Translation of "Heads" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Heads" in a sentence and their turkish translations:

Heads up!

- Dikkat et!
- Önüne bak!

Heads or tails?

Tura mı yoksa yazı mı?

heads of state, plumbers.

devlet başkanları, tesisatçılar.

We turned our heads

kafamızı çevirdik

Everyone shook their heads.

Herkes başını salladı.

Off with their heads!

Onların kafalarını uçurun!

Babies have big heads.

Bebeklerin büyük kafaları var.

Bring me their heads.

Başlarını bana getirin.

Getting stuck inside our heads.

Kendi aklımızda sıkışıp kalırız.

Grow horns on their heads.

Kafalarında boynuz çıkarabiliyorlar.

Thanks for the heads-up.

Uyarı için teşekkürler.

We stood on our heads.

Amuda kalktık.

Heads I win, tails you lose.

Turalar ben kazanırım, yazılar sen kaybedersin.

They hung their heads in shame.

Onlar utanç içinde başlarını eğdiler.

Tom is chopping heads off fish.

Tom balıkların kafasını kesiyor.

There's a price on our heads.

Başımıza konmuş bir ödül var.

They lifted her above their heads.

Onu kafalarının üstüne kaldırdılar.

Two heads are better than one.

Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

Nervous people will scratch their heads.

Sinirli insanlar başlarını kaşırlar.

I'll put in two garlic heads.

İki diş sarımsak koyacağım.

There's still a price on our heads.

Hala başımıza konmuş bir ödül var.

The runners poured water over their heads.

Koşucular suyu kafalarına döktü.

A seagull suddenly flew over our heads.

Bir martı aniden başımızın üzerinden uçtu.

Tom pleaded for cooler heads to prevail.

- Tom sağduyu çağrısında bulundu.
- Tom soğukkanlı olanların kazanmasını diledi.
- Tom aklıselim çağrısı yaptı.
- Tom aklıselimin galip gelmesini arzu ettiğini söyledi.

By female heads of state and business leaders,

bu duvarlar defalarca yıkıldı

The question marks in our heads are increasing

kafamızdaki soru işaretleri iyice artıyor

The document was distributed to all department heads.

Belge tüm bölüm başkanlarına dağıtıldı.

No, the sky won't fall on our heads.

Hayır, gökyüzü başımıza düşmez.

Tom, Mary and John all shook their heads.

Tom, Mary ve John hepsi başlarını salladı.

Even at 50, Mary can still turn heads.

50 yaşında olsa bile, Mary hâlâ insanların dikkatini çekebiliyor.

We can't bury our heads in the sand.

Gerçekleri görmezden gelemeyiz.

Tom and Mary both shook their heads no.

Tom ve Mary'nin ikisi de başlarını hayır anlamında salladılar.

And their heads displayed on Cairo’s imposing Zuwila Gate.

Kahirenin heybetli Zuwila kapısında sallandırılmasını emretti.

This increases the question marks in our heads, but

buda kafamızdaki soru işaretlerini artırıyor ama

When we say that our heads are completely confused

tam böyle kafamız allak bullak oldu derken

The magnets on their heads were responsible for that.

Bunun için onların başlarındaki mıknatıslar sorumluydu.

Give me a heads-up if you hear anything!

Bir şey duyarsan bana haber ver!

Mating over, she now heads underground to lay her eggs...

Çiftleşme sona erdi. Yumurtalarını bırakmak için yerin altına gidiyor.

...the unorthodox ones who did not... Who used their heads,

Düzene karşıydık. Kafamızı kullanıyorduk,

The typhoon is gaining strength as it heads for Kyushu.

Tayfun Kyushu'ya doğru giderken güç kazanıyor.

I intend to hammer this idea into the student's heads.

Ben bu fikri öğrencilerin kafalarına işlemek niyetindeyim.

I can't make heads or tails of what you said.

Ne söylediğini anlayamıyorum.

The cow gave birth to a calf with two heads.

İnek, çift başlı bir buzağı doğurdu.

This is how we should protect our heads with our hands

ellerimizle başımızı bu şekilde korumalıyız

- Two heads are better than one.
- It takes two to tango.

Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

In Islam, women should cover their heads when they go out.

İslam'da kadınların dışarı çıktıklarında başlarını örtmeleri gerekir.

Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.

Batılı ülkeler doları güçlendirmek için kafa kafaya vermek zorundalar.

If I don't get my wallet back by tomorrow, heads will roll!

Yarına kadar cüzdanımı geri almazsam, çok canlar yanacak.

- The bus driver told the pupils to keep their heads inside the bus.
- The bus driver warned the pupils not to stick their heads out the window.

Otobüs şoförü öğrencileri başlarını pencereden dışarı çıkarmamaları için uyardı.

The bus driver told the pupils to keep their heads inside the bus.

Otobüs sürücüsü öğrencilere başlarını otobüsün içinde tutmalarını söyledi.

With the magnets mounted on their heads, they were unable to find their way home.

Başlarına monte edilmiş mıknatıslarla evlerine giden yolu bulamadılar.

None of the former heads of state improved the standard of living of the French.

Eski devlet başkanlarının hiçbiri Fransızların yaşam standardını iyileştirmedi.

Tom can't stand the hot and muggy summers here, so he heads for the mountains.

Tom buradaki sıcak ve bunaltıcı yazlara dayanamıyor bu yüzden dağlara gidiyor.

He gave instructions to the trainees, but they couldn't make heads or tails of them.

O stajyerlere talimatları verdi fakat onlar talimatlarla ilgili karar veremediler.

I admit he's smart, but does he have to talk over everyone's heads all the time?

Onun akıllı olduğunu kabul ediyorum ama o her zaman karşısındakinin anlayamayacağı şekilde konuşmak zorunda mı?

Sooner or later, bankruptcy hangs over our heads and we will all die penniless like beggars.

Er ya da geç, iflaslar başımızın üzerinde asılı ve biz hepimiz dilenciler gibi parasız öleceğiz.

We all know that blue-eyed red-heads are sensitive to sunshine, burning more readily than darkskinned people.

Biz koyu tenli insanlardan daha kolayca yanan mavi gözlü kırmızı saçlı kimselerin güneş ışığına karşı duyarlı olduğunu hepimiz biliyoruz.

And a river went out of the place of pleasure to water paradise, which from thence is divided into four heads.

Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.

They all have arms, legs, and heads, and they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.

Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.

You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundred heads of cattle and twenty racehorses...

Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...

- I can't make heads or tails of what you say.
- I can't make head or tail of what you say.
- I can't understand what you're saying.

Seni anlamıyorum.

- I can't make heads or tails of what you said.
- I can't make head or tail of what you say.
- I can't understand what you're saying.

Ne söylediğini anlayamıyorum.

There were once a Scotsman and an Englishman and an Irishman serving in the army together, who took it into their heads to run away on the first opportunity they could get.

Bir zamanlar elde ettikleri ilk fırsatta kaçmayı kafalarına koyan bir İskoçyalı ve bir İngiliz ve bir İrlandalı orduda birlikte hizmet ediyorlardı.