Translation of "Blaue" in Turkish

0.032 sec.

Examples of using "Blaue" in a sentence and their turkish translations:

- Sie hat blaue Augen.
- Er hat blaue Augen.

- Onun mavi gözleri var.
- Mavi gözleri var.

- Du hast schöne blaue Augen.
- Sie haben schöne blaue Augen.

Güzel mavi gözlerin var.

- Ich brauche etwas blaue Farbe.
- Ich brauche ein bisschen blaue Farbe.
- Ich benötige ein bisschen blaue Farbe.

Biraz mavi boyaya ihtiyacım var.

Sie mag blaue Kleider.

O, mavi elbiseleri sever.

Er hatte blaue Augen.

Onun mavi gözleri vardı.

Du hast blaue Lippen.

- Dudakların mavi.
- Dudaklarınız morarmış.

Emily hat blaue Augen.

Emily'nin mavi gözleri var.

Sie hat blaue Augen.

Onun mavi gözleri var.

Ich habe blaue Augen.

Mavi gözlerim var.

Tom hatte blaue Augen.

Tom'un mavi gözleri vardı.

Millie hat blaue Augen.

Millie'nin mavi gözleri var.

Polizeibeamte tragen blaue Uniformen.

Polis memurları mavi üniforma giyer.

Hat Tom blaue Augen?

Tom'un mavi gözleri var mı?

Tom hat blaue Augen.

Tom'un mavi gözleri var.

Maria hat blaue Augen.

Maria'nın mavi gözleri var.

- Er trägt immer blaue Hemden.
- Er hat immer blaue Hemden an.

- O her zaman mavi gömlek giyer.
- O her zaman mavi gömlekler giyer.

- Ich trage eine blaue Nietenhose.
- Ich habe eine blaue Nietenhose an.

Mavi kot pantolonum var.

- Der blaue Pulli ist sehr schön.
- Dieser blaue Pullover ist sehr schön.

Bu mavi kazak çok güzel.

Beide Mädchen haben blaue Augen.

Heriki kızın mavi gözleri var.

Er trägt immer blaue Hemden.

O her zaman mavi gömlek giyer.

Das blaue Auto ist teuer.

Mavi araba pahalı.

Er trug eine blaue Jacke.

O mavi bir ceket giymişti.

Er hat große, blaue Augen.

Onun büyük mavi gözleri var.

Ich mag Toms blaue Ananas.

Tom'un mavi ananasını seviyorum.

Er erreichte das blaue Meer.

O, mavi denize ulaştı.

Sie hat große blaue Augen.

Onun büyük mavi gözleri var.

Maria trägt oft blaue Kleider.

Mary sık sık mavi elbiseler giyer.

Mir gefällt dieses blaue Kleid.

Bu mavi elbiseyi seviyorum.

Die blaue Blume ist klein.

Mavi çiçek küçüktür.

Dieser blaue Rucksack ist schwer.

Bu mavi sırt çantası ağır.

Tom hat große, blaue Augen.

Tom'un büyük mavi gözleri var.

Tom trägt immer blaue Hemden.

Tom her zaman mavi gömlekler giyer.

Das blaue Fahrrad ist neu.

- Mavi bisiklet yeni.
- Mavi bisiklet yenidir.

- Dieses blaue Kleid steht dir sehr gut.
- Das blaue Kleid steht dir wirklich gut.
- Diese blaue Kleid steht Ihnen sehr gut.

O mavi elbise size çok iyi uyuyor.

- Das blaue Telefon steht auf dem Tisch.
- Das blaue Telefon liegt auf dem Tisch.

Mavi telefon masanın üstünde.

- Wer hat dir das blaue Auge verpasst?
- Wer hat Ihnen das blaue Auge verpasst?

Senin gözünü kim morarttı?

Cyan ist eine grünlich-blaue Farbe.

Açık mavi yeşilimsi mavi renktir.

Wie wäschst du die blaue Decke?

Mavi battaniyeyi nasıl yıkıyorsun?

Ich werde das blaue Kleid tragen.

Mavi elbiseyi giyeceğim.

Warum trägst du immer blaue Hemden?

Neden hep mavi gömlek giyiyorsun?

Dieses blaue Ding ist nicht gelb.

Bu mavi şey sarı değil.

- Der blaue Himmel wird im Meer widergespiegelt.
- Der blaue Himmel spiegelt sich im Meer wider.

Mavi gök, denize yansıyor.

- Woher hast du denn das blaue Auge?
- Wie haben Sie sich denn das blaue Auge zugezogen?

Gözünü nasıl morarttın?

Er hat blaue Augen und blondes Haar.

Onun mavi gözleri ve sarı saçı var.

Er hat blondes Haar und blaue Augen.

Sarı saç ve mavi gözleri var.

Tom hatte überall am Körper blaue Flecken.

Tom'un vücudunun her yanında çürükleri vardı.

Misch die blaue mit der gelben Farbe!

Mavi boyayı sarı boyayla karıştır.

Barbie hat blondes Haar und blaue Augen.

Barbie'nin sarı saçı ve mavi gözleri var.

Tom hat braunes Haar und blaue Augen.

Tom'un kahverengi saçı ve mavi gözleri var.

Möchtest du das Grüne oder das Blaue?

Yeşili mi yoksa maviyi mi istiyorsun?

Sie hat blonde Haare und blaue Augen.

Saçları sarı, gözleri mavi.

- Meine Augen sind blau.
- Ich habe blaue Augen.

- Benim gözlerim mavi.
- Gözlerim mavidir.
- Mavi gözlerim var.

Nimmst du die rote Tablette oder die blaue?

Kırmızı hapı mı yoksa mavi hapı mı alacaksın?

Viele Deutsche haben blondes Haar und blaue Augen.

Almanların çoğu sarışın ve mavi gözlüdür.

Dieser rote Pullover ist billiger als der blaue.

Bu kırmızı kazak mavi olanlardan daha ucuz.

Maria hat langes, blondes Haar und blaue Augen.

Mary'nin uzun sarı saçları ve mavi gözleri var.

Wer hat Tom denn das blaue Auge verpasst?

Tom'un gözünü kim morarttı?

Tom hat lange, blonde Haare und blaue Augen.

Tom'un uzun sarı saçları ve mavi gözleri var.

Der blaue Sportwagen kam mit quietschenden Reifen zum Stehen.

Mavi spor araba durma noktasına geldi.

Hat jeder in Schweden blonde Haare und blaue Augen?

İsveç'teki herkesin sarı saçları ve mavi gözleri mi var?

Dieser blaue Anorak ist viel wärmer als der schwarze.

Bu mavi anorak siyahtan çok daha sıcak tutuyor.

Der blaue Himmel schien sich ewig weit zu erstrecken.

Mavi gökyüzü sonsuza kadar uzanıyor gibi görünüyordu.

Die blaue Linie steht für Indien, die rote für Afrika.

Mavi çizgi Hindistan, kırmızı çizgi Afrika.

„Vorwärts gehen wir in Formation, ohne Panzerung gegen blaue Stahlkanten.

"İleriye doğru, mavi çelik kenarlara karşı zırh olmadan formasyona giriyoruz .

Sie schlug dem Kunden vor, eine blaue Krawatte zu kaufen.

Müşterinin mavi bir kravat almasını önerdi.

Welches Hemd ist dir lieber, das rote oder das blaue?

Hangi gömleği daha çok seviyorsun, kırmızı olanı mı yoksa mavi olanı mı?

Du hast ganz blaue Lippen. Du solltest aus dem Wasser gehen.

Dudakların mavi. Sudan çıkmalısın.

Wusstest du, dass, wenn man rote und blaue Farbe mischt, Lila herauskommt?

Kırmızı ile mavinin karışımından mor elde edildiğini biliyor muydun?