Translation of "Pianist" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Pianist" in a sentence and their turkish translations:

Mio is a pianist.

Mio bir piyanist.

The famous pianist smiled.

Ünlü piyanist gülümsedi.

She is a pianist.

O bir piyanist.

He became a pianist.

O bir piyanist oldu.

Miho is a pianist.

Miho bir piyanist.

Who's your favorite pianist?

En sevdiğiniz piyanist kimdir?

Tom is a pianist.

Tom bir piyanist.

The pianist played two encores.

Piyanist iki istek parçası çaldı.

He is apparently a pianist.

Görünüşe göre o bir piyanisttir.

Martha is an excellent pianist.

Martha, mükemmel bir piyanist.

Tom is a concert pianist.

Tom bir konser piyanistidir.

You're a pianist, aren't you?

Sen bir piyanistsin, değil mi?

Tom is a gifted pianist.

Tom yetenekli bir piyanist.

Tom is a famous pianist.

Tom ünlü bir piyanist.

Tom is a talented pianist.

Tom yetenekli bir piyanisttir.

Her late husband was a pianist.

Onun son kocası bir piyanistti.

His son became a famous pianist.

- Onun oğlu ünlü bir piyanist oldu.
- Oğlu ünlü bir piyanist oldu.

I want to be a pianist.

Bir piyanist olmak istiyorum.

He is famous as a pianist.

O bir piyanist olarak ünlüdür.

My favorite pianist is Frederic Chopin.

Benim en sevdiğim piyanist Frederic Chopin'dir.

Her mother is a wonderful pianist.

Onun annesi harika bir piyanist.

Her father is an excellent pianist.

Babası mükemmel bir piyanist.

Tom is a classically trained pianist.

Tom klasik olarak eğitilmiş bir piyanist.

This pianist has very flexible fingers.

Bu piyanistin çok esnek parmakları var.

Her mother is a good pianist.

Onun annesi iyi bir piyanisttir.

The pianist is endowed with extraordinary talent.

Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.

Everyone recognized him as a brilliant pianist.

Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.

Every man cannot be a good pianist.

Her insan bir iyi bir piyanist olamaz.

He is known as a great pianist.

O, iyi bir piyanist olarak bilinir.

My sister has become a good pianist.

Kız kardeşim iyi bir piyanist oldu.

She's a much better pianist than me.

O benden daha iyi bir piyanisttir.

Tom is regarded as a great pianist.

Tom büyük bir piyanist olarak kabul edilir.

He is considered an extraordinarily gifted pianist.

O, olağanüstü yetenekli piyanist olarak kabul edilir.

He was considered an extraordinarily gifted pianist.

O, olağanüstü yetenekli piyanist olarak kabul edilirdi.

The young pianist has surprised the public.

Genç piyanist halkı şaşırttı.

She was not a very good pianist.

O, çok iyi bir piyanist değildi.

That pianist is known for his technique.

Şu piyanist tekniği ile tanınır.

This pianist is known for his virtuosity.

Bu piyanist, virtüözlüğüyle tanınır.

As a pianist, he is far above me.

Bir piyanist olarak o benim çok üzerimde.

The girl grew up to be a pianist.

Kız bir piyanist oldu.

Her father wants her to become a pianist.

Babası onun piyanist olmasını istiyor.

He became a great pianist in this way.

Böylece büyük bir piyanist oldu.

Your sister is a good pianist, isn't she?

Kız kardeşin iyi bir piyanist, değil mi?

She has a daughter who is a pianist.

- Onun bir piyanist olan bir kızı var.
- Piyanist bir kızı var.

They clapped until the pianist played an encore.

Piyanist yeniden sahneye çağırıncaya kadar alkışladılar.

The name of the pianist is known to everybody.

Piyanistin adı herkesçe biliniyor.

As a pianist, he's much better than I am.

Bir piyanist olarak o benden çok daha iyidir.

He looks more like a boxer than a pianist!

O bir piyanistten çok, boksöre benziyor!

I have a friend whose wife is a pianist.

Karısı piyanist olan bir arkadaşım var.

He was as good a pianist as his mother.

O annesi kadar iyi bir piyanistti.

- It goes without saying that he is a superb pianist.
- It is not necessary to say that she is an excellent pianist.

- Onun iyi bir piyanist olduğunu söylemeye gerek yok
- O'nun mükemmel bir piyanist olduğunu söylemeye gerek yok.

I have a friend whose father is a famous pianist.

Babası ünlü bir piyanist olan bir arkadaşım var.

He practices the piano every day to become a pianist.

O piyanist olmak için her gün piyano çalışır.

She is a pianist and her sister is a singer.

O bir piyanisttir ve kız kardeşi ise şarkıcıdır.

She will grow up to be a very good pianist.

O iyi bir piyanist olmak için büyüyecek.

Joan and Jane are sisters. The former is a pianist.

Joan ve Jane kız kardeş. Birincisi bir piyanisttir.

I know nothing about her except that she is a pianist.

Ben onun bir piyanist olması dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

In addition to being a physician, he was a master pianist.

Bir doktor olmasının yanı sıra o iyi bir piyanistti.

She said she was a pianist, but that was a lie.

Bir piyanist olduğunu söyledi fakat o bir yalandı.

He practices the piano every day, so he can become a pianist.

O her gün piyano çalar, bu yüzden bir piyanist olabilir.

My friend here is not only a pianist, but also a composer.

Arkadaşım burada sadece bir piyanist değil fakat aynı zamanda bir besteci de.

It happens when Tommy Flanagan, the pianist on the record, starts his solo.

Albümdeki piyanist, Tommy Flanagan'ın doğaçlamasına başladığı an.

He has two daughters, one is a pianist and the other is a violist.

Onun biri piyanist ve diğeri bir viyolacı olan iki kızı vardır.

It may safely be said that he is the greatest pianist in the twentieth century.

Onun yirminci yüzyılda en büyük piyanist olduğu güvenli bir şekilde söylenebilir.

To understand why this was so difficult for even a highly trained pianist, we need to know

Bunun neden bu kadar zor olduğunu anlamak için, hele eğitimli bir piyanist için,