Translation of "Sharing" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Sharing" in a sentence and their turkish translations:

- Thank you for sharing!
- Thank you for sharing.
- Thanks for sharing.

- Paylaşımınız için teşekkür ederim.
- Paylaşımın için teşekkürler.
- Paylaştığın için sağ ol.
- Paylaşım için teşekkürler.

sharing credit,

güven vermenin,

- Thank you for sharing.
- Thanks for sharing.

- Paylaştığın için sağ ol.
- Paylaşım için teşekkürler.

- Thanks for sharing that.
- Thanks for sharing this.

Bunu paylaştığın için teşekkürler.

Sharing is important.

Paylaşım önemli.

Thanks for sharing this.

Bunu paylaştığın için teşekkürler.

We're sharing your work.

Biz senin işini paylaşıyoruz.

We're sharing the cost.

Biz maliyeti paylaşıyoruz.

- It's not easy sharing your secrets.
- It isn't easy sharing your secrets.

Sırlarını paylaşmak kolay değil.

Thanks for sharing your thoughts.

Düşüncelerini paylaştığın için teşekkürler.

Then hopefully we're sharing intentionally too.

sonra umarım kasıtlı bir paylaşımda da bulunabiliriz.

Well, in comes our sharing economy,

Bu durumda paylaşma ekonomimiz devreye girer

I don't mind sharing my table.

Masamı paylaşmaktan rahatsız olmam.

I'm not sharing this with Tom.

Ben bunu Tom'la paylaşmıyorum.

Sharing a bathroom's not so bad.

Bir banyoyu paylaşmak o kadar da kötü değildir.

Nakido is a file sharing platform.

Nakido bir dosya paylaşım platformudur.

Thanks for sharing this with me.

Bunu benimle paylaştığın için teşekkürler.

Would you mind sharing your table?

Masanı paylaşmamın sakıncası var mı?

I'm not sharing this with them.

Bunu onlarla paylaşmıyorum.

I'm not sharing this with him.

Bunu onunla paylaşmıyorum.

I'm not sharing this with her.

Bunu onunla paylaşmıyorum.

Humans sharing hunting grounds with big cats.

Avlanma sahalarını büyük kedilerle paylaşıyorlar.

But there could be such a sharing

ama böyle bir paylaşım olabilirmiş

Friends sharing the fee with the lawyer

Avukat ile ücreti paylaşıyorlarmış arkadaşlar

This city has a bike-sharing service.

Bu kentin bisiklet paylaşım hizmeti vardır.

Would you mind sharing your table, sir?

Masanızı paylaşmamın bir sakıncası var mı, bayım.

I'm sharing my flat with my brother.

Apartman dairemi erkek kardeşimle paylaşıyorum.

Tom is sharing an apartment with John.

Tom John ile bir daire paylaşıyor.

I don't mind sharing the room with him.

Odayı onuna paylaşmanın benim için sakıncası yok.

I don't mind sharing a room with Tom.

Tom'la bir odayı paylaşmayı umursamıyorum.

Two male students sharing an umbrella? How strange.

- Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek öğrenci ha? Bu oldukça tuhaf bir durum.
- Bir şemsiyeyi iki erkek öğrenci mi paylaşıyor? Ne tuhaf.

I don't mind sharing a room with her.

Onunla bir oda paylaşmaktan rahatsızlık duymam.

Currently sharing first place in the power rankings,

Singapur ve Güney Kore pasaportlarının her biri,

As Teachers' Day approaches, everyone will be sharing it.

Öğretmenler Günü geliyor. Herkes paylaşır onu zaten.

Pretty nice, not sharing a toothbrush with your grandma.

Büyükannenizle aynı fırçayı kullanmak istemezdiniz.

Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.

Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.

I have no problem sharing my room with you.

Odamı seninle paylaşmakta hiç problemim yok.

And I've done that by way of sharing three contradictions:

Bunu üç çelişki paylaşarak yaptım:

We want to be sharing more of our personal information.

kişisel bilgilerimizi daha fazla paylaşma heveslisi olabiliyoruz.

I've forgotten my textbook today. Would you mind sharing yours?

Bugün çalışma kitabımı unuttum. Seninkini paylaşsak sorun olur mu?

Tom, with whom I am sharing a room, is messy.

Odayı paylaştığım kişi olan Tom dağınıktır.

Tom, the guy I'm sharing a room with, is messy.

Tom, onunla bir odayı paylaştığım adam, dağınık.

What happened to the girl you were sharing the bedroom with?

Yatak odanı paylaştığın kıza ne oldu?

And this is the first time that I'm sharing what we discovered.

ve bulgumuzu ilk defa şu an paylaşıyorum.

Two male school pupils sharing an umbrella? That's quite a queer situation.

Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek öğrenci ha? Bu oldukça tuhaf bir durum.

Tom, with whom I was sharing the apartment, moved out last month.

Tom, apartmanı paylaştığım kişi, geçen ay taşındı.

But this time, when I saw those words, I saw something worth sharing.

Ama bu sözleri gördüğüm an bunlarda paylaşmaya değer bir şey gördüm.

It became much bigger than just sharing a simple lesson in my classroom.

Benim sınıfımda sadece bir dersi paylaşmak değil daha fazla şeyi ifade ediyor...

I'm just happy to be in the room sharing french fries with these dudes.

O odada olup o adamlarla patates kızartması paylaşmaktan mutluydum.

A contract agreement on the sharing of marriage, but the media dealt with the

evliliğin paylaşılmasına ilişkin bir sözleşme anlaşması olarak inisiyatifini çağırdı