Translation of "نستطيع" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "نستطيع" in a sentence and their turkish translations:

وعندما نستطيع فعل ذلك، نستطيع القيام ببعض الأمور الممتعة.

Bunu yapabildiğimizde bazı ilginç şeyler yapabiliriz.

لأننا لا نستطيع التحكم

ve bizler insanlar ve koşulları

جميعنا نستطيع القيام بذلك.

Bunu yapabiliriz.

هل نستطيع أن نذهب؟

Gidebilir miyiz?

لا نستطيع الرجوع لهناك.

Oraya geri gidemeyiz.

لا نستطيع نسيان ذلك

Biz onu unutamayız.

حتى نستطيع أن نرى ونسمع

böylece sadece resme uyan bilgileri

جميعنا نستطيع فهم ذلك فكرياً.

Hepimiz bu durumu anladık değil mi ?

لا نستطيع العيش في وحدة.

Tek başımıza yaşayamayız.

نستطيع إعادة مكونات إنسانيتنا المدهشة:

insanlığımızın o harika bileşenlerini yeniden hayata döndürebiliriz:

أعتقد أننا نستطيع فعل المزيد.

Daha iyisini yapabiliriz.

لكننا لا نستطيع إثبات ذلك

fakat bunun da doğruluğunu ispatlayamıyoruz

نحن لا نستطيع الإنتظار للعشاء.

Biz akşam yemeği için kalamayız.

نستطيع ان نرتاح بعد الغداء.

Öğle yemeğinden sonra dinlenebiliriz.

بالتالي لا نستطيع قول أننا نجهله

Bu yüzden, bunu bilmediğimizi söyleyemeyiz.

يجب علينا ونحن نستطيع تغيير ذلك

Bunu değiştirmeliyiz, değiştirebiliriz.

أنّه عندما لا نستطيع تغيير ظروفنا،

içinde olduğumuz durumu değişmek mümkün olmadığında

لن نستطيع إنشاء المدن المناسبة للجميع

herkesi dinlemeksizin

هل نستطيع أن نجعل الناس تقول،

İnsanlara şunu dedirtebilir miyiz:

لأننا لن نستطيع القيام بهذا وحدنا.

çünkü bunu tek başımıza yapamayız.

نستطيع كلنا التفكير في أمثلة، صحيح؟

Hepimizin aklına bazı örnekler geliyor değil mi?

أعتقد أننا لا نستطيع أن نأكل

yemeyiz diye düşünüyorum

ما الذي لا نستطيع رؤيته ورؤيته؟

biz bakıp ta neyi göremiyoruz ki?

لكننا لا نستطيع أن ندرك ذلك.

Fakat biz bunu fark edemeyiz.

- لا نستطيع النوم بسبب الضجيج.
- لا يمكننا النوم بسبب الإزعاج.
- نحن لا نستطيع النوم بسبب الضجة

- Gürültüden dolayı uyuyamıyoruz.
- Gürültü yüzünden uyuyamayız.

وهذا ما نستطيع القيام به بشكل أفضل.

Bu daha iyileşebileceğimiz bir konu.

ولكننا لا نستطيع الاستمرار في ترقيع القانون

ama göçmenlere insanca davranılmasını istiyorsak

حسناً، هنا نستطيع الاستفادة من لعبة تتريس.

Bu durumda Tetris faydalı olabilir.

لذا هيلي، كيف نستطيع تسجيل ضربات أجنحتها؟

Peki Haley, kanatlarının ritimlerini nasıl kaydedebiliriz?

- ماذا عنك؟ في "الأوروغواي"؟ - نفعل ما نستطيع.

-Ya sen Uruguay'da ne yapıyorsun? -Elden ne geliyorsa.

لا نستطيع ان نفصلها عن اختها الصُغرى

Biz onu küçük kız kardeşinden ayırt edemeyiz.

لا نستطيع أن نكون الشخصان الوحيدان المتأخران

Geç kalan tek iki kişi biz olamayız.

أعتقد أننا نستطيع جذريًا عكس التأثيرات الحديثة للوحدة،

Yalnızlık eğilimlerini esasen tersine çevirebileceğimize inanıyorum

إنها فقط مسألة إلى أي مدى نستطيع التقدم.

Bu sadece bizim ne kadar ilerleme kaydedebileceğimizle alakalı.

نستطيع تطبيق بعض هذه الأدوات في حياتنا اليومية،

Bazılarını kendi hayatlarımızda,

وبتغيّر لونه هذا نستطيع قياس نشاط الخلايا العصبية.

nöral aktiviteyi ölçmek için de kullanılan bir yöntem.

لماذا لا نستطيع حتى تنفيذ برنامج مثل Zoom

Zoom gibi bir program a neden yapamıyoruz a girmiyorum bile

نستطيع أنا وأنتم أن نتحالف مع بعضنا البعض،

Birbirimizin arkadaşı olabiliriz,

لماذا لا نستطيع الذّهاب إلى المدرسة كجميع النّاس؟

Neden herkes gibi okula gidemiyoruz?

أعتقد أننا جميعًا نستطيع أن نتعاطف مع هذا قليلًا،

Şimdi, sanırım bu konuda hepimiz biraz empati kurabiliriz

أعتقد أننا نستطيع ذلك إذا استطعنا أولًا إنقاذ مدارسنا.

ve cevabımız "Evet, kurtarabilirler, eğer önce biz okullarımızı kurtarırsak."

نستطيع البدء عن طريق الاهتمام بتعليم أطفال الأشخاص الآخرين...

Başka insanların çocuklarının eğitimini önemsemekle işe başlayabiliriz.

هو شيء نستطيع كلنا الوصول إليه و العمل به

erişim olarak tanımladığımız ve bununla alakadar şeylerdir.

وأحد الأشياء التي نستطيع فعلها لإيقاف الحروب وإحلال السلام

Barış sağlamak ve savaşları durdurmak için yapabilceğimiz şeylerden biri de

وبينما لا نستطيع فك رموز الأفكار المعقدة بدقة بعد،

Henüz karmaşık düşüncelerin şifrelerini çözemesek de

السيناريو الأسوأ، هو أننا نستطيع التحدث عن مدوناتنا الصوتية.

en kötü ihtimalle podkastlarımız hakkında konuşurduk.

لا أعرف، لكن بالتأكيد لن نستطيع إن لم نحاول.

Bilmiyorum ama eğer denemezsek bulamayacağımız kesin.

لكن ما زلنا نستطيع أن نرى من خلال التلسكوب

Ama yine de teleskopla görebiliyoruz diye

أعتقد أننا لا نستطيع أن نقول إن Google بريئة.

Google'a çokta masum diyemeyiz sanırım.

يجب أن تدرك بأننا لن نستطيع تقديم يد العون.

Sana yardım edemeyeceğimi anlamalısın.

اذا كانت لدينا مشاكل مالية ، نستطيع دائماً الاستعانة بمدخراتنا.

Para sorunumuz olursa her zaman tasarruflarımızdan bir kısmını harcayabiliriz.

حتى نستطيع أن نجعل الكرة الأرضية تبدو مثل مستطيل

Bunun bir dikdörtgen gibi görünmesini sağlamak için,

نستطيع زراعة الأشجار في "أتاكاما"، أكثر صحراء جفافاً في العالم.

Dünyanın en kurak çölü olan Atacama'ya ağaç dikebiliriz.

لذلك باستخدام الضوء الأحمر نستطيع المرور عبر الجمجمة، العظام واللحم.

Yani sadece kırmızı ışıkla kemik ve bedenlerimizin içini görebiliyoruz.

وبهذه الطريقة وبقعة تلو البقعة، نستطيع تصوير الدماغ بشكل كامل.

Böylece nokta nokta tüm beyni tarayabiliriz.

يوجد ما يكفي من الأشخاص يخبروننا أننا لن نستطيع القيام بذلك.

Yapamayacağımızı söyleyen yeterince insan var.

وفي الحقيقة، نستطيع أن نشكر هذا الجيل لإختراعه مصطلح "مدمن عمل."

Doğrusu, işkolik terimi için bu jenerasyona teşekkür edebiliriz.

أخبرنا الناس أننا لا نستطيع فعل ذلك، كون الأمر شخصيًا للغاية.

Fazla kişisel olduğu için kimse bunu paylaşmaz dediler.

وفقط مع الأدلة نستطيع أن ننتقل من عالم ما وراء الحقيقة

Ve ancak kanıtlar ile hakikat ötesi dünyadan

"مرحبًا صديقي إلى الأبد، دعنا نرى لو نستطيع القيام بذلك معًا؟"

''Hey kanka, bunu birlikte deneyelim mi?''

نستطيع الجدال بانه أمر غير مهم لو أن الطفل وُلد فقيراً.

Ebeveynlik iyi şekilde yapılırsa

كيف بإمكاننا أن نحكم غيرنا عندما لا نستطيع أن نحكم أنفسنا؟

Kendimizi yönetemiyorsak başkalarını nasıl yönetebiliriz?

‫ربما ينتهي بنا الأمر للعثور على عناكب‬ ‫ أكثر مما نستطيع التعامل معه.‬

başa çıkamayacağımız kadar çok örümcekle karşılaşabiliriz.

"اذهب إلى هناك، تعالَ هنا، تحرّك بهذا الاتجاه، لا نستطيع رؤية الشاشة"

''Bu tarafa oynat, şu tarafa çevir, ekranı göremiyoruz.''

ما يعني أننا نستطيع تركيز الضوء عبر الجمجمة والدماغ إلى الخلية العصبية.

Yani tek bir nörona kadar insan kafatası ve beynine odaklanabiliriz.

نستطيع تعلم كثير من الأمور عند استخدامنا الجُمَل. وأكثر بكثير من مجرد الكلمات.

Cümleler bize çok şey öğretebilirler ve kelimelerden çok daha fazlasını.

يجب أن نجعل "باتاغونيا" قابلة للسكن. هذا ممكن. نستطيع تغيير المناخ في صحراء "أتاكاما".

Patagonya'yı yerleşilebilir kılmalıyız, ki bu mümkün. Atacama Çölü'nün iklimini değiştirebiliriz.

لكن كما تعلمون، سيكون من الحزين أن نجمع كل هذه الجمل، ونبقيها لأنفسنا، لأن هناك الكثير من الأمور التي نستطيع عملها بهذه الجمل. لذا، فإن تتويبا مفتوح. شفرة برنامجنا المصدرية مفتوحة، وبياناتنا كذلك.

Ama biliyorsunuz, tüm bu cümleleri toplamak ve kendimiz için saklamak hazin olacaktır. Ki Tatoeba'nın açık olmasının nedeni budur. Bizim kaynak kodumuz açıktır. Bizim bilgimiz açıktır.