Examples of using "Dovrete" in a sentence and their turkish translations:
onların gitmesine izin verin.
Bununla yüzleşmek zorunda kalacaksın.
Onu pratik yapmak zorunda kalacaksın.
Beni affetmek zorunda kalacaksın.
Ona söylemek zorunda alacak mısın?
Onu bulmak zorundasın.
- Buraya gelmelisin.
- Buraya gelmek zorunda olacaksın.
Derhal başlamak zorunda kalacaksın.
Şimdi gitmek zorunda kalacaksın.
Hoşlansan da hoşlanmasan da onu yapmak zorunda kalacaksın.
Çok çalışmak zorunda kalacaksın.
Burada beklemek zorunda kalacaksın.
Daha özel olmak zorunda kalacaksın.
Sanırım onlara yardım etmek zorunda kalacaksın.
Eğer büyük resmi görmek istiyorsanız
Yemek pişirmeyi öğrenmek zorunda kalacaksın.
Bizimle gelmen gerekecek.
Tom'a güvenmek zorunda kalacaksın.
Tom'la konuşmak zorunda kalacaksın.
Ona söylemek zorunda olacak mısın?
Yüksek sesle konuşman gerekecek.
Projeye katılmak zorunda kalacaksın.
Yarın sabah erken kalkmak zorunda kalacaksın.
- Beklemek ve görmek zorunda kalacaksınız.
- Beklemeniz ve görmeniz gerekecek.
Benimle konuşmak zorunda kalacaksın.
Onunla konuşmak zorunda kalacaksın.
Onunla konuşmak zorunda kalacaksın.
Onlara söylemek zorunda kalacak mısın?
Sanırım bana yardım etmek zorunda kalacaksın.
Yumurtaları yapay olarak üretmek zorunda olacaksın.
Başka birine sormak zorunda kalacaksın.
- Bunu başka bir yerde yapman gerekecek.
- Bunu başka bir yerde yapmak zorunda olacaksın.
Seneye İngiltere'ye gitmen gerekecek.
Onun sorumluluğunu yüklenmek zorunda kalmayacaksın?
- Gelecek sene Boston'a gitmeniz gerekecek.
- Gelecek yıl Boston'a gitmek zorunda kalacaksın.
Saat kaçta yatmak zorunda kalacaksın?
Onun hakkında Tom'a sormak zorunda kalacaksın. Ben bilmiyorum.
Bu konuda daha fazla ayrıntı istiyorsanız, patronuma sormanız gerekecek.