Translation of "Isolated" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Isolated" in a sentence and their turkish translations:

He isolated me

Beni izole etti ve her zamankinden

I felt isolated.

Dışlanmış hissettim.

We've isolated the problem.

Biz sorunu izole ettik.

I was totally isolated.

Tamamen dışlandım.

We really are isolated.

Biz gerçekten soyutlandık.

Layla was socially isolated.

Leyla sosyal olarak izole edilmişti.

Tom felt very isolated.

Tom çok yalnız hissetti.

Sami wasn't entirely isolated.

Sami tamamen yalıtılmış değildi.

There are isolated rain showers.

Yalıtılmış yağmur duşları var.

His antisocial behavior isolated him.

Onun antisosyal davranışları, onu izole etti.

The house is suitably isolated.

Ev uygun şekilde yalıtılmış.

This area is extremely isolated.

Bu bölge son derece yalıtılmıştır.

It wasn't an isolated problem.

Bu yalıtılmış bir sorun değildi.

Fadil was more and more isolated.

Fadıl giderek daha fazla izole edildi.

Mennad is afraid of being isolated.

Mennad dışlanmaktan çok korkuyor.

isolated from the rest of the body.

vücudun geri kalanından ayrıymış gibi.

And isolated and fragmented from each other.

birbirleri tarafından parçalanmış ve izoleydiler.

When Bennigsen located Lannes’  apparently-isolated corps  

Bennigsen, Lannes'ın görünüşte izole edilmiş birliklerini

The village was isolated by the flood.

Köy sel tarafından izole edildi.

Near the forest stands an isolated house.

Orman yakınında izole edilmiş bir ev duruyor.

China was isolated for hundreds of years.

Çin yüzlerce yıldır soyutlanmıştır.

Tom lives in an isolated farm house.

Tom izole edilmiş bir çiftlik evinde yaşıyor.

This is no longer an isolated problem.

Bu artık izole bir sorun değil.

As a Muslim, Sami felt very isolated.

Sami bir Müslüman olarak kendini çok soyutlanmış hissediyordu.

Across these deep ravines, in an isolated landscape.

1 saatte okula yürüyerek gidiyor.

And I began to spiral down, isolated, fast.

Hızlı bir şekilde dönüş yaşamaya, izole olmaya başladım.

The village was isolated by the heavy storm.

Köy şiddetli fırtına tarafından izole edildi.

He is always isolated from his fellow workers.

O her zaman iş arkadaşlarından izole edilmiştir.

No nation can exist completely isolated from others.

Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.

New Zealand was isolated for 80 million years.

Yeni Zelanda 80 milyon yıl boyunca izole edildi.

The area was very isolated at the time.

O sırada bölge çok izole edilmişti.

- I felt very lonely.
- I felt very isolated.

Çok yalnız hissettim.

I felt isolated and unwelcome amongst those racists.

O ırkçıların arasında kendimi yalnız ve dışlanmış hissediyordum.

Now, colorism is not just isolated to the US,

Şimdi, renkçilik sadece Amerika'ya özgü bir şey değil,

It's not a time to be isolated or alone.

Bu, soyutlanma ya da yalnız kalma zamanı değil.

The isolated female lost her battle with the lions.

Ayrı düşen dişi, aslanlarla çarpışmasını kaybetmiş.

And, believe me, they are not an isolated case.

Ve bana inanın, kutulu bir kutu değiller

Tom was increasingly isolated of his circle of friends.

Tom arkadaş çevresinden gitgide soyutlanmıştı.

A third magic wand sits in my pocket, socially isolated,

Cebimde üçüncü bir sihirli değnek duruyor, toplumdan soyutlanmış şekilde,

Just how profoundly isolated I was and always had been.

net bir şekilde görebildim.

Layla was socially isolated by her parents, especially her mother.

Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı.

Because of your symptoms, you must be temporarily medically isolated.

Göstermiş olduğunuz belirtilerden dolayı tıbbi açıdan geçici olarak izolasyon altında olmanız gerekiyor.

To places so isolated there's no other way to get there.

ilaç götürmek isteyen doktorların kullandığı bir güzergâh.

Tom grew up in an isolated village deep in the mountains.

Tom derin dağlarda izole bir köyde büyüdü.

The now isolated French knights kept fighting, but their numbers slowly dwindled,

Şimdi izole edilmiş Fransız şövalyeleri savaşmaya devam ettiler, ancak sayıları azalıyordu,

Tom got a flat tyre on an isolated country road and had no idea how to change it.

Tom'un ıssız bir taşra yolunda patlak bir lastiği var ve onu nasıl değiştireceği konusunda bir fikri yok.