Translation of "Ankle" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Ankle" in a sentence and their turkish translations:

- He sprained his ankle.
- He twisted his ankle.

O, ayak bileğini burktu.

My ankle itches.

Bileğim kaşınıyor.

- I have a broken ankle.
- My ankle is broken.

Ayak bileğim kırıldı.

He sprained his ankle.

O, ayak bileğini burktu.

I twisted my ankle.

Ayak bileğimi burktum.

Tom twisted his ankle.

Tom bileğini burktu.

You sprained your ankle.

Bileğini burktun.

I've hurt my ankle.

Ayak bileğimi incittim.

I sprained my ankle.

Ayak bileğimi burktum.

Tom broke his ankle.

Tom ayak bileğini kırdı.

Tom sprained his ankle.

Tom ayak bileği burktu.

Tom's ankle is broken.

Tom'un ayak bileği kırık.

Anne's ankle was broken.

Anne'in bileği kırılmıştı.

Show me your ankle.

Bana ayak bileğini göster.

The ankle is broken.

Ayak bileği kırılmış.

I hurt my ankle.

Ayak bileğimi incittim.

She showed him her ankle.

O ona ayak bileğini gösterdi.

What happened to your ankle?

Ayak bileğine ne oldu?

Tom has a sprained ankle.

Tom'un burkulmuş bir ayak bileği var.

Didn't Tom break his ankle?

Tom bileğini kırmadı mı?

I have a swollen ankle.

Şiş bir ayak bileğim var.

I have a sprained ankle.

Burkulmuş bir ayak bileğim var.

Tom has twisted his ankle.

Tom ayak bileğini burktu.

- Tom said you sprained an ankle.
- Tom said that you sprained an ankle.

Tom bir ayak bileğini burktuğunu söyledi.

- I think I've sprained my ankle.
- I think that I've sprained my ankle.

Sanırım ayak bileğimi burktum.

I slipped and twisted my ankle.

Ben kaydım ve ayak bileğimi burktum.

Mary is wearing an ankle bracelet.

Mary halhal takıyor.

Tom tripped and sprained his ankle.

Tom'un ayağı takıldı ve ayak bileği burkuldu.

That's when I injured my ankle.

Bu, bileğimi yaraladığım zamandır.

That's where I injured my ankle.

Bileğimi yaraladığım yer bu.

Tom twisted his ankle while hiking.

Tom yürürken ayak bileğini burktu.

Tom sprained his ankle while hiking.

Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu.

How did Tom sprain his ankle?

Tom ayak bileğini nasıl burktu?

Tom sprained his ankle on Monday.

Tom, pazartesi günü ayak bileğini burktu.

This is real ankle-breaking terrain, though.

Burası cidden ayak bileği kırmak için birebir.

Tom reached down and scratched his ankle.

Tom uzandı ve ayak bileğini kaşıdı.

I tripped on a stone, twisting my ankle.

Bir taşa takıldım, ayak bileğimi incittim.

Tom twisted his ankle and it swelled up.

Tom bileğini burktu ve o şişti.

I won't play because I've twisted my ankle.

Bileğimi burktuğum için oynamayacağım.

- Tom noticed Mary had a tattoo on her ankle.
- Tom noticed that Mary had a tattoo on her ankle.

Tom, Mary'nin ayak bileğinde bir dövmesi olduğunu fark etti.

- Tom would've won if he hadn't injured his ankle.
- Tom would have won if he hadn't injured his ankle.

Tom ayak bileğini yaralamasaydı kazanırdı.

Yesterday, I bought ten new pairs of ankle socks.

- Dün, on çift yeni şoset satın aldım.
- Dün, on çift yeni kısa çorap satın aldım.

I tripped on a stone and twisted my ankle.

Ben bir taşın üzerinde takıldım ve bileğimi burktum.

Tom broke his left ankle during a rugby match.

Tom bir ragbi maçı sırasında sol ayak bileğini kırdı.

Tom sprained his ankle two days before the trip.

Tom yolculuğundan iki gün önce ayak bileğini burktu.

- Mary wore an ankle bracelet.
- Mary wore an anklet.

Mary ayak bileğine bir bilezik taktı.

Tom would've won if he hadn't injured his ankle.

Tom ayak bileğini yaralamasaydı kazanırdı.

A sprained ankle disabled him from walking for a month.

Burkulmuş bir ayak bileği onu bir ay yürümekten alıkoydu.

- I could have won the race if I hadn't sprained my ankle.
- I could've won the race if I hadn't sprained my ankle.

Ayak bileğimi incitmeseydim yarışı kazanabilirdim.

Put some ice on your ankle to keep the swelling down.

Şişmeyi engellemek için ayak bileğine biraz buz koy.

Tom didn't just sprain his ankle. He broke three of his toes.

Tom sadece ayak bileğini burkmadı. O, ayak parmaklarından üçünü kırdı.

Tom has sprained his ankle and won't be able to walk home.

Tom bileğini burktu ve eve yürüyerek gidemeyecek.

Tom won't be able to walk home today. He's sprained his ankle.

Tom bugün eve yürüyemeyecek. O bileğini burktu.

Tom had to wait on Mary hand and foot after her ankle reconstruction.

Meryem ayak bileğinden ameliyat olduktan sonra Tom onun eli ayağı olmak durumunda kaldı.

Tom has to wear an ankle monitor bracelet while he's out on bail.

Tom, kefaletle çıktığı sırada ayak bileği monitör bileziği takmak zorundadır.

I missed a step on the stairs and I'm afraid I sprained my ankle.

- Merdivende bir adımı kaçırdım ve korkarım ayak bileğimi burktum.
- Merdivende adımımı boşa atıp ayak bileğimi burktum maalesef.

The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.

Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.

You should put an ice pack on your ankle to keep the swelling down.

Şişmeyi engellemek için ayak bileğine bir buz torbası koymalısın.

You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down.

Şişliği önlemek için bileğine buz koymalısın.

The hole in his sock is so big that you can see his ankle.

Onun çorabındaki delik o kadar büyük ki onun ayak bileğini görebilirsin.

He sprained his ankle trying to jump off this wall. What a fool he is!

Bu duvarın üstünden geçmeye çalışırken bileğini burktu. O ne kadar aptal!