Translation of "وكنت" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "وكنت" in a sentence and their turkish translations:

وكنت وحيدًا.

Yapayalnızdım.

وكنت منهكةً أيضاً.

ve bitkin düşmüştüm.

وكنت فقط أتظاهر.

Sadece öyle davranıyordum.

وكنت أسافر حول العالم.

ve dünyayı dolaşmaya başladım.

وكنت أعرق بشكل كبير،

ve ben çok fazla terliyordum.

‫وكنت بالتأكيد‬ ‫أهلاً للتحدي.‬

ve siz de bu mücadelenin hakkını kesinlikle verdiniz.

وكنت شغوفةً حقاً بالأخبار التجارية.

Ben iş dünyasını seviyordum.

تابعت الأمر وكنت جزءًا منه.

Başından beri bizzat gördüm,

وكنت أواجه تحدي معرفة ماهيته.

ve deneyip çözme mücadelesi vardı.

وكنت أبحث عن عملي المُقبل.

Yapacaklarım için sabırsızlanıyordum.

وكنت أود البحث عن السبب.

Ben de nedenini öğrenmek istedim.

وكنت أنا أيضًا فقط أعلمه.

bir de ben biliyordum.

وكنت مهتماً بأشياء مختلفة تماماً.

ve muhtemelen tamamen farklı şeylere ilgi duyuyordunuz.

وكنت أفكر أنّه ليس لديّ عجيزة.

ve kalçam olmadığı zamanları düşünmeme sebep oluyor.

وكنت أنتظر وراء الكواليس لكي أبدأ،

Kuliste sıramın gelmesini beklerken

‫وكنت أمرض جراء كل ذلك الضغط.‬

Ve üstümdeki baskıdan dolayı hastalanıyordum.

هل سبق وكنت هناك من قبل ؟

- Daha önce burada mıydın?
- Daha önce orada mıydın?

دوري جاء وكنت في الحقيقة متوترة جدًا،

Sonunda benim sıram geldi, son derece gergindim,

وكنت أسمع صراخ وبكاء الناس في الخلفية

göz yaşartıcı gaz bombası nedeniyle

وكنت أُشجع بصدق ذوي البشرة الملونة للفوز بالنضال.

Mücadeleyi beyaz olmayan insanların kazanmasını yürekten istiyordum.

وكنت أرى حالة والدتي تزداد سوءاً كل يوم.

Annemin durumu, gözlerimin önünde her gün daha da kötüye gidiyordu.

رياضتي الرئيسية كانت كرة القدم، وكنت حارسة مرمى،

Ana branşım futboldu ve kaleciydim,

وكنت أبكي بصوت مبحوح وأنا في ثوب المستشفى الأزرق.

kaşıntı yapan mavi bir hastane elbisesinin içine saklanıp, ağlayarak.

وكنت أجلس على الجانب الآخر من الحاجز الزجاجي أراقبهم،

Orada camın diğer tarafında otururken

وكنت على وشك أن أبدأ عامي الثالث في الجامعة،

üniversitede 3. yılım başlamak üzere

وكنت أفكر في نفسي كم أنانيًا كان هذا التصرف.

Mother Theresa ödülüme veda ediyordum.

‫وكنت أستطيع أن أسمعه‬ ‫وهو يزمجر طوال الوقت ويعضني.‬

ve sürekli hırlamasını ve ısırışını duyuyordum.

‫كنت أعمل بجد لوقت طويل،‬ ‫وكنت أرهق نفسي فحسب.‬

Uzun zamandır çok çalışıyordum. Artık yıpranmıştım.

وكنت مصدومًا من الطريقة التي كان يتصرف بها هؤلاء الأشخاص.

Beni en çok etkileyen ise insanların davranışlarını görmek oldu.

قدمتُ عرضًا في الفصل الدراسي الأول، وكنت متوترًا بدرجة لا تصدق.

İlk dönem bir sunum yapmıştım, inanılmaz derecede heyecanlanmıştım.

‫وأتذكر أنه كان هناك ذلك الشكل الغريب‬ ‫على يساري‬ ‫وكنت أغوص للعمق فحسب...‬

Solumda garip bir şekil fark edip aşağı ilerlediğimi hatırlıyorum.

ذهبت في ذلك الوقت إلى شركة تي تي نت، وكنت قد ذهبت قبلها إلى الكثيرين

O dönemde TTNET'e gittim, onun öncesinde birçok kişiye gittim

‫كنت قد استسلمت نوعًا ما‬ ‫وكنت سأعود إلى الشاطئ.‬ ‫شيء ما جعلني أنحرف قليلًا إلى اليسار.‬

Vazgeçmiştim, kıyıya dönüyordum. Bir şey, biraz sola dönmeme sebep oldu.