Translation of "تأتي" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "تأتي" in a sentence and their turkish translations:

أن تأتي متأخرًا خيرٌ من ألا تأتي.

- Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Geç olsun da güç olmasın.

لما لم تأتي؟

Neden gelmedin?

ربما تأتي غدًا.

O, yarın gelebilir.

- أنتِ يمكنكِ أن تأتي معنا.
- أنتَ يمكنكَ أن تأتي معنا.

Bizimle gelebilirsin.

تأتي المعلمة إلى الصف

Öğretmenimiz tahtaya çıktı.

‫حتى تأتي المروحية‬ ‫لتنتشلني.‬

gün ve gece boyunca hayatta kalmak.

ومن هنا تأتي الدهشة.

Şaşkınlık verici bir durum.

تأتي بالثرى إلى القبة

ve kubbe inşası için onunla regolit toplayan bir cihaz

لماذا تأتي الخفافيش كثيرا؟

neden yarasalar bu kadar çok gündeme geliyor?

جريس لم تأتي بعد.

Grace henüz gelmedi.

إنها تأتي لتصنع مشكلة.

O sorun çıkarmak için geldi.

لماذا لم تأتي لتزرني؟

- Niçin bana uğramadın?
- Niçin beni görmeye gelmedin?

لا تأتي المصائب فُرَادَى.

Aksilikler asla tek başlarına gelmezler.

من أين تأتي هذه الرؤية، تأتي من هنا. من هذه العملة.

işte o vizyon nereden geliyor, işte buradan geliyor. O paradan.

- من الممكن ألا تأتي غداً.
- من الممكن أنها لن تأتي غداً.

O, yarın buraya gelmeyebilir.

هل تأتي المشاعر الثمانية معاً؟

Hepsini aynı anda mı?

‫تأتي باللون الأحمر والأخضر والأصفر.‬

Kırmızı, yeşil ve sarı olabiliyorlar.

تأتي من دول شديدة الفقر.

aşırı yoksulluğun olduğu ülkelerden geliyor.

تأتي على المسرح عدة مرات

bir kaç defa sahneye çıkıp

‫كنت أراقبها تأتي من الجانب،‬

köşeden gelmesini izlerken

أتمنّى أن تأتي مرّة أخرى.

Tekrar geleceğini ümit ediyorum.

ليس عليك أن تأتي غدًا.

Yarın gelmek zorunda değilsin.

من الممكن أن لا تأتي.

Muhtemelen o gelmeyecek.

يجب ان تأتي إلى استراليا.

Avustralya'ya gelmelisin.

- اعتقدت انك لن تأتي الى هنا
- اعتقدت انك لا تريد ان تأتي الى هنا .

Senin asla buraya gelmeyeceğini düşündüm.

تأتي الكلاب إلى المقدمة لمشاهدة عائلاتهم،

Köpekler ailelerini görebilmek için can atıyorlar

وهنا تأتي فكرة آثار المستوى الثاني،

Ve sonra da ikinci derece etkiler var,

تأتي هذه المواد مع بعضها وتتجمع.

Bu materyaller bir araya geliyor ve bütünü oluşturuyor.

كل هذه الأفكار تأتي مع مفاضلات.

Tüm bu fikirlerde ödün veriliyor.

أن الجريمة والمخدرات تأتي من المكسيك

suç ve uyuşturucunun Meksika'dan geldiğini

أيمكنك أن تأتي لأخذي من المحطة؟

Beni istasyondan alır mısın?

لا تأتي الحافلة دائما في الوقت.

Otobüs her zaman zamanında gelmez.

لا تأتي هنا أبداً مرة أخرى!

Buraya tekrar gelme!

ربما من الأفضل أن تأتي معنا.

Belki bizimle gelsen iyi olur.

هل تأتي إلى هنا كل يوم؟

Her gün buraya geliyor musun?

رغم كل شيء فهي لم تأتي.

Sonuç olarak o gelmedi.

ظننت أنك قلت بأنك لن تأتي.

Gelmediğini söylediğini düşündüm.

آمل أن تأتي عطلة الصيف بسرعة.

Keşke yaz tatili çabuk olsa ve buraya gelse.

هل يعني هذا أنك لن تأتي؟

O, gelmeyeceğin anlamına mı geliyor?

والتي هي تأتي بعار أقل على عائلتي.

açısından daha iyi olan ikinci numarayla karşılaştırmak istiyorum.

من أين تأتي هذه العلاقة مع المال؟

Bu ilişki nereden geliyor?

تأتي حزمة عيد ميلاد جميلة وكبيرة أمامي

ve önüme güzel bir doğum günü paketi geliyor büyükçe

وأحيانًا تأتي من اتجاهات لم تكن لتتخيلها.

ve bazen de hayal bile edemeyeceğiniz yönlerden eser.

كأن عليك أن تأتي إلى هنا مبكراً.

Buraya daha erken gelmeliydin.

من فضلك اتصل بي قبل أن تأتي.

Sen gelmeden önce lütfen bana telefon et.

طلب فاضل من دانية أن تأتي معه.

Fadıl, Dania'dan onunla birlikte gelmesini istedi.

وعادةً ما تأتي للفلاسفة أفضل أفكارهم وهم بمفردهم.

Filozoflar çoğu zaman en iyi düşüncelerini tek başına düşünür.

يمكن أن تأتي بصخب أو باعتدال أو بلطف

Gürültüyle de gelseler, hafif hafif de gelseler

التي تأتي دائماً مع خلفية من هواجس القلق.

ve bununla gelen aklının gerisindeki kaygı bulutu da yok.

هل البطولية تأتي من العمل الجاد والعمل القانوني،

çalışmaktan gelen bir kahramanlıksa o zaman bunu yapamayan,

هذا يعني أن الافكار سوف تأتي الى عقلك

Düşünceler aklınıza geldiğinde

ناطحات السحاب تملكها. الفائدة الاولى تأتي بالاستثمار بارضٍ

İlk fayda, daha az araziye ve daha fazla istihdama yatırım yapmaktan gelir

- هل تود أن تأتي بالداخِل؟
- هل ترغب بالدخول؟

İçeriye gelmek ister misiniz?

- عرفت أنك ستأتي.
- لقد علمت أنك قد تأتي

Geleceğini biliyordum.

نعم، على الأرجح أنها سوف تأتي إلى المنزل.

Evet, o muhtemelen eve gelecek.

لماذا لا تأتي كي تعمل في هذه العيادة؟

Neden bu klinik için çalışmaya gelmiyorsun?

توم يقول بأن ماري غالباً ما تأتي متأخرة.

Tom, Mary'nin sık sık geç kaldığını söylüyor.

‫وإلا لن تأتي الأسماك هناك.‬ ‫انظر، ها هي سمكة.‬

Yoksa balıklar oraya gelmez. Bakın, bir tane geçiyor.

‫من المنطقي تماماً‬ ‫أن تأتي "دانا" من هذا الطريق.‬

Dana'nın bu tarafa gelmesi çok mantıklı olurdu.

عندما يسمع الناس أخبارًا عن المناخ تأتي مباشرةً إليهم،

İnsanlar iklim değişikliğinin hızla ilerlediği haberlerini duyduklarında

ثم من المحتمل بأن تأتي أربع مرات علامة الذيل

dört kez yazı çıkma ihtimali

اتّصل سامي بليلى، طالبا منها أن تأتي و تصطحبه.

Sami gelip alması için Leyla'yı aradı.

لذلك، أي معلومة تأتي، نتحقق إذا كانت تتناسب مع الصورة،

Böylece herhangi bir bilgi geldiğinde resme uyup uymadığını kontrol ederiz

"أخي متى تأتي إلى قسمنا؟ يبدو ممتعا ما تقومون به!"

''Kardeşim, ne zaman derslerimize geliyorsun? Çok eğlenceli duruyor!'' dedi.

إما أمي أو لا أشربه أو رائحة الأصدقاء تأتي إلي

ya anne ya vallahi ben içmiyorum ya arkadaşlar içiyor kokusu benim üzerime geliyor

- لماذا لم تستطع القدوم بالأمس؟
- لماذا لم تسطيع أن تأتي بالأمس؟

Neden dün gelemedin?

تأتي الأساطير حول King Hrolf من فترة مضطربة من تاريخ أوروبا ، تُعرف

Kral Hrolf hakkındaki efsaneler, geleneksel olarak 'Karanlık Çağlar' olarak bilinen

إلى أن تأتي موجة جديدة لإصلاحه. كنت أعرف عن "بوردابيري" قبل زمن طويل.

Ta ki yeni bir dalga gelip reform yapıncaya kadar. Svoboda'yı uzun zamandır biliyorum

- لن تسطيع أمي القدوم.
- أمي لا يمكنها المجيء.
- لا يمكن لأمي أن تأتي.

Annem gelemez.

إما أن تحصل على معلومات من الداخل أو تأتي من المستقبل الصحيح كما يقولون

Ya içeriden bilgi alıyor ya da dedikleri doğru gelecekten geliyor

أنا لا أعرف من أين تأتي هذه الميراث من ذلك الحين ، الحظ على أي حال

nereden geliyor bu miraslar o zaman bilemiyorum şans her halde