Translation of "Bail" in Turkish

0.023 sec.

Examples of using "Bail" in a sentence and their turkish translations:

The Bail Project,

Kefalet Projesi,

Tom jumped bail.

Tom kefaletle bırakılmışken kaçtı.

I jumped bail.

Ben mahkeme huzuruna çıkmadım.

Tom can't afford bail.

Tom'un kefalete gücü yetmez.

Tom is arranging bail.

Tom kefalet düzenliyor.

The defense has requested bail.

Savunma kefalet istedi.

Fadil was released on bail.

Fadıl kefaletle serbest bırakıldı.

Each bail project site will be staffed by a team of bail disrupters.

Her bölge, kefalet karşıtlarından oluşan bir ekiple donatılacak.

And that price is called bail.

Bu bedele kefalet deniyor.

But when the fund pays bail,

Ancak fon kefaletlerini ödediğinde

Don't you dare bail on me.

Sakın beni ekme.

Tom is currently free on bail.

Tom şu anda kefaletle serbest.

Tom has been released on bail.

Tom kefaletle serbest bırakıldı.

Are there because they cannot pay bail.

kefalet ödeyemedikleri için oradalar.

Where a judge set 500 dollars bail.

bir hakim 500 dolar kefalet belirledi.

That's where The Bail Project comes in.

Bu noktada projemiz devreye giriyor.

And a growing network of bail disrupters

ve büyük hayallerle savaşmaya hazır

But $ 1 million is released on bail

Fakat 1 milyon dolar kefaletle serbest kalıyor

Layla's bail cost Sami everything he had.

Leyla'nın kefaleti Sami'ye sahip olduğu her şeye mal oldu.

What's more, if you're held in jail on bail,

Dahası, eğer kefaletle hapiste tutuluyorsanız

The targeting of black communities through predatory practices like bail.

kefalet gibi düşmanca uygulamalarına izin vermiş olacağız.

Bail was never intended to hold people in jail cells.

Hiçbir zaman insanları hapiste tutmak için tasarlanmadı.

And the Bronx Freedom Fund intervened and paid his bail.

Bronx Özgürlük Fonu müdahele etti ve kefaletini ödedi.

Who are held in jail on bail bondage, right now --

kefalet esaretiyle hapis yatan o insanlar

One bail at a time, for as long it takes,

ne kadar sürerse, her seferinde bir kefalet

Tom is stuck in jail because he can't afford bail.

Kefalete gücü yetmediği için Tom hapishanede mahsur kaldı.

Tom has been arrested and is being held without bail.

Tom tutuklandı ve kefaletsiz tutuluyor.

How many of us bail after the first bit of adversity?

Kaçımız ilk ufak zorluktan sonra pes ediyoruz?

Now, bail was actually created as a form of conditional release.

Kefalet aslında bir çeşit şartlı tahliye olarak yaratılmıştı.

If you can't make bail, you'll have to stay in jail.

Eğer kefalet ödeyemezsen hapishanede kalmak zorunda kalacaksın.

And if you are black or Latino and cash bail has been set,

Siyahi veya Latinseniz ve kefalet belirlendiyse

Tom has to wear an ankle monitor bracelet while he's out on bail.

Tom, kefaletle çıktığı sırada ayak bileği monitör bileziği takmak zorundadır.

We knew that bail money comes back at the end of a criminal case,

Kefalet parasının bir ceza davası sonunda geldiğini biliyorduk,

This is why when a CHAEBOL as big as DAEWOO went bankrupt, no one came to bail them out.

Bu yüzden DAEWOO gibi büyük bir CHAEBOL battığında, kimse onları kurtarmaya kimse gelmedi.