Translation of "Privilege" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Privilege" in a sentence and their turkish translations:

He abused the privilege.

O ayrıcalığı istismar etti.

- It is a privilege to meet you.
- It's a privilege to meet you.

Sizinle tanışmak bir ayrıcalık.

I never thought I had privilege,

Ayrıcalıklarım olduğunun farkında değildim

For those of us with privilege,

Ayrıcalıklı insanlar olarak

If you're a person with privilege,

Eğer ayrıcalıklı biriyseniz

What an amazing privilege it was

Bu o kadar inanılmaz bir ayrıcalıktı ki

He must have abused the privilege.

Ayrıcalığı kötüye kullanmıştır.

It's a privilege, not a right.

Bu bir ayrıcalıktır, hak değil.

So use that privilege to create change.

Ayrıcalığınızı değişiklik yaratmak için kullanın.

The privilege is reserved exclusively for women.

Ayrıcalık özel olarak kadın için ayrılmıştır.

It's a privilege to work with Tom.

Tom'la çalışmak bir ayrıcalıktır.

Not as a threat to our individual privilege.

küresel hayatta kalmamız için bir gereklilik.

So I had brought my privilege with me.

Ayrıcalığımı yanımda getirmiştim.

A right without a duty is a privilege.

- Ödevsiz hak, ayrıcalıktır.
- Ödevsiz hak, imtiyazdır.

It was a great privilege working with you.

Sizinle çalışmak büyük bir ayrıcalıktı.

We give foreign tourists the privilege of tax exemption.

Biz yabancı turistlere vergi muafiyeti ayrıcalığı veriyoruz.

We were granted the privilege of fishing in this bay.

Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.

He had the privilege of studying abroad for two years.

O, iki yıllığına yurt dışında eğitim görme ayrıcalığına sahipti.

Reading books ceased to be the privilege of a minority.

Kitap okumak bir azınlığın ayrıcalığı olmaktan çıktı.

So no, apparently I did not bring my privilege with me.

Görünüşe göre ayrıcalığımı yanımda getirmedim.

And she said, "Well now that you know you brought your privilege with you,

O da dedi ki: "Ayrıcalığını yanında getirdiğini bildiğine göre,

Fame is the privilege of being known to those who do not know you.

Şöhret, seni tanımayan insanlar tarafından tanınır olma ayrıcalığıdır.