Examples of using "önök" in a sentence and their turkish translations:
Yani bir başka deyişle, siz.
Eğer beyaz tenliyseniz
Sen ne tür bir bilim adamısın?
Tüketiciler olarak her biriniz bir şeyleri değiştirme gücüne sahipsiniz.
Tıpkı bir çoğunuz gibi,
Bunu siz de yapmalısınız.
Şimdi bu bazılarınıza ilginç gelebilir,
Cesur olan yalnızca siz değilsiniz.
beni ve sizi.
Burada hepiniz, ya bir arkadaşsınız ya da bir aile mensubu.
siz ve benden tamamen farklı bir şeyden yapılmış olduğuydu.
Onlar tembel.
O ölçüde birbirinizi seviyor musunuz?
Rusça biliyor musunuz?
Bu da siz olabilirsiniz.
Kanyon'un kıyısına gelen her beş milyon insandan
Hangi anlaşmazlıklardan bahsettiğimi biliyorsunuz.
Belki şöyle diyorsunuz,
Her zaman geç kalıyorsun.
Siz Almansınız, değil mi?
Eğer Dünya gezegeninde yaşıyorsanız
Siz dünyanın nasıl göründüğüsünüz.
paylaşmak istiyorum.
Aile yadigarınız ne olursa olsun,
Bu görselleri anlama dilini çok iyi konuşuyorsunuz.
Endüstri sizi tüketici ve müşteri olarak sınırlamak istiyor olsa da
Evli misin?
- Arapça konuşuyor musunuz?
- Arapça konuşur musunuz?
hayatta kalmanın tek yolu
Belki benim gibi sizlere de
meydan okuyabilecek biriyle konuşun.
Evde misin?
Rusça biliyor musunuz?
O senin hakkında çok endişelidir.
Mutlu musun?
yazan büyük bir tabela olsun.
Siz, bir şeyler yapılmasını istiyorsunuz.
Kusura bakmasınlar ama işin aslı öyle değil.
Bense karşınızda durmuş
Sen bir yabancı mısın?
Bu senin sorumluluğun.
Sen özgürsün.
Partiye siz de davetli değilsiniz ben de davetli değilim.
Tarih benim ya da sizin hatanız değil.
Ama o üç fikre sahip olmadığımı söylemem sizi şaşırtabilir.
Neden Almanya'da kalmadın?
Nerede yaşadın?
Siz Tom'un ebeveynleri olmalısınız.
Sadece bunu siz ve gerçekliğin arasındaki bir engel yapmayın.
umarım her biriniz de kendi yöntemlerinizle böyle yaparsınız.
- Türkiye'de mi yaşıyorsun?
- Türkiye'de mi yaşıyorsunuz?
Şarap içer misin?
siz bundan çok daha fazlasısınız.
O sizin sorumluluğunuzdadır.
Her zaman geç kalıyorsun.
Koşullarınızı kabul edeceğiz.
Bugün öğle yemeği için ne yedin?
Sen buraya ait değilsin.
Belki o senin sorunun.
Neden o kadar yorgunsun?
Bu senin ailen mi?
- Arapça konuşur musun?
- Arapça konuşuyor musun?
- Arapça konuşuyor musunuz?
Benim için yaptığını takdir ediyorum.
- Niçin sebze yemiyorsun?
- Sebze yesene.
Parktaki insanları görüyor musun?
Senin için bir şeyim var.
Bir şey biliyorsun, değil mi?
Annen nasıl?
- Nerede yaşıyorsun?
- Nerede yaşıyorsunuz?
- Nerede yaşarsın?
- Nerede yaşarsınız?
Modern sanat hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu evin sahibi siz misiniz?
Dünyadaki otellerin çoğunda İngilizce kullanabilirsin.
Yaptığından sorumlusun.
Buraya gelme.
Kazanmana izin verdim.
Bu bisikleti ne zaman satın aldın?