Translation of "Afford" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Afford" in a sentence and their turkish translations:

- Can we afford it?
- Can we afford this?
- Can we afford that?

Onu göze alabilir miyiz?

- We cannot afford it.
- We can't afford it.

- Buna gücümüz yetmez.
- Bunu göze alamayız.

- I cannot afford the time.
- I can't afford the time.

Ben zamanı göze alamam.

- Can we really afford it?
- Can we really afford that?

Bunu gerçekten göze alabilir miyiz?

- I cannot afford a holiday.
- I can't afford a holiday.

Bir tatile parasal gücüm yetemez.

- They can't afford a holiday.
- They cannot afford a holiday.

Tatile verecek paraları yok.

We can't afford that.

Onu göze alamayız.

I can't afford that.

Ona gücüm yetmez.

Tom can't afford it.

Tom'un ona gücü yetmez.

I can't afford it.

Ona gücüm yetmez.

Can we afford it?

Buna gücümüz yeter mi?

We can't afford mistakes.

Biz hataları göze alamayız.

You can't afford this.

- Bunu göze alamazsın.
- Sen bunu karşılayamazsın.

We couldn't afford it.

Onu göze alamadık.

Can we afford this?

- Buna gücümüz yeter mi?
- Bunu göze alabilir miyiz?

They can't afford it.

Onlar bunu göze alamaz.

We can't afford this.

Bunu göze alamayız.

Can you afford it?

Bunu göze alabilir misin?

Can I afford it?

Ben bunu göze alabilir miyim?

Who can afford this?

Bunu kim göze alabilir?

What can you afford?

Neyi göze alabilirsin?

Can you afford that?

Onu göze alabilir misin?

Can Tom afford that?

Tom'un buna parası yeter mi?

Tom can't afford this.

Tom bunu göze alamaz.

Tom can't afford bail.

Tom'un kefalete gücü yetmez.

I can afford it.

Buna mali gücüm yetebilir.

Tom can't afford that.

Tom'un ona parası yetmez.

Tom can't afford both.

Tom'un her ikisine gücü yetmez.

They can afford it.

Bunu göze alabilirler.

She can't afford it.

Onu ödeyemez.

He cannot afford it.

O, onu göze alamaz.

She couldn't afford it.

O bunu göze alamazdı.

I can't afford this.

Bunu göze alamam.

I can't afford both.

Her ikisini de göze alamam.

Sami can't afford this.

Sami bunu karşılayamaz.

Sami couldn't afford that.

Sami'nin ona gücü yetmezdi.

- He cannot afford to marry.
- He can't afford to get married.

O evlenmeyi göze alamaz.

If you can't afford travel insurance, then you can't afford to travel.

Eğer seyahat sigortasını göze alamıyorsanız öyleyse seyahat yapmayı göze alamazsınız.

- Tom couldn't afford to hire a lawyer.
- Tom couldn't afford a lawyer.

Tom bir avukat tutmayı göze alamadı.

That Hannibal can ill afford.

Hannibal'ın başa çıkamayacağı bir durumdur bu.

I still can't afford it.

Hâlâ bunu göze alamam.

He cannot afford a holiday.

O bir tatil yapmayı göze alamaz.

Tom still can't afford it.

Tom hâlâ buna gücü yetmiyor.

Can we afford it now?

Onu şimdi göze alabilir miyiz?

Tom can't afford a lawyer.

Tom bir avukat tutmayı göze alamaz.

We can't afford another failure.

Biz başka bir başarısızlığı göze alamayız.

I can't afford to go.

Gitmeyi göze alamıyorum.

Can we afford all this?

Bütün buna gücümüz yeter mi?

I can't afford to retire.

Ben emekli olmayı göze alamam.

You can't afford that one.

Onu göze alamazsın.

Can we really afford that?

Gerçekten ona paramız yeter mi?

I can't afford another operation.

Ben başka bir operasyonu göze alamam.

We can't afford that anymore.

Biz artık bunu göze alamayız.

Tom can't afford that luxury.

O kadar lükse Tom'un gücü yetmez.

Who can afford this anymore?

Buna artık kimin gücü yetebilir?

Who can afford these prices?

Bu fiyatları kim göze alamaz?

We can't afford another war.

Başka bir savaşa gücümüz yetemez.

I couldn't afford a lawyer.

- Avukata param yetmedi.
- Bir avukat tutmaya param yetmedi.

I can't afford the fees.

Ben harçları göze alamam.

I cannot afford long vacations.

Uzun tatillere maddi gücüm yetmez.

I can't afford a lawyer.

Ben bir avukatı göze alamam.

He can't afford to retire.

Onun emekli olmak için parası yetmez.

I can't afford a car.

Ben bir araba almayı göze alamam.

Everyone can't afford a car.

Herkes bir araba alamıyor.

He cannot afford to marry.

Onun evlenmeye gücü yetmiyor.

Tom couldn't afford a lawyer.

Tom bir avukatı göze alamadı.

Tom can't afford to retire.

Tom emekli olmayı göze alamaz.

How do people afford that?

İnsanlar onu nasıl göze alır?

Can you afford to quit?

Bırakmayı göze alabilir misin?

Sami couldn't afford an attorney.

Sami bir avukat tutmaya gücü yetmedi.

- I can't afford to buy it.
- I can not afford to buy it.

Ben onu almayı göze alamam.

- I can't afford to pay so much.
- I cannot afford to pay so much.

O kadar çok ödemeyi göze alamam.

- I cannot afford to keep a car.
- I can't afford to keep a car.

Bir araba almayı göze alamam.

- I cannot afford to buy a car.
- I can't afford to buy a car.

Bir araba satın almaya gücüm yetmez.

Because they can't afford the meds.

acı çekiyor hatta ölüyorlar.

Mom said " We can't afford it

Annem de diyor ki, "Bizim gücümüz ona yetmez,

But we cannot afford this attitude,

Fakat bu duyarsızlığın bedelini ödeyemeyiz

How can you afford another suit?

Diğer takım elbiseye gücün nasıl yetebilir?

I can't really afford the rent.

Ben gerçekten kirayı göze alamıyorum.

I can't afford a new coat.

Ben yeni bir palto almayı göze alamam.

It's a luxury we can't afford.

Karşılayamayacağımız bir lüks.

I can't afford a new car.

- Yeni bir arabayı göze alamam.
- Yeni bir arabaya gücüm yetmez.
- Yeni bir arabaya param yetmez.

I can't afford an alarm system.

Alarm sistemi alacak param yok.

We can't afford any more casualties.

Biz daha fazla kayıpları göze alamıyoruz.

We can't afford any more mistakes.

Biz daha fazla hatayı göze alamayız.

You can't afford to antagonize Tom.

Tom'u kışkırtmayı göze alamazsın.

We can't afford to lose you.

Seni kaybetmeyi göze alamayız.

We can't afford to make mistakes.

Hatalar yapmayı göze alamayız.

We can't afford to take chances.

Riske girme lüksümüz yok.

I can't afford to wait around.

Ben beklemeyi göze alamam.

I can't afford to pay anyone.

Kimseye ödeme yapmayı göze alamam.

Not everyone can afford a car.

Herkesin bir araba almaya gücü yetmez.

I can't afford it right now.

Şu anda bunu göze alamam.