Translation of "Teszi" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Teszi" in a sentence and their turkish translations:

Miért teszi ezt?

- O bunu niçin yapıyor?
- O neden bunu yapıyor?

Ez hivatalossá teszi.

Bu onu resmi yapar.

Tom Maryért teszi.

Tom onu Mary için yapıyor.

Ruha teszi az embert.

Giysi insan yapar.

Pokollá teszi az életem.

O, hayatımı bir cehennem yapar.

Remélem, Tom ugyanezt teszi.

Tom'un aynı şeyi yaptığını umuyorum.

Gyakorlat teszi a mestert.

Ustalığa giden yol pratikten geçer.

Amely jobbá teszi a világot.

yatırım yapmaları için onlara fırsat veriyorum.

Amely mindenki számára lehetővé teszi,

Böylece sunucudaki herhangi bir oyuncu

Ez étrendjének negyedét teszi ki.

Beslenmesinin dörtte birini oluştururlar.

Az új frizurája fiatalosabbá teszi.

Onun yeni saç-yapımı daha genç görünmesine neden oldu.

Amit keres, azt félre teszi.

O kazandığını biriktirir.

Tom miért nem ezt teszi?

Neden Tom bunu yapmıyor?

Miért teszi ezt Tom magával?

Neden Tom onu kendine yapıyor?

Csak a dolgát teszi Tom.

Tom sadece yapmak zorunda olduğu şeyi yapar.

Ez teszi a TED-et ilyenné.

TED'i TED yapan şey de bu,

Hanem arról, hogy mi teszi könnyűvé.

Kolaylaştıran şeylerden konuşmak istiyorum.

Hanem ez teszi lehetővé a művészetemet.

aynı zamanda benim sanatımı mümkün kılan şey.

Ami jobbá teszi majd a világot.

ihtiyacımız olan ilhamı verecek olan da yine bu süper güçtür.

Megesküdött, hogy soha nem teszi többet.

Bunu bir daha asla yapmayacağına dair kendi kendine söz verdi.

Aki szorongással küzd, naphosszat ezt teszi magával.

Anksiyetesi olan kişiler bunu kendilerine gün boyu yaparlar.

A rendszerünk ezt noninvazív módon teszi lehetővé.

Bizim sistemimiz bunu cerrahi girişim olmadan yapabilir.

Billiónyi lény teszi ugyanezt szerte a világon.

Tüm gezegen çapında trilyonlarca yaratık yapar bunu.

Láthatóvá teszi ezt a titkos éjjeli világot,

...gizli gece dünyasını ortaya çıkarır.

Lehetővé teszi, hogy a mikrobák aktívvá váljanak,

mikropların gelmesini ve karbonun tümünü

A fizetése lehetővé teszi, hogy kényelemben éljen.

Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.

- Mi teszi olyan egyedivé?
- Mitől ilyen egyedi?

Onu bu kadar eşsiz yapan nedir?

Tom mindig ugyanazokat a kérdéseket teszi fel.

Tom her zaman aynı soruları sorar.

Az ismételgetés nem teszi igazzá a hazugságot.

Tekrarlama bir yalanı gerçeğe dönüştürmez.

A hazugság ismételgetése nem teszi azt igazzá.

- Bir yalanı tekrarlamak onu doğru yapmaz.
- Bir yalanın tekrarlanması onu doğru yapmaz.

Mindig azt teszi, amit a felesége akar.

O her zaman karısının istediğini yapar.

Tom mindig azt teszi, amihez kedve van.

Tom her zaman canının istediği şeyi yapar.

Tom valószínűleg azt nem egymaga teszi meg.

Tom muhtemelen bunu kendi başına yapmayacak.

A felhőtakaró a végletekig próbára teszi a látását.

Bulutların gelmesiyle gece görüşü sınırlanıyor.

Nem valószínű, hogy Tom azt egymaga teszi meg.

Tom muhtemelen bunu kendi başına yapmayacak.

Ez az összerakós készlet és a koncepció teszi lehetővé,

Bu parçaların seti, şehrin bu hayal gücü,

De meglepően gyengéd érintkezési módjuk elviselhetővé teszi az együttlétet.

Fakat şaşırtıcı ölçüde nazik bir dil kullanarak geçinmeyi başarıyorlar.

A hosszú sötétség türelmét és ügyességét egyformán próbára teszi.

Anneyi bekleyen uzun karanlık, dayanıklılığını ve kabiliyetini sınayacak.

A hőkamera láthatóvá teszi a bőre alatti hajszálerek hálózatát,

Termal görüntüleme, deriye yakın bir kılcal damar ağının...

A hőérzékeny kamera lehetővé teszi, hogy áthatoljunk az éjszakán.

Termal görüntüleme yapan bir kamera gece karanlığını delmemizi sağlıyor.

Tom szinte soha nem azt teszi, amit korábban beígért.

Tom, yapacağını söylediği şeylerin neredeyse hiçbirini yapmaz.

- Táskába teszi a pénzét.
- Táskába szokta tenni a pénzét.

O, parasını çantaya koyar.

Tudhattam volna, hogy Tom nem azt teszi, amit elvárunk tőle.

Tom'un ondan yapmasını istediğimizi yapmayacağını bilmeliydim.

Jól is teszi. Akár 400 métert is gyalogolhat, amíg párt talál.

İyi de eder. Bir eş bulmak için 400 metre yol alması gerekebilir.

Köszönöm, mint mindig a Patreon támogatóinak ki teszi lehetővé ezt a csatornát.

De a dzsungel éjjeli forrósága lehetővé teszi, hogy a sötétben is aktív maradjon.

Ama sıcak yağmur ormanı geceleri sayesinde karanlıkta da iş görebiliyor.

Ha egyidejűleg egynél több problémával kerül szembe, ez ingerlékennyé, zaklatottá és elkeseredetté teszi őt.

Onun önünde aynı anda birden fazla soruna sahip olmak onu sinirlendirir,üzer ve çileden çıkarır.

- Egy erős akaratú ember nem alanya a korrupciónak.
- Egy erős akaratú ember nem teszi ki magát a korrupciónak.

Güçlü bir adam yolsuzluğa tabi olamaz.

- Ma egy olyan törvényt fogadtak el, amely engedélyezi az abortuszt.
- Ma elfogadtak egy olyan törvényt, amely lehetővé teszi a művi terhességmegszakítást.

Bugün kürtaja geçit veren bir kanun çıktı.