Translation of "Presente" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Presente" in a sentence and their turkish translations:

- Sarò presente.
- Io sarò presente.

Mevcut olacağım.

- Lo terrò presente.
- La terrò presente.

Bunu aklımda tutacağım.

- Era presente un testimone.
- Era presente una testimone.

Bir tanık mevcuttu.

- Era presente alla cerimonia.
- Lui era presente alla cerimonia.

O, törende hazır bulundu.

- Ero presente alla riunione.
- Io ero presente alla riunione.

Ben toplantıda hazır bulundum.

- Era presente alla riunione ieri.
- Lui era presente alla riunione ieri.
- Era presente al convegno ieri.
- Lui era presente al convegno ieri.

O, dün toplantıya gelmişti.

Nessuno era presente.

Hiç kimse yoktu.

Tom è presente.

Tom mevcut.

Tom sarà presente.

Tom orada olacak.

- Nessuno di loro è presente.
- Nessuna di loro è presente.

Onlardan hiçbiri mevcut değil.

Avete presente la sensazione?

Bu hissi bilir misiniz?

Lui non è presente.

O, evde değil.

Tom non è presente.

Tom mevcut değil.

Tom non era presente.

Tom mevcut değildi.

Tom è presente, vero?

Tom mevcut, değil mi?

- Era presente ogni membro del gabinetto.
- Ogni membro del gabinetto era presente.

Kabinenin her üyesi mevcuttu.

Ma tenete presente una cosa:

Ama bunu bir düşünün:

Noi viviamo solo nel presente.

Biz sadece şimdiki zamanı yaşıyoruz.

Tom era presente alla riunione.

Tom toplantıda hazırdı.

E fosse così presente sui media.

haysiyetsizlik sayıyordu.

"Non c'è miglior tempo del presente."

"Bugünün işini yarına bırakma."

Sto contando quanta gente è presente.

Orada kaç kişi olduğunu sayıyorum.

Mio padre non era mai presente.

Babam etrafta değildi.

- Ogni frase presente su Tatoeba è una menzogna.
- Ogni frase presente su Tatoeba è una bugia.

Tatoeba'da var olan her cümle bir yalandır.

Se paragonate le orribili notizie del presente

geçmişin gül desenli fotoğraflarıyla karşılaştırırsanız

Paragoniamo i più recenti dati sul presente

Günümüzün en yeni verilerini

Devi vivere nel presente, non nel passato.

Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.

Il futuro è il risultato del presente.

Gelecek, şimdiki zamanın sonucudur.

Avete presente i generi di disaccordi che intendo.

Hangi anlaşmazlıklardan bahsettiğimi biliyorsunuz.

- Molte persone vivono per il futuro, non per il presente.
- Molta gente vive per il futuro, non per il presente.

Birçok insan günümüz için değil gelecek için yaşıyor.

- Ogni frase presente su Tatoeba è una menzogna, soprattutto questa.
- Ogni frase presente su Tatoeba è una bugia, soprattutto questa.

Tatoeba'daki her cümle yalandır, özellikle de bu.

Dimentica il passato, vivi il presente, pensa al futuro.

- Geçmişi unut, şu anı yaşa, geleceği düşün.
- Geçmişi unut, şimdide yaşa, geleceği düşün.

Non esistono nazioni in cui la propaganda non sia presente.

Yeryüzünde propagandanın bulunmadığı ülke yoktur.

Cellule oculari simili a specchi amplificano la poca luce presente.

Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.

Per certa gente il presente è più importante del futuro.

Bazı insanlar için, şimdiki zaman gelecekten daha önemlidir.

- Quante persone erano presenti alla riunione?
- Quanta gente era presente alla riunione?
- Quante persone erano presenti al convegno?
- Quanta gente era presente al convegno?

Toplantıda kaç kişi vardı?

Uno strato riflettente nei loro occhi amplifica la poca luce presente.

Gözlerinde bulunan yansıtıcı katman çok az olan ışığı kuvvetlendirir.

Il piacere è sempre o passato o futuro, non mai presente.

Zevk geçmişte ya da gelecekte değil bulunduğumuz andadır.

Quello che importa di più è il presente, non il passato.

Önemli olan şu andır, geçmiş değil.

La pratica è ancora presente a livello locale in alcune parti del Giappone.

Bu gelenek Japonya'nın bazı bölgelerinde hala uygulanmaktadır.

La differenza tra passato, presente e futuro non è altro che una illusione estremamente diffusa.

Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.

Ieri è storia, domani è un mistero, ma oggi è un dono. Per questo è chiamato "presente".

Dün artık mazi oldu. Yarın ise muamma. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır.

- Tom di solito si presenta in orario.
- Di solito Tom si presenta in orario.
- Tom di solito si presente puntuale.
- Di solito Tom si presenta puntuale.

Tom genellikle zamanında gelir.