Translation of "Jewels" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Jewels" in a sentence and their turkish translations:

These jewels are expensive.

Bu takılar pahalı.

She proudly displayed her jewels.

O gururla mücevherlerini sergiledi.

We are wearing expensive jewels.

Biz pahalı mücevherler takıyoruz.

The jewels on display disappeared.

Teşhirdeki mücevherler kayboldu.

Tom fenced the stolen jewels.

Tom çalıntı mücevherleri korudu.

My watch has seventeen jewels.

Saatimin on yedi tane mücevheri vardır.

They bought jewels and automobiles.

Onlar mücevherler ve otomobiller aldı.

The actress always wears expensive jewels.

Aktris her zaman pahalı mücevherler takıyor.

You borrow jewels from your friends.

Sen arkadaşlarından mücevher ödünç alırsın.

You bought a lot of jewels.

Bir hayli mücevher satın aldın.

I don't own any real jewels.

Hiç gerçek mücevherlere sahip değilim.

Perfect diamonds are extremely rare jewels.

Mükemmel elmaslar oldukça nadir mücevherlerdir.

I got rid of my jewels.

Mücevherlerimden kurtuldum.

Tom helped Mary steal the jewels.

Tom, Mary'nin mücevherleri çalmasına yardımcı oldu.

I have no jewels to sell.

Satmak için hiç mücevherim yok.

Invaluable jewels disappeared from the museum.

Paha biçilmez mücevherler müzeden kayboldu.

The police recovered the stolen jewels.

Polis çalıntı mücevherleri keşfetti.

The police found the stolen jewels.

- Polis çalıntı mücevherleri buldu.
- Polis çalınmış mücevherleri buldu.

The thieves made off with the jewels.

Hırsızlar mücevherleri çaldılar.

"Whose jewels are these?" "They are Taninna's."

"Bunlar kimin mücevherleri?" "Onlar Taninna'nın"

She admitted to having stolen the jewels.

O, mücevherleri çaldığını itiraf etti.

He was accused of stealing the jewels.

Mücevherleri çalmakla suçlandı.

On special occasions, some people wear jewels.

Özel günlerde, bazı insanlar mücevher takar.

The thief stole the jewels last night.

Hırsız dün gece mücevherleri çaldı.

Tom kept the stolen jewels for himself.

Tom çalıntı mücevherleri kendisi için tuttu.

She admits that she stole the jewels.

Mücevherleri çaldığını itiraf etti.

She was robbed of her jewels last night.

- Dün gece onun değerli taşlarını çaldılar.
- Onun mücevherleri dün gece çalındı.

He locked up his jewels in the safe.

Mücevherlerini kasaya kilitledi.

Why did ancient Egyptians love jewels so much?

Eski Mısırlılar mücevherleri neden bu kadar çok sevdiler?

The royal jewels are kept under lock and key.

Kraliyet mücevherleri kilit ve anahtara bağlı tutulur.

Mary keeps her jewels locked up in the bank.

Mary mücevherlerini bankada kilitli tutar.

The jewels of India and the outer sea - all yours!

Hindistan'ın mücevherleri ve dış deniz - hepsi senin!

She put all her jewels into a little red box.

Bütün mücevherlerini küçük kırmızı bir kutuya koydu.

The stars twinkling in the night sky looked like jewels.

Gece gökyüzünde parlayan yıldızlar mücevher gibi görünüyorlardı.

While she was out the thief got away with her jewels.

O dışarıdayken hırsız onun mücevherleriyle kaçtı.

Jewels worth €40-million were stolen in Cannes from the Carlton hotel.

Cannes'daki Carlton otelinden 40 milyon euro değerinde mücevherler çalındı.

More than $1 million of jewels were stolen from a hotel room in Cannes.

Bir milyon dolardan daha fazla mücevher Cannes'teki bir otel odasından çalındı.