Translation of "يذهب" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "يذهب" in a sentence and their turkish translations:

دَعَهُ يذهب.

Gitmesine izin ver.

لن يذهب.

O, gitmeyecek.

جعلناه يذهب.

Biz onu gönderdik.

دعه يذهب!

Bırak gitsin!

يذهب هنا وهناك

dış koşulların etkisiyle

دَع توم يذهب.

Tom'un gitmesine izin ver.

هي تركتهُ يذهب.

O onun gitmesine izin verdi.

وعندما يذهب إلى الأمام

Bir de üzerine kendisi cepheye gidiyorken

هو تركَ توم يذهب.

Tom'un gitmesine izin verdi.

هي تركت توم يذهب.

O, Tom'un gitmesine izin verdi.

لن أدع توما يذهب.

- Tom'un gitmesine izin vermiyorum.
- Tom'un gitmesine izin vermeyeceğim.

لم يذهب فاضل بعيدا.

Fadil fazla uzaklaşmadı.

سامي يذهب إلى المسجد.

Sami camiye gider.

لن يذهب إلى العمل مجددًا.

bir daha asla işe gitmeyecek.

كان أن يذهب تحت الآخر

diğerinin altına girmesiydi

ويمكن أن يذهب إلى العروض

ve gösterilere gidebiliyordu

كان مجرد طفل ، يذهب إليهم

Daha çocuktu bu onların yanına gidiyor

يجب على أحدهما أن يذهب.

- İkisinden biri gitmeli.
- İkisinden biri gitmek zorunda.

ما يأتي سهلا يذهب سهلا.

Haydan gelen huya gider.

والدنا يذهب الي العمل بالسيارة.

Babamız işe arabayla gider.

هل يذهب إلى المدرسة بالحافلة؟

O, otobüsle okula gider mi?

يذهب توم إلى بوسطن كثيرًا.

Tom sık sık Boston'a gider.

أظن انه يجب ان يذهب

Sanırım gitmem gerekiyor.

‫لن يذهب إلى أي مكان الآن.‬

Artık bir yere gidemez.

ولكن بعد أن يذهب الخوف الأول،

Ancak ilk korku geçtiğinde,

لا أحد منكم يذهب بعد الآن

artık hiçbiriniz gitmiyorsunuz ya

يذهب النمل حقا إلى هذا العالم

karıncalar gerçekten bu dünayaya

عادة ما يذهب بيل إلى الحديقة.

Bill sık sık parka gider.

عادة ما يذهب توم للتبضع وحده.

Tom çoğunlukla tek başına alışverişe gider.

لا أحد يذهب هناك بعد الآن.

Artık oraya kimse gitmiyor.

لن أذهب ما لَم يذهب توم.

Tom gitmezse gitmiyorum.

يذهب كين للسّباحة يوماً بعد يوم.

Ken günden güne yüzmeye gider.

توم لم يذهب ابدا الى المدرسة

Tom hiç okula gitmedi.

يذهب والديه إلى الكنيسة كل يوم أحد.

Anne ve babası her Pazar kiliseye giderler.

على واحد منكما أن يذهب إلى هناك.

İkinizden biri oraya gitmek zorunda olacak.

كان توم آخر طفل يذهب إلى منزله.

Tom eve gidecek son çocuktu.

يذهب الرجال وياتون لكن الارض تبقى ثابتة

İnsanlar gelirler ve giderler fakat dünya kalır.

سامي لا يذهب إلى الكنيسة لأنّه مسلم.

Sami kiliseye gitmiyor çünkü Müslüman.

أراد توم أن يذهب إلى الشاطئ معنا.

Tom bizimle sahile gitmek istedi.

كان سامي يذهب إلى المسجد كلّ يوم.

Sami her gün camiye gidiyordu.

من ركب قاربه؟ أم أنه لم يذهب قط؟

kimin kayığına bindi? ya da hiç gitmedi mi?

أنا أقترح أن يذهب إلى هناك في الحال.

Derhal oraya gitmesini önerdim.

على توم أن يرتدي ملابسه كي يذهب للعمل.

Tom görev için giyinmek zorundadır.

توم أراد أن يذهب أينما كانت ماري تذهب .

Tom Mary'nin gittiği her yere gitmek istedi.

لا تدع هذا البلد يذهب أكثر من غرام واحد

bu memleket bir gram ileri gitmesin

إلى أين يذهب القمر عندما لا يكون في السماء؟

Ay gökyüzünde olmadığı zaman nereye gider?

- أبي ذاهبٌ إلى الصين.
- أبي سوف يذهب إلى الصين.

Babam Çin'e gidiyor.

كيف يمكن للمرء أن يذهب إلى القمر بمثل هذا الكمبيوتر؟

Böyle bir bilgisayarla Ay'a nasıl gidilebilirdi ki?

- يذهب أبي إلى العمل بالدراجة.
- يركب أبي الدراجة إلى عمله.

Babam işe bisikletle gider.

كلّ المال الذي تربحه دانية يذهب مباشرة إلى جيب فاضل.

Dania'nın kazandığı her kuruş doğrudan Fadıl'ın cebine gider.

مع الناس يسألون "هل يذهب بعيدا؟" بقدر ما يعود إلى عام 1936.

"çok mu ileri gidiyor?" diye soran insanlarla 1936 yılına kadar.

هو، يذهب للغابة في منتصف الليل والآن يتصرف وكأنه يخاف من الظلمة.

O, gecenin ortasında ormana gider ve şimdi karanlıktan korkuyormuş gibi davranıyor.

- كان سامي يذهب إلى المسجد يوم الجمعة.
- ذهب سامي إلى المسجد يوم الجمعة.

Sami Cuma günü camiye gitti.

في كلّ شهر رمضان، يذهب إسحاق لزيارة صديقه سامي في قرية صغيرة في الضّفّة الغربيّة.

İzak her ramazan Batı Şeria'daki küçük bir köye Sami'yi ziyaret etmeye gidiyor.

- يذهب معي كلبي إلى أي مكان أذهب إليه.
- يرافقني كلبي إلى أي مكان.
- يرافقني كلبي في كل مكان أذهب إليه.

Köpeğim her yere benimle birlikte gider.