Translation of "Possibility" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Possibility" in a sentence and their turkish translations:

Consider the possibility.

Olasılığı düşün.

It's a possibility.

Bu bir olasılık.

That's one possibility.

O bir olasılık.

There's another possibility.

Bir ihtimal daha var.

That's a possibility.

Bu bir olasılık.

- There is no third possibility.
- There's no third possibility.

Üçüncü olasılık yok.

- I think that's a possibility.
- I think it's a possibility.

Onun bir olasılık olduğunu düşünüyorum.

That's certainly one possibility.

O, kesinlikle bir olasılıktır.

I'll consider that possibility.

- O ihtimali değerlendireceğim.
- O ihtimali göz önünde bulunduracağım.
- O ihtimali dikkate alacağım.

Is that a possibility?

Bu bir olasılık mı?

There is one possibility.

Tek olasılık var.

It's a strong possibility.

Bu güçlü bir ihtimal.

That's a real possibility.

Bu gerçek bir olasılık.

Just consider the possibility.

Sadece ihtimali düşün.

Don't discount that possibility.

O ihtimali göz ardı etme.

That remains a possibility.

Bu bir olasılık olarak kalır.

That's the only possibility.

O tek olasılık.

Don't dismiss any possibility.

- Hiçbir ihtimali dışlama.
- Hiçbir olasılığı göz ardı etme.

That's a distinct possibility.

Bu ayrı bir olasılık.

That's a frightening possibility.

Bu korkutucu bir olasılıktır.

That's always a possibility.

O her zaman bir olasılık.

Tom explored every possibility.

Tom her olasılığı araştırdı.

That's definitely a possibility.

O kesinlikle bir olasılık.

The possibility is exciting.

Olasılık heyecan vericidir.

I've considered that possibility.

Bu ihtimali düşündüm.

- I think it's a possibility.
- I think that it's a possibility.

Onun bir olasılık olduğunu düşünüyorum.

- There's a possibility that that'll happen.
- There's a possibility that'll happen.

Onun olma ihtimali var.

That's a possibility, isn't it?

Bu bir olasılık, değil mi?

But the possibility seems unlikely.

Fakat bu ihtimal pek mümkün görünmüyor.

May I suggest another possibility?

Başka bir ihtimal önerebilir miyim?

Tom hadn't considered that possibility.

Tom o olasılığı düşünmemişti.

There's a possibility of war.

Bir savaş ihtimali var.

I've already considered that possibility.

O olasılığı zaten düşündüm.

I suppose that's a possibility.

Sanırım o bir ihtimal.

I'm not discounting that possibility.

O ihtimali dikkate almıyorum.

I'm aware of that possibility.

O olasılığın farkındayım.

I'm aware of the possibility.

Olasılığın farkındayım.

We've allowed for that possibility.

Bu olasılığı hesaba aldık.

Another possibility occurred to Tom.

Tom'un aklına diğer bir olasılık geldi.

We shouldn't ignore that possibility.

O ihtimali göz ardı etmemeliyiz.

I agree that's a possibility.

Bunun bir olasılık olduğuna katılıyorum.

Tom says it's a possibility.

Tom bunun bir olasılık olduğunu söylüyor.

It definitely was a possibility.

Bu kesinlikle bir olasılıktı.

We're looking at that possibility.

O olasılığa bakıyoruz.

There was always that possibility.

Her zaman o ihtimal vardı.

I've also considered that possibility.

Ben de bu ihtimali düşündüm.

- There's a possibility that I'll be killed.
- There's a possibility I'll be killed.

Öldürüleceğime dair bir olasılık var.

- There's still a possibility that that'll happen.
- There's still a possibility that'll happen.

Onun olacağına dair hâlâ bir olasılık var.

You begin to see the possibility.

ve olanakları görmeye başlarsın.

Another possibility is that the vulnerability

bir diğer ihtimal de şu güvenlik açığı

Otherwise there will be no possibility

yoksa imkanı yok çıkıcak

They took every possibility into consideration.

- Her olasılığı göze aldılar.
- Her olasılığı göz önünde bulundurdular.

There exists only one possibility now.

- Şimdi tek bir olasılık vardır.
- Şimdi yalnızca bir olasılık vardır.

There's a possibility that she'll succeed.

Onun başarılı olma ihtimali var.

There's no possibility of that happening.

Bunun gerçekleşme ihtimali yok.

I've considered that possibility as well.

- Bu olasılığı da göz önüne aldım.
- Bu olasılığı da düşündüm.

I have to consider every possibility.

- Her ihtimali göz önünde bulundurmalıyım.
- Her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayım.
- Her ihtimali göz önünde bulundurmam gerekiyor.

I knew there was a possibility.

Bir olasılık olduğunu biliyordum.

Are you sure there's no possibility?

Olasılık olmadığından emin misin?

I'm just saying it's a possibility.

Sadece onun bir ihtimal olduğunu söylüyorum.

Tom said that was a possibility.

Tom bunun bir olasılık olduğunu söyledi.

I can't rule out that possibility.

O olasılığı göz ardı edemem.

I knew it was a possibility.

Bunun bir olasılık olduğunu biliyordum.

There's no possibility of his coming.

Onun gelme olasılığı yok.

- I thought it might be a possibility.
- I thought that it might be a possibility.

Onun bir olasılık olabileceğini düşündüm.

- There is a possibility of my getting killed.
- There's a possibility that I'll get killed.

Öldürüleceğime dair bir olasılık var.

- There's a possibility that Tom will be late.
- There's a possibility Tom will be late.

Tom'un geç kalma olasılığı var.

- I didn't know that that was a possibility.
- I didn't know that was a possibility.

Onun bir olasılık olduğunu bilmiyordum.

- There's a possibility Tom is in Boston.
- There's a possibility that Tom is in Boston.

- Tom'un Boston'da olma ihtimali var.
- Tom bir ihtimal Boston'da olabilir.

We cannot deny it -- presence creates possibility.

Bunu inkar edemeyiz -- kültürde varlık imkân yaratır.

Together, they comprise a blueprint of possibility.

Hep birlikte ihtimal tasarımlarını içeriyorlar.

Is there a possibility that you're pregnant?

Senin hamile olma olasılığın var mı?

Is there any possibility of his resigning?

Onun istifa etme olasılığı var mı?

This doesn't entirely rule out another possibility.

Bu başka bir olasılığı tamamıyla dışlamaz.

I assure you I've considered that possibility.

Seni temin ederim ki o olasılığı göz önünde bulundurdum.

Tom considered the possibility of not going.

Tom gitmeme ihtimalini düşündü.

There may be more than one possibility.

Birden fazla olasılık olabilir.

Do you want to consider another possibility?

Başka bir ihtimal düşünmek ister misiniz?

- I don't believe that was ever a possibility.
- I don't believe that that was ever a possibility.

Bunun asla bir olasılık olduğuna inanmıyorum.

- There's a possibility that Tom will use my bicycle.
- There's a possibility Tom will use my bicycle.

Tom'un bisikletimi kullanma ihtimali var.

- The possibility that Tom might do that worried Mary.
- The possibility Tom might do that worried Mary.

Tom'un bunu yapması ihtimali Mary'yi endişelendirdi.

- We cannot rule out the possibility of an accident.
- We can't rule out the possibility of an accident.

Bir kaza olasılığını dışlayamayız.

- I think there's a possibility that Tom won't do that.
- I think that there's a possibility that Tom won't do that.
- I think there's a possibility Tom won't do that.
- I think that there's a possibility Tom won't do that.

Bence Tom'un onu yapmayacağı şeklinde bir ihtimal var.

There's a possibility that the man was murdered.

Adamın öldürüldüğüne dair bir olasılık var.

There seems to be no possibility of compromise.

Uzlaşma ihtimali yok gibi görünüyor.

I was going to suggest the following possibility.

Aşağıdaki olasılığı önerecektim.

He has studied the possibility of a collaboration.

O bir işbirliği olasılığını okudu.

We can't discard the possibility of an accident.

Kaza olasılığını göz ardı edemeyiz.

That possibility had never even occurred to me.

Bu olasılık hiç aklıma gelmemişti.

Is there a possibility that you are pregnant?

Hamile olma ihtimaliniz var mı?

- Tom couldn't rule out the possibility that he was mistaken.
- Tom couldn't rule out the possibility he was mistaken.

Tom yanılmış olduğu ihtimalini kabul edemedi.

- I think there's a good possibility that that will happen.
- I think there's a good possibility that will happen.

Sanırım bunun olacağına dair iyi bir olasılık var.

- The possibility that Tom might be doing that worried Mary.
- The possibility Tom might be doing that worried Mary.

Tom'un bunu yapabilmesi olasılığı Mary'yi endişelendirdi.

Women and girls are a fierce source of possibility.

kadınlar ve kızlar müthiş bir çözüm ihtimali.

The radio warned us of the possibility of flooding.

Radyo sel olasılığı hakkında bizi uyardı.

There is no possibility of the bill being passed.

Tasarının geçme ihtimali yoktur.