Translation of "Encouraged" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Encouraged" in a sentence and their turkish translations:

- Nobody encouraged her.
- Nobody encouraged him.
- No one encouraged him.

Hiç kimse onu teşvik etmedi.

I'm encouraged.

Ben teşvik ediyorum.

- No one encouraged her.
- Nobody encouraged her.

Hiç kimse onu teşvik etmedi.

Nobody encouraged him.

Hiç kimse onu teşvik etmedi.

Contributions are encouraged.

Katılımlar teşvik edilmektedir.

Tom encouraged Mary.

Tom, Mary'yi teşvik etti.

- Nobody encouraged Tom to study.
- Nobody encouraged Tom to work.

Kimse Tom'u çalışmaya teşvik etmedi.

My friends encouraged me.

Arkadaşlarım beni teşvik etti.

Tom encouraged our efforts.

Tom çabalarımızı destekledi.

No one encouraged Tom.

Hiç kimse Tom'u teşvik etmedi.

Tom always encouraged me.

- Tom her zaman beni teşvik etti.
- Tom hep beni teşvik etti.

Tom should be encouraged.

Tom'un teşvik edilmesi gerekir.

I was very encouraged.

Ben çok teşvik edilmişim.

No one encouraged her.

Kimse onu teşvik etmedi.

Early registration is encouraged.

Erken kayıt teşvik edilir.

People should be encouraged.

İnsanların cesaretlendirilmeleri gerekir.

Why are you encouraged?

Neden teşvik ediyorsun?

I always encouraged Tom.

Ben her zaman Tom'u teşvik ettim.

No one encouraged him.

Hiç kimse onu teşvik etmedi.

Children should always be encouraged.

Çocukların daima teşvik edilmesi gerekir.

He was encouraged by his success.

Başarısı onu teşvik etti.

His success encouraged me very much.

Onun başarısı beni çok cesaretlendirdi.

I encouraged Tom to do it.

Onu yapması için Tom'u teşvik ettim.

I encouraged Tom to be himself.

Tom'u kendi olması için teşvik ettim.

I encouraged Tom to learn French.

Tom'u Fransızca öğrenmesi için teşvik ettim.

I encouraged Tom to study harder.

Tom'u daha çok çalışması için teşvik ettim.

Tom encouraged me to learn French.

- Tom Fransızca öğrenmemi teşvik etti.
- Tom beni Fransızca öğrenmeye teşvik etti.

Do you feel more encouraged now?

Kendini daha çok teşvik edilmiş hissediyor musun?

Tom encouraged me to try again.

Tom beni bunu tekrar yapmam için teşvik etti.

I was encouraged by his words.

Onun sözleriyle cesaretlendirildim.

She was encouraged by the news.

O, haber tarafından cesaretlendirildi.

Bilingual teenagers are encouraged to apply.

İki dilli gençler başvurmak için teşvik edilmektedir.

Tom and Mary encouraged each other.

Tom ve Mary birbirlerini cesaretlendirdiler.

He encouraged me to try again.

Onu tekrar denemem için beni cesaretlendirdi.

Tom encouraged Mary to try again.

Tom, tekrar denemesi için Mary'yi cesaretlendirdi.

Tom encouraged Mary to do that.

Tom Mary'yi onu yapmaya teşvik etti.

Tom encouraged Mary to keep writing.

Tom Mary'yi yazmaya devam etmesi için teşvik etti.

Tom and I encouraged each other.

Tom ve ben birbirimizi teşvik ettik.

Tom encouraged us to do that.

Tom bunu yapmamız için teşvik etti.

Tom encouraged me to do that.

Tom bunu yapmam için teşvik etti.

Tom encouraged Mary to write songs.

Tom Mary'yi şarkılar yazmaya teşvik etti.

encouraged teachers so don't stay with EBA

öğretmenleri teşvik etti yani EBA ile kalmayın dedi

The teacher encouraged me to study abroad.

Öğretmen beni yurt dışında eğitim için teşvik etti.

The professor encouraged me in my studies.

Profesör çalışmalarımda beni teşvik etti.

My teacher encouraged me in my studies.

Öğretmenim, çalışmalarımda beni teşvik etti.

She encouraged him to write a novel.

Bir roman yazması için onu teşvik etti.

My friends encouraged me to learn German.

Arkadaşlarım Almanca öğrenmek için beni yüreklendirdi.

People were even encouraged to play football.

İnsanlar futbol oynamaya bile teşvik edildi.

Authorities in space colonies encouraged larger families.

Uzay kolonilerinde yetkililer daha büyük aileleri teşvik etti.

He encouraged his son to study harder.

O, daha çok çalışması için oğlunu teşvik etti.

I encouraged Tom to exercise more often.

Tom'u daha sık egzersiz yapması için teşvik ettim.

Nobody encouraged Tom to work any harder.

Hiç kimse Tom'u daha çok çalışması için teşvik etmedi.

Tom encouraged his son to study French.

Tom oğlunu Fransızca öğrenmesi için yüreklendirdi.

Dan encouraged Linda to report the rape.

Dan, Linda'yı zinayı bildirmesi için teşvik etti.

Tom encouraged me to apply to Harvard.

Tom, Harvard'a başvurmam için beni yüreklendirdi.

We are encouraged to use our imagination.

Bizi hayal gücümüzü kullanmaya teşvik ettiler.

She encouraged her children to learn Finnish.

O, çocuklarını Fince öğrenmesi için cesaretlendirdi.

Tom's mother constantly encouraged him to study.

Tom'un annesi Tom'u çalışması için sürekli teşvik etti.

I encouraged Tom to stay in college.

Ben Tom'u üniversitede kalması için teşvik ettim.

George encouraged Ellie to study hard again.

George Ellie'yi daha çok çalışması için teşvik etti.

Tom encouraged Mary to write a novel.

Tom Mary'yi bir roman yazması için teşvik etti.

Tom encouraged Mary to take ukulele lessons.

Tom Mary'yi ukelele dersleri alması için teşvik etti.

Tom encouraged Mary to leave right away.

Tom Mary'yi hemen yola çıkması için teşvik etti.

Fadil encouraged Dania to go to college.

Fadıl, Dania'yı üniversiteye gitmeye teşvik etti.

Tom encouraged Mary to go to college.

Tom, Mary'yi üniversiteye gitmesi için cesaretlendirdi.

Sami always encouraged people to quit smoking.

Sami her zaman insanları sigarayı bırakmaları için teşvik etmiştir.

Tom encouraged Mary to go to Boston.

Tom Mary'yi Boston'a gitmeye teşvik etti.

Tom encouraged me to go to Boston.

Tom beni Boston'a gitmem için teşvik etti.

And that encouraged me and gave me hope.

ve bu, bana çok cesaret ve umut verdi.

Napoleon also encouraged  Davout to marry Aimée Leclerc,  

Napolyon ayrıca Davout'u Pauline Bonaparte'ın

My teacher encouraged me to fulfill my ambitions.

Öğretmenim emellerimi yerine getirmek için beni teşvik etti.

He encouraged his son to do something great.

Büyük bir şey yapmak için oğlunu teşvik etti.

His advice encouraged me to try it again.

Tavsiyesi tekrar denemem için beni yüreklendirdi.

My father encouraged me to study the piano.

Babam piyano çalışmam için teşvik etti.

I'm not too encouraged by what I've seen.

Ben gördüğüm tarafından çok teşvik edilmiş değilim.

Many people encouraged me to fulfill my ambitions.

Birçok kişi tutkularımı gerçekleştirmem için beni teşvik etti.

Dan encouraged Linda to write to her father.

Dan babasına yazması için Linda'yı teşvik etti.

Tom encouraged Mary to write about her experiences.

Tom, deneyimleri hakkında yazması için Mary'yi teşvik etti.

Learning should not be forced, but rather encouraged.

Öğrenme zorlanılmamalı fakat teşvik edilmeli.

Tom encouraged Mary to buy a hybrid car.

Tom Mary'yi bir hibrid otomobil satın alması için teşvik etti.

I am encouraged by his progress in class.

Onun sınıftaki gelişimi beni cesaretlendiriyor.

Tom encouraged Mary to apply for the job.

Tom Mary'yi işe başvurması için teşvik etti.

- My father encouraged me to study the piano.
- My father encouraged me to learn how to play the piano.

Babam beni piyano çalmayı öğrenmek için cesaretlendirdi.

Women are being encouraged to fear and distrust men,

Kadınlar erkeklerden korkmaya ve onlara güvenmemeye özendiriliyor

Her success encouraged me to try the same thing.

Onun başarısı benim de aynı şeyi yapmamı teşvik etti.

All my friends encouraged me to try my best.

Tüm arkadaşlarım beni elimden gelenin en iyisini yapmaya teşvik etti.

What the teacher said encouraged Mary to study harder.

Öğretmenin söylediği Mary'yi daha çok çalışmaya teşvik etti.

Learning should not be forced. Learning should be encouraged.

Öğrenme zorlanılmamalıdır. Öğrenme teşvik edilmelidir.

Caesar encouraged the soldiers and committed them to battle.

Sezar askerleri teşvik etti ve onları savaşmaya adamıştı.

The teacher encouraged me to read, write and speak.

Öğretmen beni okumam, yazmam ve konuşmam için teşvik etti.

Tom encouraged Mary to learn how to speak French.

Tom Mary'yi Fransızca konuşmayı öğrenmesi için teşvik etti.

Tom encouraged Mary to turn herself in to the police.

Tom Mary'yi kendini polise ihbar etmesi için cesaretlendirdi.

They were encouraged not to let their cattle roam freely.

Sığırlarının serbestçe başıboş gezinmelerine izin vermemeleri teşvik edildi.

Sami encouraged tolerance and dialogue between Muslims and non-Muslims.

Sami Müslüman olanlarla olmayanlar arasında diyalog ve hoşgörü olmasından yanaydı.

Tom encouraged Mary to write a letter to her parents.

- Tom, Mary'yi anne ve babasına mektup yazması için teşvik etti.
- Tom, Mary'yi anne ve babasına mektup yazması için yüreklendirdi.

Yanni actively encouraged kids from rough neighborhoods to play soccer.

Yanni gariban mahallelerdeki çocukları futbola yönlendirmek için gayret sarf ediyordu.

Have you ever encouraged your children to go on a diet?

Sen hiç diyete gitmeleri için çocuklarını teşvik ettin mi?