Translation of "‫يحمل" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "‫يحمل" in a sentence and their turkish translations:

يحمل كأسه ويصيح: "موكتور!"

bardağını kaldırıp "Moktor!" diyerek bağırmaya başlıyor,

فأراد أن يحمل الرضيع.

Bu çocuk, bebeği tutmak istedi.

ولكن العديد منها يحمل الحل.

ama çoğunda potansiyel var.

في الواقع يحمل هذا الفيروس

bu virüsü taşır aslında

كان سامي يحمل مخدّرات معه.

Sami'nin üzerinde uyuşturucu vardı.

‫لكنه يحمل في طياته الخطر أيضًا.‬

Ama tehlike de doğurur.

كان يحمل علبة كبيرة بين ذراعيه

Onun kollarında büyük bir kutu vardı.

كان سامي دائما يحمل مسدّساته معه.

Sami silahlarını her zaman yanında taşıyordu.

أشك أن يحمل أيًا من فصوله عنوان

"Çocuğunuz silahlı bir intihara tanık olduğunda ne yapmalı?"

واحد عادي، وآخر يحمل لافتة كبيرة تقول،

Biri normal taksi, diğerinin üstünde ''Bu taksinin sürücüsü

مع شخص يحمل آراء عنصرية بذلك الوضوح.

bu kadar ortak yanım olması fikrine katlanamıyordum.

‫يحمل هواء الصباح الراكد أغانيها‬ ‫عبر الظلال.‬

Durgun sabah havası şarkılarını ağaçtan ağaca, uzaklara taşır.

تقريباً يحمل جميع السياح آلة تصوير معهم.

Neredeyse her turist yanında bir kamera taşır.

الشخص الّذي يحمل له رئيسي الضغينة هو أنا.

Patronumun kini olduğu kişi benim.

صبي يبلغ من العمر 15 عامًا يحمل عملة معدنية

Başlık parasıyla 15 yaşındaki çocuk

عندما جاء إلي سانتا كلوز محترف وهو يحمل قطة محتضرة،

Profesyonel bir Noel Baba, neredeyse ölecek bir kedi yavrusunu getirdiğinde -

فلونه عندما يحمل الأكسجين يختلف عن لونه عندما لا يحمله،

kandaki renk değişikliği,

من دون أن أضع مسافة بيني وبين الشخص الذي يحمل وجهات النظر تلك.

bu görüşleri sunan insandan kendimi soyutlamamayı öğrendim.

لكن المركبة القمرية لم يتم اختبارها بعد ، وكان الهبوط على القمر يحمل الكثير من الأشياء المجهولة.

Ancak ay modülü hala test edilmemişti ve aya iniş birçok bilinmeyeni barındırıyordu.