Examples of using "Tiedät" in a sentence and their turkish translations:
Çok şey biliyorsun.
Nereden biliyorsun?
Çok fazla şey biliyorsunuz.
Onun neye benzediğini biliyorsun.
Nerede olacağımı biliyorsun.
Ne biliyorsun?
Boston'la ilgili ne biliyorsun?
Kuralları biliyorsun.
Kimi kastettiğimi biliyorsun.
- Neye ihtiyaç duyduğumu biliyorsun.
- Neye ihtiyacım olduğunu biliyorsun.
Neyi sevdiğimi biliyorsun.
Brezilya hakkında ne biliyorsun?
Zaten çok fazla biliyorsun.
Bunu nereden biliyorsun?
Ne demek istediğimi bildiğine inanıyorum.
Beni hâlâ sevdiğini biliyorum.
O konuda ne biliyorsun?
Ne demek istediğimi bildiğini düşünüyorum.
Onların kim olduğunu bilirsin.
Benim adımı nasıl bildin?
Tom'un ne istediğini biliyorsun.
İklim değişikliği hakkında ne biliyorsun?
Hatalı olduğumu biliyorsun.
Terk etme nedenimi biliyorsun.
Evli olduğumu biliyorsun.
Bunun hakkında çok şey biliyorsun.
Toplantılardan nefret ettiğimi biliyorsun.
Neden burada olduğumuzu biliyorsun.
- Onu nasıl biliyorsun?
- Onu nereden biliyorsun?
Seni sevdiğimi biliyorsun.
Mary'nin erkek arkadaşı hakkında ne biliyorsunuz?
Gerçeği bir gün öğreneceksin.
Sorunun nerede uzandığını bilirsin.
Onun nasıl olduğunu biliyorsun.
Tom'un nerede olduğunu biliyorsun.
- Benim kim olduğumu bilmeni istiyorum.
- Benim kim olduğumu bilmenizi istiyorum.
Senin bana aşık olduğunu biliyorum.
Benim farklı oduğumu biliyorsun.
Bunun imkansız olduğunu biliyorsun.
Bunu yapmadığımızı biliyorsun.
Bence neden bahsettiğimi biliyorsun.
Ne demek istediğimi bildiğinden eminim.
Tom'un haklı olduğunu biliyorsun.
Bu zor, biliyorsun.
Ne kadar az bilirsen, o kadar iyi.
Onun hakkında başka ne biliyorsun?
Yolu biliyorsun, değil mi?
- Benim adımı nasıl biliyorsun?
- Adımı nereden biliyorsun?
- Benim bildiğimi bildiğini biliyorum.
- Bildiğimi bildiğini biliyorum.
Ne kadar çok kitap okursan o kadar çok bilirsin.
Sorunun ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
Onu yapamayacağımı biliyorsun.
Bunun iyi olmadığını biliyorsun.
Bunu adil olmadığını biliyorsun.
Ne yaptığımı biliyorsun.
Ona tekrar ihtiyacım olduğunu biliyorsun.
Bunu benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
- Tom'un nerede olduğunu bildiğinizi biliyorum.
- Tom'un nerede olduğunu bildiğini biliyorum.
Bence Tom'un kız arkadaşının isminin ne olduğunu biliyorsun.
Onun hakkında bildiğin her şeyi bana anlat.
- Tuzak olmadığını nasıl bilirsin?
- Tuzak olmadığını nasıl biliyorsun?
Bilirsin, para kolay kazanılmıyor.
Bunun ne olduğunu bildiğini varsayıyorum.
Çok sevimli olduğunu biliyorsun, değil mi?
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
Onun nasıl olduğunu bildiğine eminim.
Benim bildiğimi bildiğini biliyorum. Fakat o senin benim bildiğimi bildiğini biliyor mu?
Tom'un nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?
Senden daha yaşlı olduğumu biliyorsun.
Bunu kimin yaptığını biliyorsun, değil mi?
Onun buna değdiğini biliyorsun.
Bunun iyi olacağını biliyorsun.
İkinizi de sevdiğimi biliyorsunuz.
Neden burada olduğumu biliyorsun, değil mi?
Sanırım dün burada ne olduğunu biliyorsun.
Bunun ne hakkında olduğunu bildiğini varsayıyorum.
Ne kadar az bilirsen o kadar iyi, tamam mı?
Tom'un kim olduğunu biliyorsunuz, değil mi?
Mary'nin kim olduğunu biliyorsun, değil mi?
Kim olduğumuzu biliyorsun.
Sen iyi bir insan değilsin. Bunu biliyorsun, değil mi?
Bunu yapamayacağımızı biliyorsun.
Tom'un şimdi nerede olduğunu nasıl biliyorsun?
Tom'un yüzmeyi bilmediğini benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
Güzel gözlerin için her şeyi yapacağımı bilirsin.
Eğer Fince ile sorun yaşıyorsan, kime soracağını biliyorsun.
Bana zaten cevaplarını bildiğin soruları soruyorsun.
Oraya bir kez giderseniz bilirsiniz.
Meşgul olduğunu biliyorum.
Doğrusu çok şey biliyorsunuz ama onları öğretmede iyi değilsiniz.
Bu makinenin kullanmak için gerçekten güvenli olduğunu nasıl biliyorsun?
Seyahat etmeyi sevdiğini biliyorum, Tom.
Ondan nefret ettiğimi biliyorsun.
Bana bu öğleden sonra kütüphanede ne olduğu hakkında ne bildiğini söyle.
Bu şeyleri nasıl biliyorsun?
Sadece bir randevum olduğunu sana bildirmek istedim.
Hoş olmayan bir şey olacağını biliyorsan, örneğin dişçiye gideceğini, ya da Fransa'ya, öyleyse bu iyi değil.
Onun nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?
Mary'yi sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
Tatoeba ilkeleri altında, üyelerin sadece kendi anadillerinde cümleler eklemeleri ve/veya anlayabilecekleri bir dilden anadillerine tercüme yapmaları önerilir. Bunun sebebi de kişinin, anadilinde doğal olan cümle kurmasının çok daha kolay olmasıdır. Anadilimiz dışında bir dilde yazdığımızda ise kulağa tuhaf gelen cümleler oluşturmamız çok kolaydır. Lütfen cümleyi sadece ne anlama geldiğini bildiğinizden eminken tercüme ettiğinizden emin olunuz.