Translation of "Geriet" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Geriet" in a sentence and their turkish translations:

Ich geriet in Schwierigkeiten.

Başım belaya girdi.

Ich geriet in Panik.

Ben panikledim.

Tom geriet in Schwierigkeiten.

Tom'un başı belaya girdi.

Ich geriet in Vergessenheit.

Unutuldum.

Niemand geriet in Panik.

Kimse paniğe kapılmadı.

Tom geriet in Panik.

- Tom panik yapmaya başladı.
- Tom paniklemeye başladı.

Maria geriet in Panik.

Mary panik yapmaya başladı.

Der Roboter geriet außer Kontrolle.

Robot kontrolden çıktı

Tom geriet in deutsche Gefangenschaft.

Tom Almanlar tarafından esir alındı.

Ich geriet in einen Regenschauer.

Bir yağmur fırtınasında yakalandım.

Tom geriet wegen Maria in Schwierigkeiten.

Mary'nin yüzünden Tom'un başı belaya girdi.

Die Situation geriet rasch außer Kontrolle.

- Durum hızlıca kontrolden çıktı.
- Durum hızla kontrolden çıktı.

Die Situation geriet schnell außer Kontrolle.

Durum hızla denetimden çıktı.

Wegen des Gewitters geriet der Zugfahrplan durcheinander.

Tren saatleri fırtına yüzünden altüst olacak.

Ich geriet in Panik und lief davon.

Ben panikledim ve koştum.

Sie geriet in Panik, als sie geküsst wurde.

O başka bir adam tarafından öpüldüğünde panikledi.

Als sie diese Nachricht hörte, geriet sie in Panik.

Haberi duyunca panikledi.

Ich geriet gestern auf dem Heimweg in einen Schauer.

Dün eve giderken bir sağanağa yakalandım.

Die Menge geriet außer Kontrolle und durchbrach die Absperrung.

Kalabalık kontrolden çıktı ve parmaklıkları kırıp geçti.

- Tom geriet in einen Verkehrsstau.
- Tom ist in einen Verkehrsstau geraten.

Tom bir trafik sıkışıklığında yakalandı.

Als Davout mit Marschall Murat in Streit geriet, den er als inkompetent ansah,

Davout, beceriksiz bulduğu Mareşal Murat ile kavga ettiğinde,

Toms Leben geriet aus den Fugen, nachdem er angefangen hatte, Drogen zu nehmen.

O uyuşturucu kullanmaya başladıktan sonra Tom'un hayatı kontrolden çıktı.

Tom geriet ein wenig in Sorge, als Maria nicht zur angekündigten Zeit ankam.

Mary geleceğini söylediği zaman gelmediğinde, Tom biraz endişelendi.

- Tom geriet außer sich und schlug Maria.
- Tom verlor die Fassung und schlug Maria.

Tom'un gözü karardı ve Mary'ye vurdu.

Der Lkw, den Tom fuhr, geriet auf der glatten Straße ins Schleudern und fuhr gegen einen Baum.

Tom'un sürdüğü kamyon buzlu bir yolda kaydı ve bir ağaca çarptı.

Im Jahr 1811, als die Armee von Marschall Masséna außerhalb von Lissabon ins Stocken geriet, befahl Napoleon Soult

1811'de, Mareşal Masséna'nın ordusu Lizbon'un dışında durdurulduğunda, Napolyon Soult'a

- Tom brach in Panik aus.
- Tom ist in Panik ausgebrochen.
- Tom geriet in Panik.
- Tom ist in Panik geraten.

Tom panik yaptı.

Ein Kind wurde aus den Armen seiner Mutter geschleudert, als das Flugzeug beim Einleiten des Landeanfluges in starke Turbulenzen geriet.

Bir bebek iniş öncesinde inişe başlarken bir uçak şiddetli türbülansa çarptığında bir bebek annesinin kollarına atıldı.

- Auf dem Weg zum Bahnhof wurde ich von einem Schauer überrascht.
- Auf dem Weg zum Bahnhof geriet ich in einen Regenguss.

İstasyona giderken bir sağanağa yakalandım.