Translation of "At least" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "At least" in a sentence and their turkish translations:

- He might at least apologize.
- He could at least apologize.

En azından özür dileyebilirdi.

The front, at least –

en azından ön -

At least you slept.

Hiç olmazsa uyudun.

At least try it.

En azından dene.

At least answer me.

En azından bana cevap ver.

At least they're honest.

En azından onlar dürüst.

At least he's honest.

O en azından dürüst.

He at least apologized.

En azından özür diledi.

At least be honest.

En azından dürüst ol.

Come at least at six.

- En geç altıda gelin.
- En azından altıda gelin.
- Hiç olmazsa altıda gelin.

She looks at least sixty.

O en az altmış görünüyor.

At least I'll die happy.

En azından mutlu öleceğim.

At least you have options.

En azından seçenekleriniz var.

At least I'm still alive.

En azından ben hâlâ hayattayım.

Aren't you at least curious?

En azından merak etmiyor musunuz?

At least we had fun.

En azından eğlendik.

Tom might at least apologize.

Tom en azından özür dileyebilir.

At least 16,000 of them

En az 16.000 tane

At least you had fun.

En azından eğlendin.

At least we should try.

En azından denemeliyiz.

At least I did something.

En azından bir şey yaptım.

At least Tom is honest.

En azından Tom dürüst.

At least Tom was funny.

En azından Tom komikti.

You could at least try.

- En azından deneyebilirdin.
- En azından deneyebilirdiniz.

You should at least apologize.

En azından özür dilemelisin.

At least I wasn't alone.

En azından yalnız değildim.

At least, I think so.

- En azından öyle, sanırım.
- En azından öyle sanırım.

You could at least knock!

En azından kapıyı çalabilirdin!

Can you at least try?

En azından deneyebilir misin?

At least it wasn't boring.

En azından sıkıcı değildi.

At least that part's true.

En azından bu kısım doğru.

Write at least 250 words.

En az 250 kelime yazın.

He could at least apologize.

O en azından özür dileyebilirdi.

We can at least try.

En azından deneyebiliriz.

Isn't that at least possible?

O en azından mümkün değil mi?

Allow at least three hours.

En az üç saat izin verin.

At least we're not late.

En azından geç kalmıyoruz.

At least it's not raining.

En azından yağmur yağmıyor.

I can at least try.

En azından deneyebilirim.

- You might at least say "thank you."
- You could at least say "thank you".

En azından "teşekkürler" diyebilirdin.

- Can I at least give you a hug?
- Can I at least hug you?

En azından sana sarılabilir miyim?

- Everybody needs at least one close friend.
- Everyone needs at least one close friend.

Herkes en az bir yakın arkadaşa ihtiyaç duyar.

At least from a comedian’s perspective.

en azından bir komedyenin bakış açısından.

At least, that's what we think.

En azından, düşündüğümüz bu.

Would embrace or at least accept

beyaz kimlik politikalarını benimseyeceği

But at least this is working.

Ama en azından işe yarıyor.

I stress at least 2 days

vurguluyorum en az 2 gün

It'll cost at least five dollars.

En az beş dolara mal olur.

I have at least ten books.

En az on kitabım var.

At least thirty students were absent.

En az otuz öğrenci yoktu.

Rebecca has at least two daughters.

Rebecca'nın hiç olmazsa iki kızı var.

At least I can see you.

En azından seni görebiliyorum.

We're safe, at least for now.

En azından şimdilik güvendeyiz.

Let's at least talk about it.

En azından o konuda konuşalım.

At least you didn't steal anything.

En azından bir şey çalmadın.

Can we at least sit down?

- En azından oturabilir miyiz?
- Otursak bari?

At least we'll be safe here.

En azında burada güvende olacağız.

Can we at least hug goodbye?

En azından sarılarak veda edebilir miyiz?

At least try and be careful.

En azından dikkatli olmaya çalış.

Tom has at least 300 books.

Tom'un en az 300 kitabı var.

At least I got something right.

En azından doğru bir şey aldım.

I have to at least try.

En azından denemeliyim.

At least I'm older than you.

En azından senden daha büyüğüm.

At least say you are sorry.

Hiç olmazsa üzgün olduğunu söyle.

Shouldn't we at least call Tom?

En azından Tom'u aramamız gerekmiyor mu?

Tom weighs at least 70 kilograms.

Tom en az yetmiş kilo gelir.

It'll take at least three hours.

En az üç saat sürecektir.

Tom has at least three children.

Tom'un en az üç çocuğu var.

At least they listened to me.

Onlar en azından beni dinledi.

You have at least three options.

En az üç seçeneğin var.

At least give me a chance.

En azından bana bir şans ver.

We need at least another hour.

En azından bir saate daha ihtiyacımız var.

You have to at least try.

En azından denemek zorundasın.

She had at least four faults.

Onun en azından dört hatası vardı.

He's at least twice my age.

O benim yaşımın en az iki katıdır.

At least, no one was hurt.

En azından hiç kimse yaralanmadı.

At least understand the advice first.

En azından önce tavsiyeyi anlayın.

At least Tom won't go hungry.

En azından Tom acıkmayacak.

Tom must be thirty at least.

Tom en az otuz yaşında olmalı.

We have at least three options.

En az üç seçeneğimiz var.

At least you made an effort.

En azından çaba gösterdin.

That's what I think, at least.

En azından öyle düşünüyorum.

At least it's not every day.

En azından her gün değil.

- At least we know Tom is alive.
- At least we know that Tom is alive.

- En azından Tom'un yaşadığını biliyoruz.
- Hiç olmazsa Tom'un hayatta olduğunu biliyoruz.

- Tom should've at least offered to pay.
- Tom should have at least offered to pay.

Tom en azından ödemeyi teklif etmeliydi.

- Tom must've done that at least once.
- Tom must have done that at least once.

Tom bunu en azından bir kere yapmış olmalı.

- Well, at least let me set up the table.
- Well, at least let me set the table.
- At least let me help set the table.

En azından masayı hazırlamaya yardım edeyim.

- Brush your teeth twice a day at least.
- Brush your teeth at least twice a day.

Günde en az iki kez dişlerinizi fırçalayın.

- At least today, has she done something right?
- At least today, has he done something right?

En azından bugün, doğru bir şey yaptı mı?

- That word has at least three different senses.
- That word has at least three different meanings.

- Bu sözcüğün en az üç değişik anlamı var.
- Bu kelime en az üç farklı manaya geliyor.

"Could be worse. At least I'm white."

"Daha kötü olabilirdi. En azından beyazım."

But, at least I know it's there.

Ama en azından orada olduğunu biliyorum.

At least the moth fulfilled his purpose...

Güve, hiç değilse amacını gerçekleştirdi.

But brought at least 100 kilometers away

fakat en az 100 kilometre uzaklıktan getiriliyor