Translation of "Lack" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Lack" in a sentence and their turkish translations:

I lack confidence.

Güven eksikliğim var.

You lack imagination.

Sen hayal gücünden yoksunsun.

We lack money.

- Paramız yok.
- Paramız eksik.

We lack nothing.

Hiçbir şeyimiz noksan değil.

I lack imagination.

Ben hayal gücünden yoksunum.

Children sometimes lack patience.

Çocuklar bazen sabırdan yoksun olur.

Or lack of self-confidence

veya da özgüven eksikliği

Nancy seems to lack sincerity.

Nancy samimiyetten yoksun görünüyor.

Tom seems to lack energy.

Tom'un enerjisi eksik gibi görünüyor.

Optimism is lack of information.

İyimserlik bilgi eksikliğidir.

What you lack is stamina.

Yoksun olduğun şey dayanma gücü.

We don't lack self-confidence.

Öz güven eksikliğimiz yok.

I'm tired from lack of sleep.

Uykusuzluktan yoruldum.

He died from lack of oxygen.

Oksijen yetersizliğinden öldü.

She died for lack of air.

Havasızlıktan öldü.

There is no lack of effort.

Çaba eksikliği yok.

These claims lack a scientific foundation.

Bu iddialar bir bilimsel dayanaktan yoksun.

I love your lack of shyness.

Senin çekingenlikten uzak tavırlarını seviyorum.

Tom's lack of knowledge was obvious.

Tom'un bilgi eksikliği belliydi.

Stupidity is a lack of intelligence.

Aptallık bir zeka eksikliğidir.

Tom's lack of compassion surprised Mary.

Tom'un acımasız olması Mary'yi şaşırttı.

I think our designers lack imagination.

Bence tasarımcılarımızın hayal gücü yetersiz.

Tom died from lack of oxygen.

Tom oksijensizlik yüzünden öldü.

This perceived lack of control, Cannon postulated,

Cannon'ın açıklamasına göre bu algısal kontrol eksikliği,

Of a lack or loss of companionship.

arkadaşlık eksikliği veya kaybında oluşur.

Lack of sleep was undermining her health.

Uyku eksikliği gizliden gizliye onun sağlığına zarar veriyordu.

Lack of food made them very hungry.

Yiyecek yokluğu onları çok acıktırdı.

The flowers died for lack of water.

Çiçekler susuzluktan soldu.

Lack of exercise may harm your health.

- Egzersiz eksikliği sağlığınıza zarar verebilir.
- Hareketsizlik sağlığınıza zarar verebilir.

The plants died for lack of water.

Bitkiler susuzluktan öldü.

He failed due to lack of effort.

O, çaba eksikliği nedeniyle başarısız oldu.

His undertaking failed for lack of funds.

Onun taahhütü fon eksikliğinden başarısız oldu.

Optimism is merely a lack of information.

İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.

And it’s not for lack of wanting.

Ve istenilmediği için de değil.

Lack of sleep can gradually affect health.

Uyku eksikliği yavaş yavaş sağlığı etkileyebilir.

They discussed Tom's skills, or lack thereof.

Onlar Tom'un becerilerini ya da bunların eksikliğini tartıştı.

He failed, due to lack of money.

O, parasızlıktan dolayı başarısız oldu.

The problem is that we lack money.

Sorun paramızın olmamasıdır.

I find your lack of faith disturbing.

İnanç eksikliğini rahatsız edici buluyorum.

Tom was acquitted for lack of evidence.

Tom delil yetersizliğinden beraat etti.

And the lack of planning and building control

plansızlık ve kontrolsüz yapılaşma

It was typical of Ney’s lack of restraint.

Ney'in kısıtlama eksikliğinin tipik bir örneğiydi.

We failed due to a lack of preparation.

Hazırlanma eksikliği nedeniyle başarısız olduk.

She had a headache from lack of sleep.

Uykusuzluktan başı ağrıyordu.

She couldn't study abroad for lack of money.

O, para olmaması nedeniyle yurt dışında okuyamadı.

He was incensed by their lack of incentives.

O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.

A lack of sleep affected the singer's performance.

Uyku eksikliği şarkıcının performansını etkiledi.

Lack of sleep is bad for the body.

Uyku eksikliği vücut için kötü.

Expensive meals can't compensate for lack of sleep.

Pahalı yemekler uyku eksikliğini telafi edemez.

I can't buy it for lack for money.

Ben, para olmadığı için onu satın alamam.

Lack of sleep is bad for your health.

Uykusuzluk sağlığın için kötüdür.

He failed in business for lack of experience.

O deneyim yokluğundan dolayı işte başarısız oldu.

I lack the words to describe my emotions.

Duygularımı tanımlayacak kelimeleri bulamıyorum.

Tom was acquited because of lack of evidence.

Tom kanıt eksikliği yüzünden beraat etmişti.

So long as they lack any purpose in life

Hayatta, görünüşleri ve diğer insanların

How lack of access to safe and affordable healthcare

sağlık sistemine sahip olamamanın sıradan insanların hayatını

Describing the lack of a doctor in the village

köyde doktor eksikliğini anlatan

Lack of food had left him weak and exhausted.

Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.

You must make allowance for his lack of experience.

Onun tecrübe eksikliğini hesaba katmalısın.

I have little appetite due to lack of exercise.

Egzersiz eksikliği nedeniyle çok az iştahım var.

My muscular strength has weakened from lack of exercise.

Egzersiz eksikliğinden kas gücüm zayıfladı.

There was a great lack of rice that year.

O yıl büyük bir pirinç eksikliği vardı.

Her genius makes up for her lack of experience.

Onun dahiliği onun deneyim eksikliğini telafi eder.

His lack of technical knowledge precluded him from promotion.

Teknik bilgisinin olmayışı terfi etmesine engel oldu.

Are you blaming me for your lack of success?

Başarısızlığın için beni mi suçluyorsun?

A lack of exercise is bad for your health.

Egzersiz eksikliği, sağlığın için kötüdür.

I was appalled by her lack of good manners.

Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.

Lack of flexibility is an obstacle to one's progress.

Esneklik yokluğu birinin gelişmesinde bir engeldir.

Taking too many selfies signifies a lack of sex.

Çok fazla selfie çekmek cinsel hayatın durgun olduğunun işaretidir.

Lack of sleep will make you do stupid things.

Uykusuzluk sana aptalca şeyler yaptıracaktır.

There is a lack of social housing in Paris.

Paris'te bir sosyal konut eksikliği var.

They have a complete lack of respect for authority.

Onlarda tam bir otoriteye saygı eksikliği var.

He failed in the examination for lack of preparation.

Hazırlık eksikliğinden sınavda başarısız oldu.

The flower died because of a lack of water.

Çiçek susuzluktan öldü.

- We've had a poor crop due to lack of water.
- We had a poor harvest because of the lack of water.

Su yokluğu nedeniyle kötü hasat hasat yaptık.

Their lack of muscle hasn't impeded their strength or agility.

Kas eksiklikleri güçlerini veya çevikliklerini kötü etkilemedi.

And it's not just the lack of feeling and movement.

Bu sadece duygu ve hareket kaybı değil.

We abandoned the project because of a lack of funds.

Biz fon yokluğundan dolayı projeyi terk ettik.

In most cases, car accidents result from lack of sleep.

Çoğu durumda, araba kazaları uykusuzluktan kaynaklanır.

Women who seek to be equal with men lack ambition.

Erkeklerle eşit olmaya çalışan kadınlar hırstan yoksundur.

The experiment eventually failed due to a lack of support.

Deney, sonunda destek eksikliği nedeniyle başarısız oldu.

There is a lack of long-term vision for Europe.

Avrupa için uzun dönemli bir vizyon eksikliği var.

His lack of technical knowledge kept him from being promoted.

Teknik bilgi eksikliği, onun terfi ettirilmesini engelledi.

The hallmark of a sociopath is a lack of empathy.

Bir sosyopatın alametifarikası, empatiden yoksun olmasıdır.

1.3 billion people around the world lack access to electricity.

Dünyada 1,3 milyar insan elektrikten yoksundur.

Lack of money brought my travel plans to an end.

- Parasızlık seyahat planlarımı bozdu.
- Paraya olan ihtiyacım seyahat planlarımın sonunu getirdi.

We could not continue our journey for lack of money.

Biz para olmadığı için yolculuğumuza devam edemedik.

Tom is doing very well considering his lack of experience.

Deneyim eksikliği düşünülünce Tom çok iyi yapıyor.

A lot of wild animals died for lack of food.

Bir sürü vahşi hayvan yiyecek yokluğundan öldü.

He failed the exam because of a lack of preparation.

Hazırlık eksikliği yüzünden sınavda başarısız oldu.

And massive organ damage resulted from a lack of transported oxygen.

ve taşınan oksijen yetersizliği sonucu ciddi organ hasarı meydana geliyor.

And we don't blame the technology for that lack of fidelity.

Bu vefasızlık için de teknolojiyi suçlamıyoruz.

The lack of modern post facilities caused trouble for many shippers.

- Post modern tesislerin eksikliği birçok nakliyatçılar için sıkıntıya neden oldu.
- Modern sonrası tesislerin eksikliği birçok nakliyatçılar için sıkıntıya neden oldu.

I was very angry with myself for my lack of courage.

Cesaret eksikliğim yüzünden kendime çok kızdım.

This problem can not be discussed here for lack of time.

Bu sorun, zaman darlığından dolayı burada müzakere edilemez.

There is a serious lack of language teachers in Tel Aviv.

Tel Aviv'de ciddi bir dil öğretmeni eksikliği var.

What do you think of the lack of teachers in schools?

Okullardaki öğretmen eksikliği hakkında ne düşünüyorsun?