Translation of "Harsh" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Harsh" in a sentence and their turkish translations:

You're harsh.

Sen sertsin.

That was harsh.

O kırıcıydı.

Tom was harsh.

Tom sertti.

It's harsh, but fair.

Kırıcı ama adil.

She's a harsh critic.

O sert bir eleştirmen.

Don't use harsh language.

Kırıcı bir dil kullanmayın.

His childhood was harsh.

Onun çocukluğu zordu.

That was very harsh.

O çok haşindi.

The world is harsh.

Dünya acımasız.

- I think Tom is harsh.
- I think that Tom is harsh.

Tom'un acımasız olduğunu düşünüyorum.

The environment was extremely harsh,

Çevre son derece acımasızdı,

He is a harsh critic.

O sert bir eleştirmen.

The surrender terms were harsh.

Teslim şartları ağır idi.

Isn't that a little harsh?

Bu biraz sert değil mi?

Sorry for the harsh words.

Sert kelimeler için özür dilerim.

If the climate is harsh and severe, the people are also harsh and severe.

Eğer iklim sert ve şiddetli ise, insanlar da sert ve şiddetlidir.

The sea is a harsh mistress.

Deniz haşin bir metrestir.

The coming winter will be harsh.

Önümüzdeki kış sert olacaktır.

We had an especially harsh winter.

Biz özellikle sert bir kış geçirdik.

This country has a harsh climate.

Bu ülkenin sert bir iklimi var.

- It was cruel.
- That was harsh.

Zalimdi.

Tom answered with a harsh laugh.

Tom sert bir kahkahayla cevap verdi.

Teenagers must adapt to today's harsh realities.

Gençler bugünün acımasız gerçeklerine uymalılar.

Perhaps I was too harsh on Tom.

Belki Tom'a karşı çok serttim.

We must adapt to today's harsh realities.

Bugünün sert gerçeklerine adapte olmalıyız.

Don't you think that's a little harsh?

Onun biraz sert olduğunu düşünmüyor musun?

You don't have to be so harsh.

Bu kadar sert olmak zorunda değilsin.

At Seville, though avoiding harsh measures where possible.

yönetti, ancak mümkün olduğunca sert önlemlerden kaçındı.

- The world is harsh.
- The world is cruel.

Dünya acımasız.

Traffic noise is very harsh to the ear.

Trafik gürültüsü kulak için çok sert.

I hope my last mail didn't sound too harsh.

Benim son postanın çok sert görünmediğini umuyorum.

I couldn't sleep well because of a harsh dream.

Kötü bir rüyadan dolayı iyi uyuyamadım.

In the 1880's, this was a harsh frontier town.

1880'lerde burası haşin bir sınır kasabasıydı.

In harsh environments like this one, the terrain can be unforgiving.

Burası gibi zorlu ortamlarda arazi çok zalim olabilir.

She grew up in the harsh environment of New York City.

New York şehrinin sert ortamında büyüdü.

- Tom's strict.
- Tom is harsh.
- Tom is inflexible.
- Tom is strict.

Tom serttir.

Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.

Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.

- Don't be so hard on yourself.
- Don't be so harsh on yourself.

Kendine bu kadar sert olma.

These marriage contracts, which they faced with severe ridicule and harsh criticism, as

ciddi alay ve sert eleştirilerle karşı karşıya kaldıkları bu evlilik sözleşmelerinin resimlerini

The harsh climate has not prevented Texas from becoming the 12th largest economic power

Sert iklim Teksas'ı dünyadaki 12'nci büyük ekonomik güç olmasını

What remains in our minds from this movie is the harsh Kerim and marten Selim

bu filmden aklımızda kalan şey ise gaddar Kerim ile sansar Selim

They suffered the harsh impact of Hurricane Maria, but also because a few months before,

Kasırrganın sert etkisine maruz kaldılar ama aynı zamanda birkaç ay önce

And theirs too. The only way to survive these harsh winter nights is by sticking together.

Onların hayatını da. Bu çetin kış gecelerinden sağ çıkmanın tek yolu sıkı sıkıya sarılmak.

Caribou can see ultraviolet light. This ability is crucial to their survival in a harsh Arctic environment.

Caribou ultraviyole ışığı görebilir. Bu yetenek sert Arktik ortamda yaşamaları için hayati önem taşımaktadır.

- Tom was tough.
- Tom was harsh.
- Tom used to be tough.
- Tom was aggressive.
- Tom has been tough.

Tom sertti.

In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air.

Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.