Translation of "Luckily" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Luckily" in a sentence and their turkish translations:

Luckily nobody died.

Allah'tan kimse ölmedi.

Luckily nobody drowned.

Allah'tan kimse boğulmadı.

Luckily, it worked.

Neyse ki, o, işe yaradı.

Luckily nobody got injured.

Allah'tan kimse yaralanmadı.

Luckily nobody got killed.

Bereket versin ki kimse öldürülmedi.

Luckily nobody got shot.

Neyse ki kimse vurulmadı.

Luckily nobody got wet.

İyi ki kimse ıslanmadı.

Luckily they invented pizza!

İyi ki, pizzayı icat etmişler.

Luckily, Tom was there.

İyi ki, Tom oradaydı.

Luckily, I was wrong.

Neyse ki yanılmışım.

Luckily, Tom wasn't there.

- Neyse ki Tom orada değildi.
- Allah'tan Tom orada değildi.

Luckily, Tom wasn't injured.

Allah'tan, Tom yaralı değildi.

Luckily, Tom wasn't killed.

Allah'tan Tom öldürülmedi.

Luckily, such a thing exists,

Neyse ki, böyle bir şey var:

Luckily, he won the championship.

Neyse ki şampiyonluğu kazandı.

Luckily nobody was seriously injured.

Neyse ki kimse ağır yaralanmadı.

Luckily the door was open.

Neyse ki kapı açıktı.

Luckily, he won the game.

Neyse ki, o oyunu kazandı.

Luckily, I won first prize.

Allahtan, birincilik ödülünü kazandı.

Luckily, we have a plan.

Şansımıza bir planımız var.

Luckily, you were at home.

İyi ki evdeydin.

Luckily Tom didn't see Mary.

Neyse ki Tom, Mary'yi görmedi.

Luckily, Tom didn't do that.

Neyse ki Tom onu yapmadı.

Luckily, the weather was good.

- Neyse ki hava iyiydi.
- Allah'tan hava iyiydi.
- Bereket versin ki hava iyiydi.
- İyi ki hava iyiydi.

Luckily, no one was injured.

Neyse ki kimse yaralanmadı.

Luckily, Tom wasn't taken hostage.

Neyse ki, Tom rehin alınmadı.

Luckily, we might not have to.

Neyse ki belki de bunu yapmak zorunda değiliz.

Luckily, we had our emergency radio.

Neyse ki acil durum telsizimiz var.

But, luckily, I didn't need to.

Ama neyse ki gerek kalmadı.

Luckily, he found a good seat.

Allahtan, o iyi bir koltuk buldu.

Luckily nobody saw what we did.

Neyse ki kimse yaptığımızı görmedi.

Luckily, the weather turned out fine.

Çok şükür hava düzeldi.

Luckily, Tom was among the survivors.

Neyse ki Tom hayatta kalanlar arasındaydı.

Luckily, it was warm this week.

Neyse ki bu hafta hava sıcaktı.

Luckily, we found an escape route.

Neyse ki, biz bir kaçış yolu bulduk.

Luckily he did not see me.

Şans eseri o beni görmedi.

Luckily, Tom made some sound investments.

Neyse ki, Tom bazı ses yatırımları yaptı.

Luckily, Tom had an extra umbrella.

Neyse ki, Tom'un fazladan bir şemsiyesi vardı.

Luckily, Tom had a good lawyer.

Neyse ki, Tom'un iyi bir avukatı vardı.

Luckily, I had a backup plan.

Neyse ki bir yedek planım vardı.

Luckily nobody was hurt in the accident.

Neyse ki kazada kimse yaralanmadı.

Luckily, nobody was killed in the fire.

Neyse ki yangında kimse ölmedi.

Luckily, Tom was wearing his seat belt.

Neyse ki, Tom emniyet kemerini takıyordu.

Luckily, Tom wasn't killed in the accident.

Neyse ki Tom kazada ölmedi.

Luckily, just a few months ago in 2018,

Neyse ki birkaç ay önce, 2018'de

Luckily, someone gave me a jacket to wear.

İyi ki, biri bana giyecek bir ceket verdi.

Luckily, all the passengers were wearing their seatbelts.

Neyse ki, tüm yolcular emniyet kemerlerini takıyordu.

Luckily, Tom had some money I could borrow.

Şans eseri, Tom'un ödünç alabileceğim biraz parası vardı.

Luckily, I didn't have to make that decision.

- Ne mutlu ki o kararı vermek zorunda değildim.
- Neyse ki o kararı vermek zorunda kalmadım.
- Şansıma o kararı vermek zorunda kalmadım.
- Allahtan o kararı vermek zorunda kalmadım.

Luckily, I had a power bank with me.

- İyi ki yanımda powerbank vardı.
- Neyse ki yanımda taşınabilir şarj aleti vardı.

Luckily some of our communities are doing just that.

Şanslıyız ki bazı topluluklar tam da bunu yapıyor.

Luckily for all of us, the swelling came outwards,

Neyse ki şişlik dağılmaya başladı

Luckily, there are plenty of ways to find success.

Neyse ki başarıya ulaşmanın bir sürü yolu var.

Luckily he had enough money to pay the bill.

Ne mutlu ki, faturayı ödemek için yeterli parası vardı.

Luckily, I was able to get the tickets yesterday.

Şansa bak ki, biletleri dün almıştım.

Luckily, both of the drivers were wearing seat belts.

- Allahtan iki şoför de emniyet kemeri takıyordu.
- Bereket versin ki iki şoför de emniyet kemeri takıyordu.

Luckily, the treatment was only ineffective instead of harmful.

Neyse ki tedavi zararlı yerine sadece etkisizdi.

Luckily, I was able to do that by myself.

Bereket versin ki, bunu kendi başıma yapabildim.

Luckily, there are multiple paths we can take to succeed

Neyse ki başarıya ulaşmak için birden fazla yol var

Luckily, my neighbour was able to jump-start my car.

Neyse ki, komşum arabamı takviye kablosuyla çalştırmayı başardı.

- Fortunately, it turned out well.
- Luckily, it turned out well.

- Şükür ki iyi sonuçlandı.
- Şükür ki iyi geçti.
- Şükür ki iyi bitti.

- Fortunately, no one was hurt.
- Luckily nobody got injured.
- Fortunately, no one was injured.
- Fortunately, nobody was injured.
- Luckily, no one was injured.

Neyse ki, kimse yaralanmadı.

Luckily, I was able to talk Tom out of doing that.

Bereket versin ki, Tom'u onu yapmamaya ikna edebildim.

The guests have arrived early, but luckily I had already finished cooking.

Misafirler erken geldi, ama bereket versin ki ben zaten yemek yapmayı bitirmiştim.

Luckily, I got hold of a branch and was saved from falling.

Neyse ki bir dalı tuttum ve düşmekten kurtuldum.

Luckily nobody was badly hurt when the truck ran into the school building.

Kamyon okul binasına çarptığında neyse ki kimse ağır yaralanmadı.

I got to the bank and luckily didn't have to get in line.

Bankaya gittim ve neyse ki sıraya girmek zorunda kalmadım.

A sting could kill her, but, luckily, the bees are too cold to attack.

Sokulacak olursa ölebilir. Ama neyse ki arılar saldıramayacak kadar üşüyor.

As factories and growths. Luckily enough, Uncle Sam was ready to help. At the end of

evler ve fabrikalar dahildi. Neyse ki Amca Sam yardıma hazırdı. Günün sonunda,

Some people believe that polar bears walk around freely in the streets of Norway. Luckily, it's just nonsense.

Bazı insanlar kutup ayılarının Norveç sokaklarında özgürce dolaştığına inanıyor. Neyse ki, bu sadece saçmalık.

Yes, it's true I've forgotten the world. Who cares about it but you? Luckily, you're there to save it!

Evet, benim dünyayı unuttuğum doğrudur. Ama senden başka kimin umurunda? İyi ki, onu kurtarmak için oradasınız!