Translation of "أتحدث" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "أتحدث" in a sentence and their turkish translations:

أتحدث عنك.

- Senin hakkında konuşuyorum.
- Sizin hakkınızda konuşuyorum.

- أتحدث الإنجليزية يومياً.
- أتحدث الإنجليزية كل يوم.

- Her gün İngilizce konuşurum.
- Her gün İngilizce konuşuyorum.

ولا أتحدث هنا...

gaza basmaktan

أنا أتحدث عنه.

- Ondan bahsediyorum.
- Onun hakkında konuşuyorum.

أتحدث السلوفينية قليلا.

Biraz Slovence konuşuyorum.

ما أتحدث عنه اليوم

Bugün üstünde durmak istediğim nokta

كنت أتحدث عن توم.

Tom hakkında konuşuyordum.

أتحدث للعديد من الأطباء والمعالجين،

doktorlarla, danışmanlarla konuştum,

فأنا لا أتحدث عن التحفيز.

Bahsettiğim şey motivasyon değil.

أريد أن أتحدث مع عنوان:

ben şöyle bir başlığı olan bir konuşma yapmak istiyorum;

كنت أتحدث بالفرنسية وأفكر بالفرنسية.

Fransızca konuşuyordum, Fransızca düşünüyordum.

أريد أن أتحدث معك بموضوع

- Seninle konuşmam gereken bir şey var.
- Sana bahsetmem gereken bir şey var.

أنا أتحدث عن أن تكون وحيدًا.

Yalnız olmaktan bahsediyorum.

أنا نادرًا ما أتحدث في المدرسة

Okulda çok az konuşurdum

سوف أتحدث عن هذا الرجل هنا؟

Konuyu, tam buradaki adama getireceğim.

واقعيّاً، عندما أتحدث عن الأمان النفسي،

Aslında psikolojik güven ortamından bahsederken

أنا لا أتحدث عن التغير المناخي.

İklim değişikliğinden bahsetmiyorum.

ولكن الحياة الأولى التي أتحدث عنها

Ama yaşamın ilk aşamaları ile kastettiğim,

لأنني الآن أتحدث عن أولئك البيض،

çünkü şu anda, diğer beyaz insanlar hakkında konuşmuyorum

أتحدث علميا بشكل عام ، عالمنا مسطح.

genede bilimsel olarak konuşuyorum bakınız dünyamız düzdür

أنا أتحدث عن زوج ستيف جوبز

Koca Steve Jobs'tan bahsediyorum

إنه صعب أن أتحدث ثلاث لغات

Üç dil konuşmak zordur.

أنا لا أتحدث عن أن تكون بمفردك.

Tek başınalıktan bahsetmiyorum.

الشهر الماضي، كنت أتحدث مع صديقة لي

Daha geçen ay, bir kadın arkadaşımla laflıyorduk

ولكن كامرأة، أنا فقط أتحدث عن تجربتي

Ancak bir kadın olarak, sadece kendi deneyimlerimi

وبينما أقف هنا اليوم أتحدث إليكم جميعًا،

ve ben burada konuşurken

وحقيقة أني أقف هنا، أتحدث إليكم اليوم ...

ve bugün burada sizlerle konuşuyor olmak--

لا أريد أن أتحدث بشأن هذا الآن.

Şimdi bunun hakkında konuşmak istemiyorum.

من أن أتحدث بهذا الشكل أمام الناس.

insanlar karşısında ölsem daha iyi.

أنا لا أريد أن أتحدث عن طفلي.

Çocuğum hakkında konuşmak istemiyorum.

لا يمكنني أن أتحدث الفرنسية على الإطلاق.

Hiçbir şekilde Farsça konuşamıyorum.

لكني في ذلك الوقت كنتُ أتحدث الإسبانية بطلاقة،

Fakat o zamanlar İspanyolca'da gayet akıcıydım.

هي لا تريدني أن أتحدث حول هذه المسألة.

O bu konu hakkında konuşmamı istemiyor.

أغلب من أتحدث إليهم على فيسبوك هم طلبة.

- Facebook'ta sohbet ettiğim kişilerin çoğu öğrencidir.
- Facebook'ta konuştuğum insanların çoğu öğrenci.

أنا لا أريد أن أتحدث إلى توم الآن.

Şu anda Tom'la konuşmak istemiyorum.

أتحدث دائماً مع الأمهات، أتناقش، أحاول أن أشرح لهم.

Annelerle sürekli konuşuyorum, çatışıyorum, anlatmaya çalışıyorum.

فأنا أتحدث عن التخفيف من الضغط على فرامل السيارة

temelinde frenleri yumuşatmaktan bahsediyorum,

أنا لم أكن هناك، ولا أتحدث الكثير من الإغريقية،

Orada değildim ve çok fazla Yunanca bilmiyorum,

أنا أتحدث عن إذا كنت تريد خلق شيء ما،

Bir şey yaratmak, bir şeye başlamak istiyorsanız,

ولكني لن أتحدث اليوم عن ما يجعل حياتي صعبة.

Ama bugün hayatımı zorlaştıran şeylerden konuşmak istemiyorum.

أنا لا أريد أن أتحدث إليك ،لأنك كسرت قلبي.

Seninle konuşmak istemiyorum çünkü kalbimi kırdın.

ولكن ما أردت أن أتحدث عنه هو شيء غير ظاهر

Fakat konuşmak istediğim şey, çok daha görünmez bir şey

لكنها كانت المرة الأولى التي أتحدث فيها الفرنسية في حياتي.

fakat bu hayatımda Fransızca konuştuğum ilk andı.

- أيمكنني أن أكلم الطبيب؟
- هل لي أن أتحدث مع الطبيب؟

Ben doktorla konuşabilir miyim?

أريد أن أتحدث معهم عن الأسباب التي تجعل التغير المناخي مهم."

Onlara iklim değişikliğinin önemini anlatmak istiyorum."

إنك لا تنصت مطلقاً. من الأفضل لي أن أتحدث إلى الجدار.

Asla dinlemiyorsun. Duvara konuşsam daha iyi.

أنني إذا كنت الآن أقف أمامكم وأستطيع أن أتحدث أمام الآلاف،

şu anda sizin karşınıza gelip de binlerce kişi karşısında konuşabiliyorsam

كان لدي ما يكفي من الوقت كي أتحدث مع العديد من الأصدقاء.

Benim birçok arkadaşlarla konuşmak için bol bol vaktim vardı.

أنا أتحدث عن هذا القلم، وليس عن ذاك الموجود هناك على المكتب.

Ben bu dolma kalemden bahsediyorum oradaki masada olandan değil.