Translation of "Fancy" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Fancy" in a sentence and their turkish translations:

- It's not too fancy.
- It isn't too fancy.

Bu çok süslü değil.

Fancy a drink?

Bir içki ister misin?

Fancy seeing you here.

Seni burada görmek şaşılacak şey!

Anyone fancy a cuppa?

Bir fincan çay isteyen biri var mı?

Do you fancy anyone?

Birinden hoşlanıyor musun?

It wasn't anything fancy.

O, fantezi bir şey değildi.

Using Photoshop and fancy lenses,

telaş içinde, Fotoşop ve süslü lensler kullanarak

Love is just a fancy.

Aşk sadece bir fantezidir.

I do not fancy romantic comedies.

Romantik komedilerin hayranı değilim.

I don't have a fancy car.

- Benim süslü bir arabam yok.
- Benim lüks bir arabam yok.

First, a word about my fancy wheels.

Öncelikle şık aracım hakkında birkaç söz.

You don't need to wear anything fancy.

Süslü bir şey giymene gerek yok.

A dragon is a creature of fancy.

Bir ejderha hayali bir yaratıktır.

I don't want a big, fancy wedding.

Büyük süslü bir düğün istemiyorum.

These pants are too fancy for me.

Bu pantolon benim için çok süslü.

Tom and Mary stayed in a fancy hotel.

Tom ve Mary süslü bir otelde kaldı.

I fancy I know this feeling of relief.

Bu rahatlama duygusunu biliyorum diye hayrete düşüyorum.

Somehow I have taken a fancy to that girl.

Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.

Have you ever wanted to have a fancy car?

Hiç lüks bir araba sahibi olmak istedin mi?

- He has a great fancy for travelling.
- He loves traveling.

- O seyahati sever.
- O, seyahat yapmayı sever.

Tom took Mary to a fancy restaurant on their anniversary.

Tom evlilik yıl dönümlerinde Mary'yi süslü bir restorana götürdü.

Tom made a reservation at a fancy restaurant for Valentine's day.

Tom sevgililer günü için süslü bir restoranda bir rezervasyon yaptırdı.

Let's go to that fancy restaurant for dinner instead of lunch.

O gösterişli lokantaya öğlen değil, akşam yemeği için gidelim.

Hello! Fancy meeting you here! It's a small world, isn't it?

- Selam! Seni burada göreceğim aklımın ucundan geçmezdi! Dünya küçük, değil mi?
- Selam! Seni burada göreceğime dünyada inanmazdım! Dünya küçük, değil mi?

- He has a great fancy for travelling.
- He loves taking trips.

- O seyahat etmeyi sever.
- Gezmeyi sever.

This is a fancy way of saying that we study the anatomy --

Bu; evrim ağacında, dinozorların yaşayan mirasçılarının anatomilerini --

He bought that house because his wife took a fancy to it.

O, karısı hoşlandığı için o evi satın aldı.

Bob mounted the portrait in a fancy frame, but it was upside down.

Bob portreyi hoş bir çerçeve ile çerçeveledi fakat o tepetaklak olmuştu.

- He has a great fancy for travelling.
- He really likes traveling a lot.

O, seyahat etmeyi gerçekten çok sever.

It would be nice to eat at a fancy restaurant for a change.

Değişiklik olsun diye süslü bir restoranda yemek yemek güzel olurdu.

Tom and Mary went to a fancy restaurant to celebrate their wedding anniversary.

Tom ve Mary evlilik yıldönümlerini kutlamak için lüks bir restorana gittiler.

Mary's husband took her to the fancy French restaurant for their belated anniversary dinner.

Mary'nin kocası geçmiş yıl dönümü yemekleri için onu lüks bir Fransız restoranına götürdü.

My car isn't fancy, but it gets me from point A to point B.

Arabam lüks değil ama beni A noktasından B noktasına götürüyor.

- I don't fancy that idea.
- I don't like this idea.
- I don't like that idea.

Bu fikir hoşuma gitmiyor.

- I cannot fancy going out in this weather.
- I can't imagine going out in this weather.

Bu havada dışarı çıkmayı hayal bile edemiyorum.

- Do you fancy going for a bike ride?
- Would you like to go for a bike ride?

Bisiklete binmeye gitmek ister misin?

I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house.

Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.

- He has a great fancy for travelling.
- He loves traveling.
- He loves taking trips.
- He really likes traveling a lot.

Onun seyahat için büyük bir merakı var.

Burn the candles, use the nice sheets, wear the fancy lingerie. Don't save it for a special occasion. Today is special.

Mumlar yakın, güzel çarşaflar kullanın, fantezi iç çamaşırı giyin. Özel bir gün için saklamayın. Bugün özeldir.

"Tom, do you fancy a game of chess?" "No, not any more today, Mary. I'm tired and I want to go to bed."

"Tom, satranç oynamak ister misin?" "Hayır, bugün değil, Mary, yorgunum ve yatmak istiyorum."

- I should never have thought they would take such a fancy to their teacher.
- I never thought that they would like their teacher so much.

Onların öğretmenlerini o kadar çok seveceklerini düşünmemiştim.

- Want a drink?
- Would you like anything to drink?
- Do you need something to drink?
- Do you feel like a drink?
- Do you fancy a drink?

İçecek bir şeye ihtiyacın var mı?