Translation of "Affrontare" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Affrontare" in a sentence and their turkish translations:

- Dovresti affrontare la realtà.
- Tu dovresti affrontare la realtà.
- Dovreste affrontare la realtà.
- Voi dovreste affrontare la realtà.
- Dovrebbe affrontare la realtà.
- Lei dovrebbe affrontare la realtà.

Gerçekle yüzleşmelisin.

- Devi affrontare i fatti.
- Deve affrontare i fatti.
- Dovete affrontare i fatti.

- Gerçeklerle yüzleşmen gerekir.
- Gerçeklerle yüzleşmelisin.

- Vorrei affrontare due questioni.
- Io vorrei affrontare due questioni.

- İki soru sormak istiyorum.
- İki soru yöneltmek istiyorum.

- Dobbiamo affrontare i fatti.
- Noi dobbiamo affrontare i fatti.

Gerçeklerle yüzleşmeliyiz.

- Sono pronto ad affrontare qualunque sfida.
- Io sono pronto ad affrontare qualunque sfida.
- Sono pronta ad affrontare qualunque sfida.
- Io sono pronta ad affrontare qualunque sfida.
- Sono pronta ad affrontare qualsiasi sfida.
- Io sono pronta ad affrontare qualsiasi sfida.
- Sono pronto ad affrontare qualsiasi sfida.
- Io sono pronto ad affrontare qualsiasi sfida.

Her türlü zorlukla yüzleşmeye hazırım.

- Ha iniziato ad affrontare il pubblico lentamente.
- Ha cominciato ad affrontare il pubblico lentamente.
- Iniziò ad affrontare il pubblico lentamente.
- Cominciò ad affrontare il pubblico lentamente.

İzleyiciye yavaş yavaş hitap etmeye başladı.

Per affrontare questi problemi,

Bu sorunları da çözebilmek için

Che dobbiamo assolutamente affrontare.

yeni bir acil durum yarattı.

Dobbiamo affrontare la verità.

Biz gerçekle yüzleşmek zorundayız.

- Abbiamo problemi più grandi da affrontare.
- Noi abbiamo problemi più grandi da affrontare.

Uğraşacak daha büyük sorunlarım var.

Come dovremmo affrontare questo problema?

Bu sorunla nasıl baş edeceğiz?

Come dovremmo affrontare il problema?

Sorunla nasıl başa çıkmamız gerekir?

- Qualcuno deve affrontarli.
- Qualcuno deve affrontarle.
- Qualcuno li deve affrontare.
- Qualcuno le deve affrontare.

Biri onlara karşı koymak zorunda.

- Tom mi ha detto di affrontare la verità.
- Tom mi disse di affrontare la verità.

- Tom gerçekle yüzleşmemi istedi.
- Tom gerçekle yüzleşmemi söyledi.

Abbiamo bisogno di affrontare la solitudine.

Yalnızlığa bir çözüm bulmalıyız.

Ok, quindi vuoi affrontare la scalata.

Pekâlâ, kaya tırmanışını seçtiniz.

Si devono affrontare dei problemi difficili:

Ele alınması gereken bazı zor sorunlar var:

- Non è in grado di affrontare lo stress.
- Lei non è in grado di affrontare lo stress.

O, gerilimle başa çıkamıyor.

E digitalizzare l'empatia per affrontare questo problema.

empatiyi dijitalleştirmekte ve bu soruna çözüm bulmakta kullanabiliriz.

Per affrontare le vulnerabilità di Tipo-2a.

tüm bu Tip 2a zayıflıklarıyla başa çıkabilmek için.

CA: Reed, voglio affrontare un'altra tua passione.

CA: Reed, bir başka tutkundan bahsetmek istiyorum.

- Qualcuno deve affrontarlo.
- Qualcuno lo deve affrontare.

Biri ona karşı koymak zorunda.

Questo problema è troppo difficile da affrontare.

Bu sorunla baş etmek çok zor.

È difficile affrontare un problema del genere.

Böyle bir sorun ile uğraşmak zordur.

Ci sono molti problemi per loro da affrontare.

Onların ilgilenmesi için bir sürü sorun var.

Essi si trovano ad affrontare una situazione grave.

Onlar ciddi bir durumla karşı karşıya.

Ci sono molti modi per affrontare questo problema.

Bu problemi çözmek için birçok yol vardır.

Tom deve affrontare un'accusa di furto con scasso.

Tom hırsızlık suçlamasıyla karşı karşıyadır.

Se pensi sia meglio affrontare il boa constrictor, "sinistra."

Ve eğer bir boa yılanı ile yüzleşmek daha iyi diyorsanız "Sol"a tıklayın.

E talvolta, i genitori non possono affrontare le spese.

Bazen de aileler ücretleri daha fazla karşılayamayacak hâle geliyorlar.

Ma, in questo periodo dell'anno, devono affrontare la notte.

Ama yılın bu vakti... ...geceyle yüzleşmek zorundalar.

In modo da affrontare la campagna contro i persiani,

Perslere yönelik kampanya için,

Così, ho deciso di affrontare il problema da un'altra prospettiva.

Bu yüzden probleme farklı bir açıdan yaklaşmaya karar verdim.

Ci siamo chiesti come affrontare i problemi derivanti dalla pandemia,

bizim düşüncemiz; pandemi yüzünden doğan sorunlara nasıl değinebileceğimiz

Il progetto "Drawdown" ritiene che affrontare la disparità in agricoltura

Drawdown projesi tarımda eşitliğin sağlanmasının günümüzden 2050'ye kadar

- Non voglio battermi contro Theodore Roosevelt.
- Io non voglio battermi contro Theodore Roosevelt.
- Non voglio affrontare Theodore Roosevelt.
- Io non voglio affrontare Theodore Roosevelt.

Theodore Roosevelt ile savaşmak istemem.

Grande Armée - e marciarono verso est per affrontare la Terza Coalizione.

en büyük birliği olan Dördüncü Kolordu oldu ve Üçüncü Koalisyon'u ele geçirmek için doğuya yürüdü.

Coloro che saranno selezionati dovranno affrontare notevoli test medici e psicologici.

Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

Ma dovremmo anche affrontare le scogliere e saremmo in balia delle maree.

Ama bu bizi kayalıkların hemen kenarında ve gelgitin merhametine bırakıyor.

Non ha mai dovuto affrontare la sfida della cosiddetta privazione del sonno.

uyku yoksunluğu denen bu şeyle uğraşmak zorunda kalmadı.

E più capacità di affrontare un mondo il cui clima sta cambiando.

bir dünyayı yönlendirmede daha yüksek bir kapasite demek.

Per sopravvivere in città, gli animali devono imparare ad affrontare le strade,

Şehirde başarılı olmak için... ...hayvanların caddelerde dolaşmayı öğrenmesi gerekir.

Bisognerà affrontare alcuni degli animali e dei rettili più letali del mondo.

doğanın en ölümcül hayvanları ve sürüngenleriyle de karşı karşıya kalacağız.

Quando Napoleone avanzò nei Paesi Bassi in giugno, per affrontare gli eserciti

Napolyon Haziran ayında Wellington ve Blücher'in ordularını ele geçirmek için Hollanda'ya ilerlediğinde

Dovremo affrontare alcuni tra gli animali e i rettili più letali della natura.

doğanın en ölümcül hayvanları ve sürüngenleriyle de karşı karşıya kalacağız.

Ma negli Stati Uniti, un enorme numero di lavoratori deve affrontare una realtà molto diversa.

Fakat Birleşik Devletler'de, çok sayıda çalışan, çok farklı bir gerçekle yüzleşiyor.

Ad aprile, Ney - schietto come sempre - fu tra i primi ad affrontare Napoleone con la realtà

Nisan ayında, her zamanki gibi açık sözlü olan Ney, Napolyon'u pozisyonunun