Examples of using "Chodzić" in a sentence and their turkish translations:
Yürüyeceğim.
Kulüplere gitmeyi bıraktım.
- Güçlükle yürüyebiliyorum.
- Hemen hemen hiç yürüyemiyorum.
Okula gitmeyi sever misin?
Tom yürüyebiliyor mu?
Ben plaja gitmeyi severdim.
Tom elleri üstünde yürüyebiliyor.
Daha uzağa yürüyemem.
O, tiyatroya gitmeyi sever.
Ayda yürümeyi hayal edebilir misin?
Mary okula gitmek zorunda.
Tom okula gitmeyi bıraktı.
Çimlerin üzerinde çıplak ayakla dolaşmayı severim.
O, saunaya gitmekten hoşlanır.
- Tom yürüyüş yapmayı sever.
- Tom yürüyüşe çıkmaktan hoşlanır.
Onlar diskoya gitmemize izin vermezler.
Tom koltuk değnekleri olmadan yürüyemedi.
Tom az önce anaokuluna başladı.
O, bu öğleden sonra ayağa kalkıp hareket edecek.
Ben okulu hiç sevmedim.
Balık tutmayı sevmiyor musun?
O cumartesileri okula gitmek zorunda değil.
Cumartesi günleri okula gitmek zorunda mısın?
Yürümeyi bisiklete binmeye tercih ederim.
Büyükbabam bir baston olmadan yürüyemiyor.
Çocukken yağmurda yürümeyi severdim.
- Tom, özellikle İtalyan restoranlarına gitmeyi seviyor.
- Tom özellikle İtalyan restoranına gitmeyi sever.
Tom bana yürüyemediğini söyledi.
O iyileşir iyileşmez tekrar yürümeye başladı.
Tom bana konserlere gitmekten hoşlandığını söyledi.
Bugün üniforma giymenin akıllıca olduğunu düşünüyor musunuz?
Tom ve Mary ormanda birlikte yürümeyi severler.
Işıklar söndü ve her yere mum götürmek zorunda kaldık.
İşçiler hoşça vakit geçirebilecekleri bir barda toplanmak istiyor.
Böyle tuhaf bir kıyafetle sokakta yürüyemezsin.
Haftada en az iki kez spor salonuna gitmelisin.
Ben bir süre için tekrar dişçiye gitmek zorunda kalmamalıyım.
Buz yürümem için yeterince kalındı.
Bay Smith, her sabah yürüyüşü bir kural haline getirdi.
Okula gitmek istemiyorum.
Karanlıktan sonra Park Caddesi'nde yalnız yürümenin tehlikeli olduğunu duydum.
Artık yürüyemiyorum.
"Maskeyle dolaşmak için bir nedenimiz yok,...
Mary ve ben evliyken Tom ve Alice ile bowling oynamaya giderdik.
Her sabah yürüyüş yapardım.