Translation of "Spilled" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Spilled" in a sentence and their turkish translations:

Tom spilled the milk.

Tom sütü döktü.

Tom spilled his coffee.

Tom kahvesini döktü.

I spilled my drink.

Ben içkimi döktüm.

I spilled my wine.

Şarabımı döktüm.

Tom spilled his drink.

Tom içkisini döktü.

I spilled the milk.

Ben sütü döktüm.

Tom spilled the beans.

Tom baklayı ağzından çıkardı.

They spilled their coffee.

Kahvelerini döktüler.

Tom spilled his soup.

Tom çorbasını döktü.

Tom spilled his beer.

Tom birasını döktü.

- You've spilt your coffee.
- You spilled your coffee.
- You've spilled your coffee.

Kahveni döktün.

Don't cry over spilled milk.

Geçmişe mazi derler.

I accidentally spilled the milk.

Sütü kazara döktüm.

Tom almost spilled his coffee.

Tom neredeyse kahvesini döküyordu.

Tom spilled coffee on himself.

Tom kendi üstüne kahve döktü.

I almost spilled my coffee.

Neredeyse kahvemi döküyordum.

All of the milk was spilled.

Sütün hepsi döküldü.

I spilled egg on the floor.

Yumurtayı yere döktüm.

She spilled coffee on the table.

Kahveyi masanın üzerine döktü.

Tom spilled his drink on Mary.

Tom içkisini Mary'nin üstüne döktü.

Tom spilled ink on the desk.

Tom masanın üzerine mürekkep döktü.

People don't cry over spilled milk.

İnsanlar olmuşla ölmüşe çare yok.

I spilled coffee on your tablecloth.

Ben senin masa örtüne kahve döktüm.

Tom spilled the beans to Mary.

Tom Mary'ye baklayı ağzından çıkardı.

Tom spilled coffee on his shirt.

Tom gömleğine kahve döktü.

Tom spilled coffee on the table.

Tom masaya kahve döktü.

Tom spilled wine on his shirt.

Tom gömleğinin üzerine şarap döktü.

Tom spilled soup on his shirt.

Tom gömleğinin üstüne çorba döktü.

Tom spilled his drink on himself.

Tom içkisini kendi üstüne döktü.

I spilled coffee on my pants.

Pantolonuma kahve döktüm.

- I nearly spilled my coffee on the keyboard.
- I almost spilled coffee on my keyboard.

Neredeyse kahveyi klavyeme döküyordum.

- Tom spilled some wine on his shirt.
- Tom spilled a little wine on his shirt.

Tom gömleğine biraz şarap döktü.

I spilled my coffee on the carpet.

Kahvemi halıya döktüm.

You spilled some ketchup on your tie.

Kravatına biraz ketçap döktün.

Tom spilled some wine on his shirt.

Tom gömleğine biraz şarap döktü.

Who spilled the milk on the floor?

Kim sütü yere döktü?

Who spilled the ink on the floor?

- Yere kim mürekkep döktü?
- Mürekkebi yere kim döktü?

Tom spilled coffee all over my shirt.

Tom gömleğimin her yerine kahve döktü.

I spilled coffee all over my shirt.

Gömleğimin her yerine kahve döktüm.

How much oil has spilled so far?

Şimdiye kadar ne kadar petrol sızdı?

How much oil has actually been spilled?

Aslında ne kadar petrol dökülmüş?

Tom spilled coffee all over Mary's dress.

Tom, Mary'nin bütün elbisesinin üzerine kahve döktü.

- I'm afraid I spilled coffee on the tablecloth.
- I'm afraid that I spilled coffee on the tablecloth.

Maalesef masa örtüsüne kahve döktüm.

She spilled her drink all over my dress.

O, içkisini tüm elbisemin üzerine döktü.

She spilled her drink all over my tuxedo.

O, içkisini tüm smokinimin üzerine döktü.

It is high time you spilled the beans.

Baklayı ağzından çıkarmanın tam zamanı.

I almost spilled the coffee on my keyboard.

Kahveyi neredeyse klavyeme döküyordum.

Are you the one who spilled the paint?

Boyayı döken kişi sen misin?

- You've spilt your coffee.
- You've spilled your coffee.

Kahvenizi döktünüz.

I nearly spilled my coffee on the keyboard.

Neredeyse kahvemi klavyeye döküyordum.

Sami spilled everything in the police interrogation room.

Sami polis sorgulama odasında her şeyi döktü.

- Tom spilled his tea.
- Tom poured himself tea.

Tom çayını döktü.

I spilled some fruit juice on my new shirt.

Yeni gömleğime biraz meyve suyu döktüm.

Tom spilled a glass of milk on his laptop.

Tom diz üstü bilgisayarına bir bardak süt döktü.

Tom spilled some red wine on his white shirt.

Tom beyaz gömleğine biraz kırmızı şarap döktü.

Tom spilled red wine all over Mary's white dress.

Tom, Mary'nin beyaz elbisesinin her yerine kırmızı şarap döktü.

My water bottle just got spilled on my computer!

Su şişem az önce bilgisayarımın üstüne devrildi.

So look, the jungle's spilled out into this huge clearing.

Bakın, orman bizi bu büyük açıklığa getirdi.

"Nooo!" yelled Mary as Tom spilled her glass of milk.

Tom bir bardak sütünü dökerken Mary "Hayıır!" diye bağırdı.

The flight attendant accidentally spilled some hot coffee on Tom.

- Uçuş görevlisi kazara Tom'un üstüne biraz sıcak kahve döktü.
- Uçuş görevlisi yanlışlıkla Tom'un üzerine biraz sıcak kahve döktü.

Tom spilled his drink, so I bought him another one.

Tom içkisini döktü, bu yüzden ona bir tane daha aldım.

Tom spilled a cup of coffee all over his keyboard.

Tom klavyesinin üzerine bir fincan kahve döktü.

Tom bumped into Mary and spilled his drink on her.

Tom Mary'ye çarptı ve içkisini ona döktü.

The boy spilled the ink, but he didn't mean to.

Çocuk mürekkebi döktü ama böyle olsun istemedi.

- Don't cry over spilled milk.
- Don't cry over spilt milk.

Boşuna üzülme.

Tom where are the tea towels? I have spilled coffee.

Tom çay havluları nerede? Kahveyi döktüm.

How much oil is spilled into the ocean every year?

Her yıl okyanusa ne kadar petrol dökülür?

Tom spilled the can of blue paint on the white carpet.

Tom beyaz halı üzerine mavi boya kutusunu döktü.

The neighbor's cat spilled its cup of milk on the floor tiles.

Komşunun kedisi süt fincanını zemin karoları üzerine döktü.

- Tom suspected Mary was the one who had spilled coffee on his computer.
- Tom suspected that Mary was the one who had spilled coffee on his computer.

Tom, bilgisayarına kahve döken kişinin Mary olduğundan şüphelendi.

I spilled jam on the electric outlet and there was a short circuit.

Elektrik prizine reçel döktüm ve bir kısa devre vardı.

Pass me the broom and dustpan, please. I spilled some crumbs on the floor.

Bana süpürge ve faraşı ver lütfen. Yere bazı kırıntılar döktüm.

As Tom sat down, he bumped the table and his coffee spilled onto the tablecloth.

Tom otururken, masaya çarptı ve kahvesi masa örtüsüne döküldü.

I ruined one of my best shirts when I spilled some battery acid on the sleeve.

Koluna biraz batarya asidi döktüğümde en iyi gömleklerimden birini mahvettim.