Translation of "المال" in Turkish

0.027 sec.

Examples of using "المال" in a sentence and their turkish translations:

وتوفير المال.

ve de ekonomik oluyor.

أين المال؟

Para nerede?

سرق المال.

Para çal.

سرقة المال.

Parayı çal.

رفضت المال.

O, parayı kabul etmeyi reddetti.

- تبرّعَ بالكثير من المال.
- ساهم بالكثير من المال.

O, çok miktarda para bağışladı.

سيجني المال الآن

şimdi para kazanacaktı

هي قدمت المال.

O, para verdi.

إنهم إقتسموا المال.

Onlar parayı paylaştı.

أريد بعض المال.

Biraz para istiyorum.

لا أملك المال.

Yanımda para yok.

لم أسرق المال.

Parayı çalmadım.

حسب سامي المال.

Sami parayı saydı.

كيف يعبد الناس المال كيف يخلق المال بيئة زائفة لك

insanların paraya nasıl taptığı paranın sana nasıl bir sahte çevre oluşturduğu

- قدّم سامي المال للجميع.
- كان سامي يقدّم المال لجميع النّاس.

Sami herkese para verdi.

لكننا لم نملك المال،

Fakat hiç paramız yoktu

منح ورُعاة يقدّمون المال،

para yardımı yapan burs ve destekçiler,

النظام التجاري المال الديني

ağalık sistemi başlık parası din tüccarları

مدير خبير في المال

para meraklısı bir müdür

مخطط استغلال رأس المال

başlık parası sömürü düzeni

يمكنك عناق والنوم المال

Paraya sarılıp uyuyabilirsin

يقول أنه يجمع المال

para topladığını söylüyor

وحده المال كان شحيحًا‏.

Tek kıt olan paraydı.

كم من المال تريد؟

Ne kadar para istiyorsun?

لدي القليل من المال.

Benim az param var.

سأدخر المزيد من المال.

Biraz daha para biriktireceğim.

هو بحاجة لذلك المال.

Onun o paraya ihtiyacı var.

لديه الكثير من المال.

- O aşırı para harcıyor.
- Onun bir sürü parası var.

الصحة أهم من المال.

- Sağlık zenginlikten daha önemlidir.
- En büyük servet sağlıktır.

كيف سأذهب؟ يلزمني المال.

seksen bir iline gideceğim.'' Nasıl gideceğim? Para lazım.

أعاد توم المال لماري.

Tom Mary'ye geri ödedi.

كم من المال لديك؟

- Ne kadar paran var?
- Kaç paran var?

المال ليس كل شيء.

Para her şey değildir.

من لا يَهمّه المال؟

Kim parayı önemsemiyor?

ماذا ستفعل بهذا المال؟

Bu parayla ne yapacaksın?

لم يعودوا يجنون المال.

Hiçbir zaman para kazanamadılar.

فشِل بسبب قلة المال.

O, parasızlıktan dolayı başarısız oldu.

كانت ليلى تطلب المال.

Leyla para istiyordu.

أرادت ليلى كلّ المال.

- Leyla tüm parayı istedi.
- Leyla bütün parayı istedi.
- Leyla bütün parayı istiyordu.

قدّمت ليلى المال لسامي.

Leyla parayı Sami'ye verdi.

كان المال عند سامي.

Para Sami'deydi.

أراد سامي ذلك المال.

Sami parayı istedi.

بدأ سامي يختلس المال.

Sami zimmetine para geçirmeye başladı.

كان سامي ينفق المال.

Sami para harcıyordu.

ولكن في مثل هذه الحالة ، يجب إعطاء المرأة المال أو المال.

Fakat yine böyle bir durumda kadına mal veya para verilmek zorunda

- كان فاضل يريد المزيد من المال.
- أراد فاضل المزيد من المال.

Fadıl daha fazla para istedi.

وأنت تعطي المال لشخص آخر.

ve parayı başka birine vermenizdir.

، غالب الرجال يملكون المال الأكثر.

erkekler günümüzde daha çok kazanıyorlar

كنت أظن أن بتقديم المال

Para bağışlarsam bu problemi çözebilirim

حقيقة أني لم أملك المال.

inanmak öğretilmişti.

كان هناك أناس يملكون المال

yine ağalık düzeni vardı parası olan insanlar vardı

بالتخلي عن البضائع أو المال

alacağı maldan veya paradan vazgeçerek

ما سيحصلون عليه هو المال

Elde edecekleri şey para

المال لا يخرج من جيبي

Benim cebimden para çıkmıyor canım ne olacak

يمكن كسب المال دون الشر.

Kötülük yapmadan da para kazanılabilir.

أنا أدّخر المال لشراء سيارة.

Bir araba için tasarruf yapıyorum.

هل أنت بحاجة إلى المال؟

- Paraya ihtiyacın var mı?
- Paraya ihtiyacınız var mı?

من أين تحصل على المال؟

Parayı nereden alıyorsun?

الحُب قوي, ولكن المال أقوى.

Aşk güçlüdür, fakat para daha güçlüdür.

لدي الآن القليل من المال.

Artık azıcık param var.

احفظ المال في مكان آمن.

- Parayı güvenli bir yerde tut.
- Parayı güvenli bir yerde saklayın.

ماذا ستفعلون بكل هذا المال؟

Bütün bu parayla ne yapacaksın?

أيمكنك أن تقرضني بعض المال؟

Bana biraz ödünç para verir misin?

سأحتاج إلى المزيد من المال.

Biraz daha paraya ihtiyacım olacak.

لم سنحتاج للمزيد من المال؟

Neden daha çok para istemeliyiz?

لقد صَنَعَ حِفنةً من المال.

Tomarla para yaptı.

أعطيتها كل المال الذي أملكه.

Sahip olduğum bütün parayı ona verdim.

وركزوا على الحصول على المال.

ve para kazanmaya odaklandılar.

هل تريد المزيد من المال؟

Daha fazla para istiyor musun?

كان فاضل يريد بقية المال.

Fadıl paranın geri kalanını istedi.

قتلت ليلى سامي بسبب المال.

Leyla, Sami'yi para yüzünden öldürdü.

هل سيجلب لك المال السعادة?

- Para size mutluluk getirir mi?
- Para sana mutluluk getirecek mi?

كان سامي يستعير المال دائما.

Sami her zaman para borç alıyordu.

قدّم سامي بعض المال لليلى.

Sami, Leyla'ya biraz para verdi.

فقد سامي ذلك المال كلّه.

Sami bütün parayı kaybetti.

كان سامي يرسل المال لأهله.

Sami eve para gönderdi.

المال ليس كل شيء في النهاية.

Para her şeyin sonu değildir.

المرضى لا يحتاجون للقلق حيال المال.

hastalar para konusunda endişelenmek zorunda değiller.

وستحصل على المال بصورة غير علنية.

ve para da gizli olarak ödeniyor.

لذلك نضرب المال في موسم واحد

Yani bir sezonda parayı vururuz ya

وللمرة الأولى ، تضرر أصحاب رأس المال

İlk defa sermaye sahipleri de zarar görüyor

نحتاج إلى المال لفعل أي شيء.

Bir şey yapmak için paraya ihtiyacımız var.

لقد ابتزّها بمبلغ كبير من المال.

Ondan büyük bir miktarda para gasp ettiler.

لديه الكثير من المال في المصرف.

- Onun bankada çok parası var.
- Onun bankada bol parası var.

إن احتجت المال سأطلبه من والدي.

Paraya ihtiyacım olursa, babamdan isterim.

وجد فاضل طريقة أخرى لكسب المال.

Fadıl para kazanmanın başka bir yolunu buldu.

صرفا فاضل و ليلى المال معا.

Fadıl ve Leyla parayı birlikte harcadılar.

كانت تلك جريمة من أجل المال.

Bu, para için bir cinayetti.

قدّمت ليلى المزيد من المال لسامي.

Leyla, Sami'ye daha fazla para verdi.

وضعت ليلى المال في علبة أحذية.

Leyla parayı bir ayakkabı kutusuna koydu.

كان سامي يريد المزيد من المال.

Sami daha fazla para istedi.

أتعتقد أن المال سيجلب لك السعادة?

Sence para sana mutluluk getirecek mi?

كان سامي يربح الكثير من المال.

Sami iyi para kazandı.

استعار سامي بعض المال من ليلى.

Sami, Leyla'dan bir miktar para ödünç aldı.

كان سامي ميكانيكيّا متعطّشا لريح المال.

Sami paraya aç tamirciydi.

أنفق سامي المال في شراء الكحول.

Sami parayı alkole harcadı.

اكتشف سامي أنّ المال قد اختفى.

Sami kayıp parayı keşfetti.