Examples of using "Direct" in a sentence and their turkish translations:
Tom direkttir.
Yol direkt.
Canlı yapacağız.
Ağaç kabuğu hemen yandı, oldukça yanıcı.
Bu ağaç kabuğu hemen yandı. Çok yanıcı!
Konser canlı olarak yayınlandı.
Ben direktim.
Direkt olacağım.
O doğrudan benim üstümdedir.
New York'a aktarmasız bir uçuş istiyorum.
- Sadede geleceğim. Kovuldun.
- Hemen konuya gireceğim. Kovuldun.
Tom çok açık sözlü.
Çok direktsin.
İstanbul'un fethini canlı canlı izlemek istemez misiniz?
insanların yarasalarla doğrudan bir bağlantısı yoktur
Sonra da kovuldum, hemen kovuldum.
İşte bu yüzden video oyunlarında canlı yayın başladı.
ve düşündük de bir canlı yayın sırasında aranıza katılalım dedik.
Sen direktsin.
Doğrudan bir tren yok. Paris'te tren değiştirmelisin.
Ne zaman büyük bir canlı organizasyon yapsak -bu gece Reno'da yaptığımız gibi-
Teorik bir bakış açısından, Peterson'un tartışması bizim tartışmayla doğrudan alakalıdır.
Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.
O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.
Dün gece Kennedy Center'da saatler süren konser TV'de canlı olarak yayınlandı.
Tom bir subaydan aldığı direkt emre karşı geldi.