homem me bateu na cabeça.

Adam benim kafama vurdu.

- Ele pregou um prego na tábua.
- Ele bateu um prego na tábua.

O, tahtaya bir çivi çaktı.

Ela tinha acabado de começar a ler o livro quando alguém bateu na porta.

Birisi kapıyı çaldığında, o tam kitabı okumaya başlamıştı.

Os passageiros estavam dormindo em suas cabines quando o navio bateu num enorme iceberg.

Gemi büyük bir buzdağına çarptığında yolcular kamaralarında uyuyorlardı.

- Tom conversou com Maria.
- Tom conversou com a Mary.
- Tom bateu um papo com a Mary.

Tom Mary ile sohbet etti.

- A mota bateu no poste do telégrafo.
- A motocicleta chocou-se com o poste do telégrafo.

Motosiklet, telgraf direğine çarptı.

- Um carro bateu nele e ele morreu na hora.
- Ele foi atropelado por um carro e faleceu instantaneamente.

Bir araba tarafından çarpıldı ve anında öldü.

A mais desequilibrada final de Grand Slam da história do tênis foi a final do Aberto da França 1988, quando Steffi Graf da FRG bateu Natasha Zvereva da URSS por 6-0, 6-0. A partida inteira durou meros 34 minutos.

Tenis tarihinde taraflardan birinin diğerine en ezici üstünlük kurduğu Grand Slam finali, Batı Almanyalı Steffi Graf'ın Sovyet Nataşa Zvereva'yı iki seti de 6-0 kazanarak çok rahat yendiği 1988 Fransa Açık Finali'ydi. Maçın tamamı yalnızca 34 dakika sürmüştü.