Translation of "Confusing" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Confusing" in a sentence and their turkish translations:

- That's confusing.
- This is confusing.
- It's confusing.

Bu kafa karıştırıcı.

That's confusing.

O kafa karıştırıcı.

- You are confusing me.
- You're confusing me.

Kafamı karıştırıyorsun.

- This is very confusing.
- This is so confusing.

Bu çok kafa karıştırıcı.

- It was very confusing.
- He was very confusing.

O çok kafa karıştırıcıydı.

- It was very confusing.
- She was very confusing.

O çok kafa karıştırıcıydı.

It's very confusing.

O çok kafa karıştırıcı.

Everything seems confusing.

Her şey kafa karıştırıcı görünüyor.

It's really confusing.

Bu gerçekten kafa karıştırıcı.

You're confusing Tom.

Tom'un kafasını karıştırıyorsun.

That sounds confusing.

O kafa karıştırıcı görünüyor.

Isn't that confusing?

O kafa karıştırıcı, değil mi?

This is confusing.

Bu kafa karıştırıcı.

Is this confusing?

Bu kafa karıştırıcı mı?

You're confusing them.

Onların kafasını karıştırıyorsun.

You're confusing him.

Onun kafasını karıştırıyorsun.

Everything is confusing.

- Her şey kafa karıştırıyor.
- Her şey kafa karıştırıcı.

His words are confusing.

Onun sözleri kafa karıştırıcı.

It's frustrating and confusing.

Bu sinir bozucu ve kafa karıştırıcı.

It's all very confusing.

Bunun hepsi çok kafa karıştırıcı.

This explanation sounds confusing.

Bu açıklama şaşırtıcı gibi geliyor.

It was very confusing.

O çok kafa karıştırıcıydı.

Am I confusing you?

Kafanı karıştırıyor muyum?

That would be confusing.

Bu kafa karıştırıcı olurdu.

It would be confusing.

Bu kafa karıştırıcı olur.

You're really confusing me.

Gerçekten kafamı karıştırıyorsun.

This is so confusing.

Bu çok kafa karıştırıcı.

That can be confusing.

Bu kafa karıştırıcı olabilir.

It's definitely very confusing.

Bu kesinlikle kafa karıştırıcı.

The reports were confusing.

Raporlar kafa karıştırıcıydı.

Their explanation was confusing.

Onların açıklamaları kafa karıştırıcı.

That must be confusing.

Bu kafa karıştırıcı olmalı.

Tom's explanation was confusing.

Tom'un açıklaması kafa karıştırıcıydı.

Tom found it confusing.

Tom bunu kafa karıştırıcı buldu.

It was frustrating and confusing.

Sinir bozucu ve kafa karıştırıcıydı.

You're confusing me with Tom.

Sen beni Tom'la karıştırıyorsun.

That must be rather confusing.

Bu oldukça kafa karıştırıcı olmalı.

Is this confusing to you?

Bu senin için kafa karıştırıcı mı?

Four-dimensional space is confusing.

Dört boyutlu uzay, kafa karıştırıcıdır.

It wasn't confusing at all.

Hiç de kafa karıştırıcı değildi.

This is all very confusing.

Bunların hepsi çok kafa karıştırıcı.

This is a little confusing.

Bu biraz kafa karıştırıcı.

It was a confusing time.

O kafa karıştırıcı bir zamandı.

It was confusing to me.

Bu benim kafamı karıştırıyordu.

Tom's explanation was very confusing.

Tom'un açıklaması çok kafa karıştırıcıydı.

Stereotypes are confusing and misleading.

Klişeler kafa karıştırıcı ve yanıltıcıdır.

I'm always confusing John with Paul.

Ben her zaman, John'u Paul ile karıştırıyorum.

It can be confusing at first.

O ilk başta kafa karıştırıcı olabilir.

At first, things were very confusing.

İlk başta, işler çok kafa karıştırıcıydı.

This must be confusing to you.

Bu senin için kafa karıştırıcı olmalı.

Life is full of confusing things.

Hayat kafa karıştırıcı şeylerle dolu.

It can be a little confusing.

Bu biraz kafa karıştırıcı olabilir.

I don't understand this confusing grammar question.

Ben bu kafa karıştırıcı gramer sorusunu anlamıyorum.

It's all a little confusing, isn't it?

Bunun hepsi biraz kafa karıştırıcı, değil mi?

- I find this puzzling.
- I find this confusing.

Bunu şaşırtıcı buluyorum.

You know, it's such a confusing type of terrain.

Çok kafa karıştırıcı bir arazi.

I know how confusing this must be for you.

Bunun senin için ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum.

I finally found my way out of the confusing maze.

- En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- Sonunda kafa karıştırıcı labirentin çıkış yolumu buldum.

- This is disturbing.
- That's disturbing.
- That's confusing.
- That is disturbing.

Bu rahatsız edici.

Now you just see how confusing all of these slot canyons are.

Bu kanyonların ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu görüyorsunuz.

In May, a confusing order to Marshal  Ney contributed to his late arrival at  

Mayıs ayında, Mareşal Ney'e kafa karıştıran bir emir , Bautzen Savaşı'na geç gelmesine

We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.

Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.