Examples of using "Rare" in a sentence and their turkish translations:
Olağandışı olmaz mı?''
İşler azdır.
O biraz nadir.
HIBM çok nadir.
...nadir rastlanan bir vaha tespit ediyor.
Tek kıt olan paraydı.
fakat "birini yap" kısmı neredeyse hiç olmamıştı.
Bu o kadar nadir değil.
- Bu çok nadir bir örnektir.
- Bu, çok nadir bir numunedir.
Sağduyu oldukça nadirdir.
Bunun çok nadir olduğunu düşünüyorum.
ve etobur, bu da gayet enderdir.
Bu kadar küçük bir hayvanı görmek çok nadirdir.
Böyle bir konu bugünlerde yaygın değil.
Yağmur bu ülkede seyrektir.
Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.
Gerçek bir arkadaş ender bir kuş gibidir.
Bu nadir pulu bulmak zordur.
O mağazada nadir bir pula rastladım.
bunların nadir ve değerli çıktıları olacaktır
Aradığım nadir bir kitabı buldum.
O mağazada nadir bir pul buldum.
Ülkemizde ismim çok nadirdir.
İhtiyatlılık önemli ve nadir olan bir erdemdir.
Yüksek bir dağın zirvesinde hava çok incedir.
Ay tutulması ender bir olaydır.
Her nadir şey pahalıdır, ayrıca ucuz bir at enderdir, bu nedenle ucuz at pahalıdır.
nadir bir ahşaptan elle oyulmuş,
Bu kadar küçük puma yavruları nadiren görülür.
Ya hiç görülmemiş ya da nadiren şahit olunan bir şey.
O an sıra dışı bir şeye şahit olduğumu bilmiyordum.
İki ahtapotun birbirine yakın durması çok nadirdir.
Biz bazen "sağduyu oldukça nadirdir" deriz.
Bugünlerde sabır nadir bir erdemdir.
Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.
Fakat sessizlik, bugünlerde oldukça nadir bir şey
Japonya'da büyük alanlar bulmak nadirdir.
Partilere nadiren davet edilirim.
Suyun çok az olduğu Batı Teksas'ta yaşıyorum.
Amerikalıların halk içinde öpüşmesini görmek nadir değildir.
Doksan yaşına kadar yaşamak hiç ender değildir.
Sağ duyu çok yaygın değil.
Dünyada şişmanlığın nadir olduğu tek bölge Afrika'da Sahra çölünün güney kısmıdır.
Bu çok, çok nadir bir sorun.
Karın iki metre altında kalmış bir leşin kokusunu alacak kadar. Volverinlere çok nadir rastlanır.
Ben çoğunlukla partilere davet edilmem.