Examples of using "Markt" in a sentence and their turkish translations:
Markete git!
- Sen markete gidersin.
- Markete gidersiniz.
Tom alışverişe gidiyor mu?
Pazar aşırı doymuş.
Market büyüktür.
Biz markete gideriz.
Biz pazara gidiyoruz.
Şimdi markete gidiyorum.
Markete gideceğim.
- Markete gitmedim.
- Ben markete gitmedim.
- Ben pazara gitmedim.
John pazara gider.
Marketten yemek aldım.
bu nedenle de talep ve arz hala bir şekilde dengede.
Tom veya Mary pazara giderler.
- Tom şu anda markete mi gidiyor?
- Tom şu anda alışverişe mi gidiyor?
- Ben markete gittim.
- Markete gittim.
Markette alışveriş yapıyorum.
Bu Publix her zaman kalabalık.
Bu market hızlıca gelişti.
Tom şimdi markete gitmiyor.
Tom markete gitmez.
Biz sadece markete gideceğiz.
- Onu marketten satın aldım.
- Ben onu marketten satın aldım.
Tom mu, yoksa Mary mi pazara gidiyor?
- Pazar yabancı malların akınına uğradı.
- Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.
O, pazarda bazı elmalar sattı.
Ve son olarak Çin pazara devasa.
piyasada hâkim olmaya çalışmalı, onu tanıyıp düzenlemeliyiz
Yani piyasadaki en iyi bilgisayar
Kasabada bir market var.
Bu yeni model arabalar piyasada.
O, markette beklenmedik bir şekilde ona rastladı.
Anne her gün markete gidiyor.
Market sabah dokuzda açılır.
Kızım dükkândan süt alıyor.
O, fuarda iki at satın aldı.
Bu ürünler için, iyi bir pazar var.
Kahve için büyük bir pazar var.
Firmamız yeni bir pazara girmek istiyor.
Pazardan taze balık satın alabildim.
O bir şeyler almak için her gün pazara gider.
Pazar ve devlet arasında kendimizi ezilmiş hissettiğimiz zaman
O haftada bir kez pazara gitti.
Market saat kaçta açılır?
Hadi, beraber pazara gidelim.
Genellikle cuma günü markete giderim.
Pazardan biraz sebze ve balık aldık.
Çarşıda dolaştım.
Bu markette meyve ve et var.
- Yeni model zaten satışta mı?
- Yeni model zaten piyasada mı?
Babam ve annem pazara gittiler.
O, pazarda bazı elmalar sattı.
- Bu yeni model satışa çıkmış mı?
- Bu yeni model piyasaya çıkmış mı?
Alice pazara yürümedi.
Marketin yanındaki 50 numaralı evde yaşıyoruz.
Annem bir şeyler satın almak için her gün markete gider.
Birazcık daha artık piyasaya girmişti Apple
Ben pazardan sadece bir koyun satın aldım.
Bu ürünler için yeni bir pazar bulmalıyız.
Japonya'da bu mallar için piyasa yoktur.
Bu ürün satışlarının düşük olması nedeniyle durduruldu.
Piyasa da yoksullara asla ev vermez. Asla.
Ya Tom, Mary, ya da onlardan hiçbiri markete gitmez.
O, taze sebze almak için markete gitti.
Mary pazarda Tom'un hayaletini gördü.
Yeni bir elektronik cihaz serbest bırakıldığında herkes deliriyor.
Söylentiye göre bu, Wuhan pazarından örnek bir menü.
Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.
Bu fiyat ile, ürününüz Japon pazarında rekabetçi olmazdı.
Noel yeni oyuncaklar pazarlamak için iyi bir zamandır.
Coca-Cola, Fanta'yı 2. Dünya Savaşının ortasında Alman pazarı için icat etti.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
Ablamız pazardan patlıcan, patates, kabak ve Çin lahanası aldı.
Açık hava pazarında alışveriş yapmak bir mağazanın içinden daha az risklidir.
Hiçbir market dezenfekte ettiğini bize lanse etmiyor. Ya da daha kötüsü dezenfekte bile yapmıyor.
Ne Tom ne de Mary mağazaya gider.
Tekstil endüstrisi serbest rekabet pazarına önümüzdeki yıllarda uyum sağlayacaktır.
Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
Herkesin biraz beğendiği ürünler için bir pazar yok, ancak sadece birinin özellikle beğendiği ürünler için var.
Şu an ben evime alışveriş yapmayı düşünüyorum ve gidebilecek bir market bulamıyorum. Güvenli değil çünkü.