Translation of "قادرة" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "قادرة" in a sentence and their turkish translations:

وكانوا من قادرة الفكر

Bu kişiler kendi sağ kanatları içinde birer kanaat önderiydiler,

كمتخرج لأنني لم أعد قادرة

kendi kiram ve faturamı artık ödeyebilecek bir durumum

سيرون ما كنت قادرة على فعله،

Bana baktıklarında neler yapabileceğimi göreceklerdi.

والشركة لم تكن قادرة على التكيف،

Ama şirket adapte olamadı

لكنها قادرة على تشكيل مصير عالمنا.

ama gezegenimizin kaderini şekillendirecek güce sahip.

ليست كل الطيور قادرة على الطيران.

Bütün kuşlar uçmaya kadir değildir.

‫هذه حقيقةً...‬ ‫تضاريس قادرة على كسر الكاحل.‬

Burası cidden ayak bileği kırmak için birebir.

ولكنها في النهاية، كانت قادرة على الذهاب لكلية المجتمع

Ama nihayetinde devlet üniversitesine giderek

ألن تعود المدارس قادرة على العودة إلى هذا الشكل؟

acaba artık okullar bu şekile dönemez mi?

ألا تعرف إن كانت لوسي قادرة على تكلم اليابانية؟

Lucy'nin Japonca konuşabilip konuşamadığını biliyor musunuz?

تزوّج فاضل بفتاة لم تكن قادرة على تكلّم العربيّة.

Fadıl, Arapça konuşamayan bir kızla evlendi.

أخبر الطّبيب ليلى أنّها لم تكن قادرة على الإنجاب.

Doktor, Leyla'ya çocuk sahibi olamayacağını söyledi.

إذا تمرنت بشدة، يومًا ما ستصبح قادرة على عزف التشيلو.

sıkı çalışırsa bir gün çello çalabileceğini söylemek gibi.

قادرة على تنفيذ مهامها. وفي حال رفض البرلمان فعليهم العودة

görevlerini yerine getirebilmesi için onaylaması gerekir . Parlamentonun reddetmesi durumunda,

الجديدة اخراج اي قواتٍ اجنبيةٍ او ميليشياتٍ مسلحة لتكون قادرة

. Aşağıdakiler: Ülkeyi tam anlamıyla güvence altına alabilmek için

مالية قوية لخزينة الدولة مع صناديق سيادية قادرة على تحريك

yalnızca yaklaşık yüzde otuzunu aktarıyor ve tüm bunlar, kamu parasını

‫واستغرق الأمر سنوات عديدة‬ ‫لأكون قادرة على التصريح بتلك الكلمات فقط.‬

Sadece o sözcükleri söyleyebilmek yıllarımı aldı.

لكنها لم تكن قادرة على مشاهدتها بشكل كامل لمدة 13 عام

ancak 13 yıldır, görüş kaybından dolayı

أتساءل ما الذي حدث ، كانت المرأة غير قادرة على العيش بمفردها

Acaba ne oldu da kadın tek başına yaşayamaz hale getirildi

أصبح الأنصار تنظيمًا وإمدادًا أفضل ؛ كانت البحرية البريطانية قادرة على إنزال

Partizanlar daha iyi organize oldu ve tedarik edildi; İngiliz donanması,

معظم الناس يعتقدون أن أجهزة الكمبيوتر لن تكون قادرة على التفكير.

Çoğu kişi bilgisayarların asla düşünemeyeceklerini düşünüyor.

بفضل القيادة الاستثنائية للبيبرس، فإن طليعة المماليك كانت قادرة على الحفاظ على الانضباط

Baybars'ın istisnai bir liderliği sayesinde Memlük Öncüleri disiplin altında kalıp

إذا فالموجات قصيرة الطول far-UVC يفترض أن تكون قادرة على قتل البكتيريا،

Yani uzak-UVC, bakterileri

لكنها كانت أيضا قادرة على القيادة حازمة: في تحالف مع فرنسا والنمسا، حيث

Ama Elizabeth aynı zamanda liderlik yetisine de sahipti.

‫هذا يعيدك خطوة إلى الوراء‬ ‫ويجعلك تدرك كم أن هذه الحيوانات‬ ‫قادرة على التكيّف.‬

Bu hayvanların şartlara uyum sağlayabilir olduğunu görmenizi sağlıyor bu.

أملي الأكبر هو أن أكون قادرة على القدوم إلى اسطنبول في سن ال 25 ودفع فاتورتي.

En büyük umudum 25 yaşında, İstanbul'a gelip faturamı ödeyebilmek.